CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski Özel Kalem Müdürü ve halen CHP Milletvekili Nesrin Baytok‘a ait olduğu söylenen gizli kamera görüntüleri internet sitelerinde yayınlanmaya başladığından beri siyaset gündemi değişti.
Görüntülerin gerçek veya montaj olup olmadığı, özel hayatın gizliliği, siyasetçilerin bel altı vuruşlarla yıpratılmaması, bir parti başkanının milletvekili seçerken uyması gereken kriterler gibi hususları hukuki, ahlaki ve diğer boyutları ile değerlendirmeyi bir yana bırakalım.
Olayı gündeme getirenlerin hedefinin bir siyasi sonuç elde etmek olduğu kesindir. Şimdilik sadece bu çirkin tuzağı kuranların hangi siyasi sonucu almaya çalıştıklarını anlamaya çalışalım.
ZAMANLAMA: Bu kasetin 7 yıl öncesine ait olduğu iddia ediliyor. 7 yıl bekletilen görüntülerin şimdi servise sokulması zamanlamaya daha fazla dikkat etmemizi gerektiriyor. Üç önemli olay söz konusu.
- Anayasa değişiklikleri TBMM’den geçti, değişiklik paketi Cumhurbaşkanı’na gönderildi ve referandum süreci başlamak üzere.
- Bu ay içinde CHP Kurultayı yapılacak.
- En geç 14 ay sonra Genel Seçimler yapılacak.
Bu görüntülerin yayınlanması ile referandum sürecinde Anayasa değişiklik paketine dair CHP’nin halk nezdinde yapacağı muhalefet etkin olamayacak ancak CHP’nin Anayasa Mahkemesine müracaatına mani olmayacaktır. Her iki halde de AKP kârlı çıkacaktır. (Referandumda hayır oylarının az çıkması AKP’nin zafer havasıyla ve yüksek moralle genel seçime girmesine yol açacak; Anayasa Mahkemesinin değişiklikleri iptal kararı da AKP’ye çok sevdiği mazlum rolünü oynama fırsatını verecektir.)
CHP’NİN BAŞARISINDA BAYKAL’IN ROLÜ: En geç 14 ay sonra yapılacak genel seçimlerde, CHP’nin başarılı olup olmaması Genel Başkanın kim olacağı ile de ilişkili olacaktır. Bu konuda iki zıt görüş dile getiriliyor:
Birincisi CHP, Deniz Baykal’ın başkanlığında yüzde 25′ i aşan bir oy oranına kavuşamaz. Dolayısıyla iktidar olması mümkün değildir. Baykal tasfiye edilip yeni bir Genel Başkan ile seçime girilirse yüzde 30′ ların üstüne çıkarak CHP iktidar olabilir.
Oysaki ikinci görüşe göre, (genel seçime çok derin psikolojik tesiri olacak) referanduma çok az, genel seçime de bir yıl kadar bir zaman kalmıştır. CHP’nin son zamanların en güçlü dönemini yaşadığı bir dönemde, Genel Başkanını ve ekibini değiştirmesi örgüt içi çatışmalar durulmadan genel seçimlere girmek durumunda kalacak CHP’nin başarısını olumsuz etkileyecektir.
Nuray Mert‘in ifadesiyle, “demek ki, CHP gerçekten, etkili muhalefet yapmaya başladı. Yoksa bunca yıl sonra bir kaset çıkmaz, Baykal bunca hedef olmazdı. Sosyal demokratların yıllardır, Baykal’a ilişkin sızlanmaları ve suçlamalarına karşın, hâlihazırda Baykal’sız bir CHP’nin beli bükülecektir. Belli ki, kasetçiler de bu gerçeği gayet iyi biliyormuş ki, iyi bir zamanlama ile devreye girdiler.”
AKP’SİZ KOALİSYON İHTİMALİ: Şu sıralar iktidar en yıpranmış dönemini yaşıyor. AKP’nin açılımlar ve ekonomik krizin yıpratıcı tesiriyle son mahalli seçimlerden daha düşük oy oranında kalacağı gözlemlenmektedir. Kaldı ki, AKP son mahalli seçimlerdeki oy oranını alabilse bile hesaplara göre tek başına iktidar olamayacak. Bu durumda AKP dışındaki partiler (CHP ve MHP) anlaşarak bir koalisyon kurabilirler.
AKP’Lİ KOALİSYON HESABI: Solda alternatif parti olarak hazırlık yapmakta olan, Mustafa Sarıgül hareketi (TDH) bu durumdan yararlanarak CHP oylarını bölüp, barajı aşmaya çalışacaktır. Seçim sonrası AKP ile koalisyon yapmak istemeyecek bir CHP yerine, AKP ile koalisyona balıklama atlayacak Sarıgül Hareketini tercih edenler böyle bir tuzak ile Baykal’ı siyasetten silmek istemiş olabilir. Sarıgül barajı aşamazsa da, CHP’ye seçtirilecek yeni Genel Başkan, (Baykal’ın başına gelenleri gördükten sonra) AKP’li koalisyona hayır diyemeyecektir.
TUZAK KİMİN ESERİ?
- 1. Birinci görüşe göre, Baykal’a tuzak kuranların CHP’nin iktidar olmasını isteyen ve bunun için Baykal’ın tasfiye edilmesini gerekli gören sol kanat mensupları olabileceği ifade ediliyor. Yıllardan beri CHP’nin iktidar alternatifi olamamasında Türkiye’nin ve uluslararası konjonktürdeki değişimlerin tesirini göz ardı edip, Baykal’ı sorumlu tutanlar böyle bir komployu kurmuş olabilir. Bazı solcu yazarların olay aydınlanmadan hemen Baykal’ı istifaya çağırmaları bu şüpheyi artırıyor.
- 2. Seçim sonrası AKP’li bir koalisyon hesabı yapan iç ve dış mihraklar bu tuzağı planlamış olabilir. Başbakan Erdoğan‘ın ve yandaş medyanın olgun tavrı böyle bir şüpheden AKP’yi uzaklaştırıcı yönde. ABD‘nin bölgemizdeki uzun vadeli planları gereğince,”Kürtlere özerklik verilmesi” işini, AKP artı sol bir partinin olduğu koalisyona yaptırmak, açılımlara solun desteğini de alarak istenen Türkiye düzenini oluşturmak hedeflenmiş olabilir. TSK ve Yüksek Yargı engeli aşıldıktan sonra, Türkiye için Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında değişim gerçekleştirmek isteyen dış mihraklar için, Baykal önemli bir engeldi.
- 3. Baykal’ın siyasi mevta haline getirilmesi bir dış proje ise, bu projenin iç destekçilerinin en azından maşalarının olması gerekir. Bu iç desteğin bulunması için izlenecek yol bir genel kuralı hatırlamaktır: Baykal’ın gitmesi kimin/ kimlerin yararına olacaksa, O‘dur/ Onlardır, diyebiliriz.
Sözü Mahir Kaynak‘tan alıntı ile bitirelim: “Eğer izlediğimiz politikayı desteklediği için bunların kullanılmasına göz yumarsak ve memnuniyetle karşılarsak ilerde aynı metotların bize karşı kullanılması halinde yapacağımız hiçbir şey kalmaz. Deniz Baykal için yıllar öncesine ait bir belgenin ortaya çıkışı herkes için bir dosya hazırlanmış olabileceğini düşündürüyor.”