‘İçinden tren geçen şehir‘ diye bahsederler İzmit‘ten. Oysa üstünden deprem geçen şehirdir o. Hem de muhtelif çap ve markada depremler..
17 Ağustos belki de en tabii olanıydı. Değerler depremi, kaybettiklerini kazanma için tekrar kaybetmeye yatırım yapma depremi, tek manevi kriterin hırs olduğu ve insanoğlunun bilinçaltını da bilinçüstünü de tuz – buz eden nefs depremleri de var.
Aradan tam 10 yıl geçmiş. Şöyle bir kâr – zarar bilançosuna bakıyorum da külli ziyan. Şairin dediği gibi ‘Saatimiz işlemiş, biz durmuşuz; Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşuz.‘
Bir şehri tanımak için o şehri soluklayın. Bir bakın yolları yaran tırlar gibi insanların birbirlerinin üzerine nasıl nefretle gittiklerine. Ne konuştuklarına ve ne ile uğraştıklarına bakın. Sonra gözleriniz kapayın ve dinleyin Orhan Veli usulü; eğer duyduklarınız arasında hayra yoracak bir malzeme mevcutsa bu yazı buraya kadar.
Yok diyenler biliyor ki bu şehirde sorunlar 1,5 milyon adet yıldız kümesi. Daha ötesi sorun – çözüm denklemi küresel kâr kurgusunun ağız şapırtısına kurulmuş. Habire seri yanlışlar fabrikasından çeşitli ebatlarda yanlış üretmeye devam ediyoruz. Hem de kriz ortamında..
Hayatın tamamını televizyon gibi, bilgisayar gibi, araba gibi, asansör gibi kutulara hapsedip de özgürleşmek kölelik tarihinin en büyük ironisi olsa gerek.
Kardeşlik, dostluk, dayanışma, barış ve sevgi dillerin pelesengi lâkin icraatlarımızın temel içgüdüsünde Amerikan bizonlarının yabaniliği, bireyciliği, dövüşçülüğü ve gürültücülüğü var. Artık Cehenneme giden yolun etrafındaki süslü taşlara dönüşedurmaktadır yıllar.
Euzü billâhi mine’s-siyase, ve’l gıll u guş, ve’l hased, ve’t-tabasbus, ve’l fahşa, ve’s- sair… Öbür tarafa gidenler diyoruz ki; ‘Bekri Mustafa Yenicami’ye imam oldu, de; gerisini anlarlar‘.
Müslüm Baba diyor ki: ‘Hayalle yaşarken gerçek dünyada / Zamanı içmişiz haberimiz yok‘. Göktürk Kitâbeleri diyor ki: ‘Ey milletim, sen bir yedin mi açlık nedir bilmezsin; eğer bir de aç kalırsan tokluk nedir bilmezsin‘. Evet, bu millet aç ve neye aç olduğunu bilmeyen muhtaç.
1992’de Tuzla‘nın en meşhur yedek subay soruları: 1- Kariyerin (paran) var mı? 2- Karakterin (araban) var mı? Negatif tepkilere örnek: ‘Vay karaktersiz, seni gidi kariyersiz!‘
Bir milletin damarlarından çekilen hamiyet ve kudreti ancak ve ancak 1 – 2 nesille iadeten pompalayabilirsiniz. Bu da 2023‘ü geçer.
Bir milletin yüreğini ancak onun türkülerini bilenler ilmek ilmek dokuyabilir. Ve bir milletin talihi / talihsizliği sokaklarından okunabilir.
Yine de ateşböceği gibi gecenin buzulumsu karanlığını idealleriyle nokta nokta yaranlar, sahillere vurmuş milyonlarca denizyıldızını üşenmeden ve bıkkınlık göstermeden birer birer suyla buluşturanlar ve ‘sağına ve soluna bakmadan, ben varım‘ serlevhasıyla bir ömür yaşayanlar yok mu; işte onların yüzü suyu hürmetine akmaktadır hayat ırmağı.
Selâm rihter ölçeğinde sismik sevgilerle kalpten kabirlere gömülenlere ve sallantılardan yeni bir devinim ritmi kazanıp sere serpe saçan mefkûre gönüllülerine..