Dağlara Taşlara Mektup

108

 

Türk’ün kendi özyurdunda ne durumda olduğunu söylemeye dilim varmıyor.
Günlük yaşamın bütün aktörleri ve sahneye konulan tüm filmler; sanki küçük kurtçukların, büyük bir ağacı kemirmesi gibi…

Hangi birini anlatıp da yorum yapmak lazım? Bilmiyorum!

Yaşadığımız hadiseleri anlamak için rahmetli Nihal Atsız’ın dediği gibi Türk Milletinin tarih boyunca karşı karşıya kaldığı temel meseleleri iyi bilmek ve bunlar karşısında bir duruşa sahip olmak gerekiyor.

Eğer böyle değilse bulanık suda balık avlıyor ve zamanda aleyhinize işliyor demektir.

Ne yazık ki; Türk Adaları olan Eşek, Bulamaç ve Nergizçik Adalarına Yunan bayrağı çekilmesi ve hayalci dış politika mimarlarının bu konudaki aczi, bana bunları hatırlattı.

Her zaman olduğu gibi hadisenin arkasında başpapaz Bartholomeos’un başında bulunduğu kilisenin olması, şaşırtıcı değil. Herhalde; bu olay Bartholomeos’un bir dediğini iki etmeyen iktidarı ve iktidarı destekleyenleri vede dinler arası diyaloğu alkışlayan müslüman Türklerin gözünü açması için bir vesile olmuştur diye düşünüyorum.

Yine daha düne kadar birbirlerine demedik lafı bırakmayan AKP ve HAS Parti’nin birleşmesi ve RTE ve Numan Kurtulmuş’un bir araya gelişi de ilginçtir. Ancak daha ilginç olan Has Parti’nin MYK’sında AKP iktidarının 2014’ten sonra da sürdürülmesi ve kadrolarının korunması yönünde görüş bidirilmesidir. Peki o zaman HAS Parti niye siyaset yapıyordu diye sormak lazım? Demek ki bu partilerin kuruluşunda ve siyaset yapışında, gizli parmakların olduğunu bir kez daha görüyoruz. Sizden itirazlar gelecek ama bu bize AKP, Has Parti, Saadet Partisi, BDP, CHP, ANAP, DYP, DP, BBP, HEPAR gibi partilerin aynı kaynaklardan beslendiğini gösteren en önemli örneklerden biridir.

Gelelim “SÖZCÜ” denilen ne idüğü belirsiz gazetenin manşetine. Başlık “Nerede bu devlet” ve “yüreğimizi yakan fotoğraflar”. Sözüm ona iktidarı vuruyor. Bu işi bilenler, iyi bilir ki; bu manşet ve fotoğraflar tam bir psikolojik harptir. Böylece bölücü örgütün gücü ve ulaştığı seviye psikolojik olarak yükseltilir, devletin ki ise alçaltılır. Bir de bu gazetede sözüm ona Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Necati Doğru, Saygı Öztürk gibi adamlar var…

Aslında bu iktidarın ve bugünlerin gelişinin sorumlusu, geçenlerde eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in yazdığı gibi Cumhuriyeti, Atatürk’ü, laikliği, hukuku, çağdaşlığı vs. savunanlardır. Ve ona göre de bu güruh yenilmiştir. Evet bu güruhun iktidardakilerden bir farkı olmadığı daha doğrusu iktidardakilerin değişik versiyonu oldukları ve aslında savunduklarını savunur gibi gözüktükleri, bizce anlaşılabilir bir gerçekliktir. Ancak “SÖZCÜ” adlı gazete de toplandıkları ve Türk Milletini yanıltmaya devam ettikleri ve de 13.07.2012 günlü nüsha gibi Türk Milleti üzerinde psikolojik oyunlar tertip etmeye yöneldikleri de hepimizce bilinmelidir.

Düne kadar Suriye’nin düşürdüğü kabul ve iddia edilen uçağımız ile ilgili her geçen gün kafamız karıştırılıyor. Anlaşılan o ki; çoğu zaman olduğu gibi bu olayda da çırak çıkacağız.

Bu ve bunlara benzer gelişmeler bize şunu göstermektedir: meydana gelen hadiselerin tümü, Türk Milleti’nin yaşadığı temel sorunlar çerçevesinde vuku bularak, cereyan etmektedir. Her biri birbirinden kopuk gözükse de, her birinin birbiri ile aralarında kuvvetli bir illiyet bağı vardır.

Temel sorunlarımızın farkında olamazsak; karşı karşıya kaldığımız tüm meseleler karşısında şuurlu ve bilgili bir tavır geliştiremeyiz, olaylar arasındaki bağı göremeyiz, meselelere doğru teşhis koyamayız ve böylece duvara toslarız.

Bundan dolayı yazdıklarımızın dağlara taşlara mektup hüviyetine bürünmemesi için ortak akılla, stratejiyi birlikte oluşturma ve davranma zorunluluğumuz vardır. Türk Milleti de bu sesi beklemektedir…