Demokrasi, Özgürlük, İnsan Hakları ve Batı Trakya Türkleri!

99

Yaşlı dünyamızda menfaat paylaşımı için yapılan savaşların nedeni; demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi kavramlar olmaya başladı.

Dünyanın hükümdarları, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve daha fazla insan hakları diyerek insanları sokağa döküyor, yetmez ise eline silah veriyor o da yetmezse silahlı güçleri ile daha fazla demokrasi, özgürlük ve insan hakkı için gidip o bölgeye müdahale ediyor.

İnsanlık adına elbette daha fazla demokrasi, özgürlük ve insan hakkı istiyoruz. Ancak bu kavramlarla aldatılmak, kandırılmak, asimile edilmek ve sürünmek istemiyoruz.

Dünyanın hükümdarları; hemen hemen her konuda olduğu gibi demokrasi, özgürlük ve insan haklarının uygulamasında da çifte standartlı davranıyor.

Özellikle dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Türkler ve Türk gibi görülenler, bu farklı uygulamadan fazlasıyla nasibini alıyor.

Eğer Türk’seniz ve hakkınızı hukuk karşısında arayamıyorsanız veya hukuk haklarınızı karşılamakta yetersiz kalıyorsa, tam bir felaketle karşı karşıyasınız demektir.

Onun için önümüze pembe tablolarla konulan demokrasi, özgürlük ve insan hakları meselelerini, Türkler ve Türk gibi görünenler açısından bir kez daha iyi irdelemeliyiz. Ve bir de buna karşılık Türkiye’de bu kavramlar nereye ve nasıl, kimler tarafından çekilmektedir, buna çok dikkat etmeliyiz. Yoksa bu kavramlardan ortaya çıkması gereken olumlu sonuçları kullanamadığımız gibi ülkemizde bile felaketlere sürüklenebiliriz.

Bildiğiniz gibi Türk Dünyası içinde Balkanlar ve onun içinde de Batı Trakya Türkleri, bizim için önemli bir yer tutar.

Batı Trakya Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan Lozan Anlaşması ile ister emanet ister rehin diyebileceğiniz bir şekilde Yunanistan’a bırakılmıştır. Türk ve müslüman oldukları Lozan Anlaşması ile tescilli, mülkiyet hakları dahil olmak üzere her türlü varlıkları bu anlaşma ile koruma altındadır.

Ama gelin görün ki; Lozan Anlaşmasının varlığına rağmen, Yunanistan;  Batı Trakya Müslüman Türk azınlığını canından bezdirip kaçırtmak için tam 88 yıldır hem de demokrasi, özgürlük ve insan hakları sakızını dilinden düşürmeyen Avrupa Birliği’nin de  1980 yılından bu yana üyesi olmasına karşılık, büyük çaba göstermektedir.

İnanmayan gidip Batı Trakya’yı görsün ve 88 yıldır Batı Trakya’da ne olup bitmiş Müslüman Türk Azınlığın başına neler gelmiş incelesin.

Buna karşılık Batı Trakya Türkleri, yılmadan aynı heyecanla, kuşaktan kuşağa aktarılan Türk – İslam şuuruyla varlığını, efendice ve vatanı olarak gördüğü Yunanistan’a hiçbir sorun çıkartmadan sürdürmektedir. Azınlığın siyaset yaptığı partisinin adı bile Dostluk Eşitlik Barış Partisidir. Tabii ki;  bir Batı Trakya Türkü için olmazsa olmaz olan eşitlik talebidir. Yani bir Yunanlı ile eşit olmayı istemek onun için bir temel haktır.

Ne yazık ki; demokrasi, özgürlük ve insan hakları başta Batı Trakya Türkleri olmak üzere Yunanistan Türkleri için şimdilik bir hayaldir. Ve bu hayalin başlıca sebebi Yunan tarafının “Megalo İdea”sıdır.

Batı Trakya Türklerinin takdir edilmesi gereken en önemli yönlerinden biri  bu mücadelelerini yılmadan sürdürmeleridir. Bu konuda da büyük bir bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptirler. İçlerinden de Türk Dünyası’na lider olabilecek önemli insanlar yetiştirmişlerdir. Bunlardan biri de şehit Dr. Sadık Ahmet’tir.

Batı Trakya Türklerinin manevi lideri Dr. Sadık Ahmet ne anlamlıdır ki; Lozan Anlaşmasının imzalandığı 24 Temmuz günü şehit olmuştur. Biz de bu yıl onun kabri başında anmak ve Batı Trakya Türklerini görmek, onlarla kucaklaşmak için İskeçe ve Gümülcine’ye gittik. İyi ki de gitmişiz…

Onları görünce gevşekliğimizden, ihmalkarlığımızdan, yorgunluğumuzdan, yılgınlığımızdan utandık. Batı Trakya Türkleri; seçilmiş müftüleri, milletvekilleri, öğretmenleri, medyası, siyasetçileri, doktorları, avukatları, mimarları ile dimdik ayaktaydı. Biz onlara moral vereceğimize onlar bize moral verdiler. Demek ki; başka bir bayrak altında Türk ve müslüman olmak ve bunu haykırmak başka bir şey.

Dikkatimizi çeken önemli bir nokta ise Selanik’te, Kavala’da gezip duran yüzlerce Türk’ün, Batı Trakya’dan ve Sadık Ahmet’ten haberdar olmayışları idi. Hele Gümülcine’de aynı otelde kaldığımız bir Türk’ün, Gümülcine’li  Türk kızına “sen çalışmak için Türkiye’den mi geldin” diye sorması acınacak halimizin bir göstergesiydi.

Bütün bunlara rağmen Batı Trakya’nın Müslüman Türk’ü büyük bir sabırla bekleyiştedir. Onu da Rodoplarda yaşayan genç bir Pomak Türkü annenin “çocukların nasıldır ?”sorusuna verdiği cevapta bulmak mümkün: “Eyidirler, başları yastıkta değil ya…”