“Demokrasi Güvene, Diktatörlük Teröre Dayanır”

118

Sevgili okuyucum: Bir bakın bakalım bu yazımın Türkiye’nin bugünleri ile bir ilgisi var mı?

Sosyal sermaye o kadar unsura birden etki ediyor ki… Bu hüküm bir “cici cici” nutku, bir “kendinizi iyi hissedin” diskuru değil. Bir dizi araştırma art arda aynı sonucu gösterdi. Bu arada şu notu da ekleyeyim: Bir toplumun sosyal sermayesini ölçmenin birden fazla yöntemi var. Fakat en basiti, insanların birbirine ne kadar güvendiklerini ölçmek. Bir bakıma sosyal sermaye = Güven.

Bildiğim kadarıyla ilk inceleme Robert D. Putnam’ın 1993 tarihli Demokrasiyi Çalıştırmak kitabıydı. Onu 1995’te Fukuyama’nın Güven-Sosyal Erdemler ve Refahın Yaratılması izledi. Sonra ekonomi dergilerinde sonucu teyit eden makaleler çıkmaya başladı. (Mesela “Does Culture Affect Economic Outcomes?” Luigi Guiso ve arkadaşları, Journal of Economic Perspectives, 20, 2—Bahar 2006—s. 23–48 ve oradaki atıflar).

Bütün çalışmalar aynı noktayı gösteriyordu. Güven, sosyal sermayeyi, sosyal sermaye ekonomiyi ayağa kaldırıyordu. Bunun tersi de doğruydu, insanların birbirine güvensizliği sosyal sermaye kaybına, sosyal sermayenin düşüşü de fakirliğe götürüyordu. Beşerî bilimler artık deneyle, gözlemle yürüyor. Deneylerden toplanan veri ilgileşim veya regresyon denilen istatistik tekniklerle incelenip matematiğe dayanan sonuçlar hâline geliyor. Bu ne demek? Mesela şu demek: Dünyada iki yüz civarında ülke var. Her birinin güven indeksini ölçüyorsunuz. Kişi başına gayrı safi yurt içi hasıla da belli. Sonra şu soruyu soruyorsunuz: Güvenle refah arasında ilgi var mı? Büyük bir evet çıkıyor.

Güven, güvensizlik ve dikta

Bunlar bilinen sonuçlar. Alt Akıl-Aptallar ve Diktatörler kitabımda güven, sosyal sermaye ve ekonomi konularını daha derinlemesine incelemiştim. Kitabın ismi meğer öngörüye dayanıyormuş. Güvenle demokrasi arasında da güçlü bir ilgileşim varmış. Birkaç gün önce Harari’nin iki ayrı konuşmasından aşağıdaki pasajları buldum.

İkisinin de başlığı şu olabilir: Demokrasi güvene, diktatörlük teröre dayanır. Okuyucularım için metni çevirdim ve tercüme ettim. Buyurun:

Harari:

“Buradaki kilit mesele demokrasinin güvene, diktatörlüğün ise teröre dayanmasıdır. [Alkışlar] Eğer siz, kurumlara olan güveni sistematik olarak yok ederseniz, medyaya, akademiye, mahkemelere ve benzerlerine olan güveni yok ederseniz, bazı insanlar bunun insanları bu kurumlardan özgürleştirmek olduğunu düşünür. Ama öyle değil. Tüm güveni yok ettiğinizde hala işe yarayabilecek tek şey diktatörlüktür. Diktatör olmak isteyenlerin yaptığı da budur: sistematik olarak güveni yok ederler…” 

Onlar kötü! Ben iyiyim!

Kaynak: 4 News

Sunucu: “Peki tarih bize popülistleri neden iktidar mevkilerinde tuttuğumuza dair ne söylüyor?”

Harari:

“Bu kitaptaki en eski numaradır. Böl ve yönet. Bir diktatör için iktidara giden yol toplumu bölmek, vatandaşlar arasında güvensizlik yaratmaktır, demokrasinin işleyebilmesi için vatandaşlar arasında güvene ihtiyaç vardır. Diğer partiye, siyasi rakiplerime güvenmeliyim, onlarla aynı fikirde değilim, belki aptal olduklarını bile düşünüyorum ama kötü olduklarını düşünmüyorum. Bana zarar vermek istediklerini düşünmüyorum. Demokrasinin temeli budur. O hâlde seçimi kaybetsem bile, vatandaşların çoğunluğunun kararını kabul etmeye hazırım. Ama eğer diğer partinin benim rakibim değil, düşmanım olduğunu düşünürsem, onlar benim yaşam tarzımı yok etmek istiyorlar. Beni köleleştirmek istiyorlar. Seçimleri kazanmak için yasal ya da yasadışı her şeyi yaparım. Kaybedersem de kararı kabul etmeyeceğim.”

Toplum yok kabile var

“Bu durumda ya iç savaş çıkar ya da diktatör olursunuz. Bir diktatörün vatandaşlar arasında güvene ihtiyacı yoktur. Aslında, insanların birbirlerinden korkması ve nefret etmesi bir diktatör için daha iyidir; o zaman diktatörü zorlamak için birleşemezler. Diktatörlük bu anlamda ayrık otu gibidir. Her yerde yetişebilir ama demokrasi narin bir çiçek gibidir. Başarılı olmak için ön koşullara ihtiyaç duyar. Kilit ön koşullardan biri de toplumun farklı kesimleri arasındaki güvendir. Dünyanın her yerinde popülistlerin yaptığı da aynı numaradır. Toplumda önceden var olan yaraları, insanların anlaşamadığı yerleri bulurlar. Ve yaraları iyileştirmeye çalışmak yerine parmaklarını yaraya sokup büyütmeye ve vatandaşlar arasındaki güveni yok etmek için mümkün olduğunca alevlendirmeye çalışırlar. Sonra da kendilerini bir kabilenin lideri olarak sunarlar. Bu artık bir toplum değildir. Artık savaşan kabilelerdir ve kendilerini bir kabilenin başına geçirerek diğerini yenme sözü verirler. “

Önceki İçerikİnsanın Serüveni
Sonraki İçerikÖzgür Özel Nereye Koşuyor-1
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)