Değerli hemşehrilerim,

94

Kocaeli 1999 da son  1000 yılın afetini yaşadı. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen afeti yaşayanlar üzerindeki travma hala atılamadı. Zaman zaman “Unutmadık. Unutturmayacağız.” sloganı sebebi ile de afetin psikolojik olumsuzluklarını  defalarca yaşamaktayız.

Afet zararlarını önleme  konusunda alınan tedbirler ciddi boyutlarda olmasa bile bazı konuşmacılar, uzmanlık konularının dışında da konuşarak, hatalı açıklamalarda bulunmaktadırlar.

Bu durum bir takım sıkıntılara sebep olmaktadır.

Örnek verecek olursam şunu söyleyebilirim. Bazı konuşmacılar “az hasarlı yapı yoktur. Hasarlı yapı vardır. Bu yapılar sıvanarak içinde insanların yaşamasına izin veriliyor. Bu yapılara izin verenler cinayet işliyorlar.” demektedirler.

Öncelikle şunu söylemeliyim. 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde Bakanlıkça görevlendirilen hasar tespit elemanlarının birçoğu işinin ehli meslek erbabı elemanlar değillerdi. Yapıların az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı olarak değerlendirilmesine Bakanlıkça izin verildi. Bu hasar tespit elemanları, şayet hafif kiriş veya kolon çatlağı olan bir yapıya, sadece “hasarlı yapı.” diyerek o yapıyı yıkılacak yapı sınıfına soksalardı, Kocaeli’de on misli daha fazla  yapı yerle bir edilirdi.

Betonun çekme dayanımı 0 kabul edilebilecek düzeyde düşükken, deprem esnasında kiriş veya kolonlarda meydana gelen çekme gerilmesini kolon veya kiriş  içindeki demir donatısı karşılıyorsa, bu gerilme esnasında çekme gerilmesine dayanımı çok küçük olan betonun çizgisel çatlak vermesi tabiidir. Bu çizgisel çatlar yarık haline dönüşmediği müddetçe bu kolon veya kirişe hasarlı kolon veya kiriş denilemez. Bu ince çizgi şeklindeki çatlaklar duvar çatlağı ile birlikte tamir edilip sıvanmışsa, “hasarlı yapı sıvanarak oturulur hale getirildi.” asla denilemez.

Hiçbir hasar almadığı halde 1975 Afet yönetmeliği kurallarına göre yapılmış tüm yapılar, 1998 ve 2004 Afet yönetmeliklerine göre mühendislik açısından incelendiğinde on binlerce yapının tamamının  bir proje dahilinde güçlendirilmesi gerekir.

Soruyorum size buna imkan var mı?

Bence asıl sorun yanlış onarım güçlendirme yapılmış yapılarla, ağır hasardan mahkeme kararı ile orta hasara dönüştürülmüş yapılardadır. Bu işlemler  bir veya birkaç mühendis imzası ile yapılmıştır. Doğru raporlarla yapılan işlere sözümüz olamaz. Yanlış verilen raporlar ile, yanlış yapılan projeler gelecek depremlerde sorun olacaktır.

Bu sebeple yerüstü yapılarında  ihtisas sahibi meslek erbaplarının bu gibi konularda açıklama yapması doğru bir yaklaşımdır.

“İstanbul depreminde Kocaeli’nde de çok yapı yıkılacak.” gibi iddialı sözler söylemek, hala üzerinden deprem travmasını atamamış olan birçok insanı yeni streslere sokmaktan başka işe yaramayacaktır.

İstanbul da olacağı varsayılan deprem için;

Sayın Ahmet Mete Işıkara’nın şu sözünü unutmuyorum. Sayın Işıkara “Kocaeli depremi yaşarken, İstanbullu hissetti. İstanbullu depremi  yaşadığında Kocaeli hissedecek.” diyor.

Kocaeli de yaşanacak büyüklüğü 7’nin altında olan bir deprem, yanlış onarılmamış veya hile ile ağır hasardan orta hasara dönüştürülmemişse, deprem görmüş az veya orta  hasarlı mevcut yapıları çökertmeyecektir.

Bu bakımdan özellikle vurgulamak istiyorum.

İnsan için asıl yıkım yanlış yapılan konuşmalarla olmaktadır. 1999’dan önce yapılmış olduğu halde ufak tefek çatlaklarla afeti atlatmış bina sahipleri, bu yanlış beyanatlar karşısında ne evini terk edebilmekte nede evinde huzurla oturabilmektedir.

Lütfen uzmanı olduğumuz konuda konuşalım.

Saygılar sunuyorum.