Hayat, bir mektep. Bu mektep, bize çok şey öğretiyor. Depremden, tsunamiden ve sonrasında yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik. Öğrendiklerimizden bir kısmı uçacak, bir kısmı insanlığın birikimi olarak kalacak. Bazı şeyleri öğrenmenin faturası yüksek.
Deprem, doğal gerçek. Bu, Yaratan’ın yasası. Yaratan, bu yasanın işlerliğini fiziğe bağlamış. Deprem, yer sarsıntısı veya kırılması şeklinde oluşuyor. Tsunami, Japonca bir sözcük, liman dalgası anlamına geliyor. Özellikle Okyanus’a kıyı ülkelerde depremden sonra yaşanan tsunami büyük can ve mal kayıplarına, büyük yıkımlara neden oluyor. Tsunami, depremden daha büyük bir felakete yol açabiliyor. Son Japon depreminde bunun örneğini gördük.
Depremden ve tsunamiden kaçış mümkün değil. Bu, insanlığın kaderi. Daha sonra yaşananları “kader” diye adlandırmak, Yaratan’ı suçlamak olur. Neler yaşanıyor, bir deprem sonrasında? Evler yıkılıyor, açlık başlıyor, nükleer felaket oluşuyor…
Bir sığınak, bir saadet yuvası olarak kullandığımız evlerimizi yeterince sağlam yapmadığımızı nedense hep depremlerden sonra hatırlıyoruz. Her yapıtın bir direnç gücü, sağlamlık ömrü, mukavemeti ve statiği var. Bu özellikler, yapıları kaliteli ya da kalitesiz yapıyor. Allah, insana akıl, fikir vermiş; fizik, kimya diye bir ilim vermiş. İnsanoğlu, bitmeyen ihtiraslarından, bencilce anlayışlarından dolayı aklı da fiziği de önemsemiyor, çok zaman inşa ettiği çürük yapıların altında kalıyor. Bunun adına da kader diyor. İntiharın, kader olarak adlandırılması sadece bir savunma değil, aynı zamanda suçlamadır.
Varlığı herkes paylaşır. Önemli olan, yokluğu paylaşmaktır. Sıkıntıyı paylaşmak, erdemi, bilgeliği, hoşgörüyü, sağlam inancı gerektirir. Yoklukta bile var olanı birbirine ikram etmek, kendinden önce karşındakini düşünebilmek, hakikaten büyük bir fazilettir. Depremler, bizi bu konuda da test etmeye yetiyor.
Şüphesiz, teknolojiye karşı değiliz. Nükleer enerji, bana göre, insanlığın enerji üretiminde seçtiği yanlış yol. Bu enerjinin, diğer enerjilere göre pek çok artısı olabilir. Bu artılar, bu enerjiyi masum kılmaz. Nükleer reaktörlerin patlaması, kontrolden çıkması, toplu ölümlere yol açıyorsa bu enerjiden kaçınmak gerek. İnsanların açgözlülüğü, bu enerjiyi, maalesef, meşru hale getirmiş durumda. Komşuda var, bizde de olsun anlayışı, uzun vadede büyük musibetlere sebep oluyor. Nükleer reaktörler, bütün dünyada yasaklanmalı. Bundan doğacak bir felaket de “kader” olarak adlandırılamaz.
Her insan fiziki ve ruhi dünyasında deprem yaşayabilir, tsunamiye maruz kalabilir. Bunları kader alanında değerlendirebiliriz. Sonrasını idare etmemiz, yeniden yorumlayıp kurmamız için Allah, insana akıl vermiş, fikir vermiş, irade vermiş, inanç vermiş. İnsan olmak, insanı yaratılmışların en şereflisi görmek, burada başlıyor. Her şey olduğu gibi, deprem de bir sınav.
Herkese geçmiş olsun!