DEM bu DEM’dir!

120

Bahçeli’nin 22 Ekim tarihli meşhur Öcalan çağrısının üstünden yaklaşık üç ay geçti. Ne olup bitti? Bir muhasebe yapabilir miyiz?

Muhasebe zor, çünkü “müzakereler” hakkında pek az bilgiye sahibiz. Sanırsınız ki DEM’liler geliyor ve Meclis Başkanıyla, Bahçeliyle ve diğer partilerle, “Barış olsa ne iyi olur. Barış iyidir, savaş kötüdür.” gibi özdeyişler teati edip ayrılıyorlar.

Biraz daha elle tutulur ipuçları var: Selahattin Demirtaş’ın ve DEM heyetinin yazılı açıklaması. Bir de bizim bilmediklerimizi biliyorlar gibi konuşan başkaları; eski Çözüm Süreci’nin âkil adamları: Abdurrahim Semavi, Doğu Ergil, Doç. Dr. Vahap Coşkun.

Ne dedi? Ne dedi?

Bahçeli’nin çağrısı tek yönlüydü: Öcalan gelecek, PKK’yı feshettim diyecek, Bahçeli de ona umut hakkının kapılarını ardına kadar açtırıp tahliyesini sağlayacaktı.  Öcalan’ın tahliyesine karşılık PKK’nın lağvı. Üç ay sonra bundan çok uzaktayız. Geldiğimiz yer bambaşka: Kürt sorunu’nun çözümüne karşı şiddete son. Kürt sorununu da Türkiye Cumhuriyeti çözecek. “Biz Öcalan’ı tutsak tutuyoruz, terörü sonlandırmaya karşılık serbest bırakacağız” paradigmasından, “Siz Kürt sorununu çözün biz çatışmayı, şiddeti sonlandıralım”a geldik. Meğer tutsak olan Öcalan değil Türkiye imiş. “Türk devletini tasfiye ettik!” diye haykırırsak terör bize umut hakkı tanıyacak.

Bakınız DEM şöyle diyor: “Görüşmelerden edindiğimiz izlenim, tüm siyasi partilerde Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalı ve gerilimli süreci geride bırakma hususunda ortak bir arzu ve irade bulunduğu yönündedir.” Bizim bütün siyasi partiler de çatışma ve gerilimin Kürt sorunundan kaynaklandığında hem fikir! Şu ana kadar itiraz eden olmadı.

Siyasi çözüm yoksa yok

Açıklamada ne PKK ne de terör geçiyor. Terör değil, çatışma, gerilim ve iki taraf var. Bunun kaynağı da PKK falan değil “Kürt sorunu”. Açıklamanın iki yerinde bu dikkatle kurgulanmış “paradigma” tekrarlanıyor: “Kürt sorunundan kaynaklı çatışma”.  Ne diyorlar? “Öcalan PKK’yı tasfiye edecek buna karşılık serbest kalacak” mı? Hayır. “Siz Kürt sorununu çözeceksiniz ancak o zaman Öcalan çağrı yapacak.” Peki Türkiye Kürt sorununu nasıl çözecek? Siyasi ve hukuki değişikliklerle. Daha önce Clausewitz’ten bahsetmiştim. Ne diyordu Clausewitz: Harp siyasetin başka yollarla devamıdır. Ne diyor Öcalan ve DEM: Siyaset harbin başka yollarla devamıdır. Siyaseten ve hukuken Kürt sorununu çözün, o zaman ve ancak o zaman biz de şiddete son verdirelim. Yoksa yok.

Âkil adam akademisyenlerimiz de tekrarlıyor aynı mesajı.

Doğu Ergil: “Ama bir anlaşma yapıldığı zaman bu sadece silah bırakma biçiminde olmayacak. Silah bırakmanın karşılığında birtakım reformlar beklenecek. Bunlar tabii demokratik, hukuki reformlar. Bunlar gerçekleşmeden silah bırakma mümkün olmayacak.”

Vahap Coşkun’un açıklaması daha da aydınlatıcı: “Gerçekten bir engel var, en büyük tartışma PKK’nin hangi şart ve koşullarda silah bırakacağı konusudur. Bu konuda pazarlıkların devam ettiğine inanıyorum. Bu mesele üzerinde devlet ile Abdullah Öcalan arasında, devlet ile PKK arasında, devlet ile YPG arasında diyaloğun devam ettiğine inanıyorum. Bu bir engeldir. Diğer bir engel de bu meselenin Suriye’nin durumuna bağlı olmasıdır. Türkiye, Suriye Kürtleri ile nasıl bir ilişki kuracak? Abdullah Öcalan önceki süreçte de bir çağrı yaptı. PKK, Öcalan’a saygı gösterdi ama onun kararını yerine getirmedi. Şartlar oluşursa Abdullah Öcalan’ın çağrı yapacağını düşünüyorum. Şu anda Öcalan çağrı yapmayacak. Abdullah Öcalan ile PKK arasında, devlet ile PKK arasında bir anlaşma sağlanması gerekiyor, sonrasında Öcalan çağrı yapacak. Eğer bu şartlar yerine getirilirse PKK, Öcalan’ın çağrısını yerine getirecek. Eğer bu şartlar üzerinde bir anlaşma sağlanmamışsa, Suriye konusunda bir anlaşma sağlanmamışsa, ne Abdullah Öcalan’ın çağrı yapacağını ne de PKK’nin tutumunu değiştireceğini düşünüyorum.”…” “Türkiye’deki Kürt meselesi sadece silah bırakma değil. Doğru, silah çok büyük bir sorun. Ama Kürt sorununda siyasi talepler ve hukuki talepler var. Bu taleplerin nasıl karşılanacağı siyaset alan(ın)da tartışılacak.

İşte böyle.

DEM DEM’den ibaret değil

Şunları da eklemeden bitirmeyeyim. DEM’in açıklaması Türkiye’nin sınırlarını aşıyor. Şöyle: “Ortadoğu’da yaşanan köklü ve geri döndürülemez gelişmelerin yüklediği sorumluluğa…” Tercümesi, “Güney (Irak) ve Doğu (Rojova) işi bitti. Beyhude uğraşmayın.” Sıra Kuzey’de, yani bizde herhâlde. Yukarıdaki alıntıda Vahap Coşkun Hoca da öyle diyordu…

Nihayet DEM, DEM’den ibaret değil: “Diyalog ve barış odaklı bu görüşmelerimiz ve fikir teatisi süreci, Eş Genel Başkanlarımız ve parti kurullarımız, parti bileşenimizi oluşturan siyasi parti ve oluşumlar, ittifak halinde olduğumuz siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla da başlatılmış ve sürdürülmektedir.” Acaba DEM Parti’nin bileşenlerini oluşturan siyasî parti ve oluşumlar ve ittifak hâlinde oldukları siyasi partiler hangileri? Bir ipucu vereyim. O partiler, sizin bildiğiniz partiler değil.

Açıklamanın sonunda bir de uyarı var: “Hal böyle iken, kulaktan dolma dahi denilemeyecek uydurma söylemleri üreterek dolaşıma sokmak ve yer yer ahlaki sınırları dahi zorlayıcı gündemler oluşturmaya çalışmak, olsa olsa sonucu itibariyle savaş çığırtkanlığına bağlanmaktır.” Ben de bu tuzağa düşmemek için bütün alıntılarımı DEM’den, Demirtaş’tan ve Âkil Adamlar’dan yaptım.

Önceki İçerikÜmit Özdağ’ın Tutuklanması
Sonraki İçerik Ötüken Neşriyat’tan, Hüseyin Nihal Atsız’ın Yazdığı Muhteşem İki Eser
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)