Cumhuriyet Çeşitlemesi (2)

98

                         250 bin ölü vererek, çekildiler ister istemez

                         Türklerin de kaybı, bir o kadardı, şehit-gazi saymakla bitmez

 

                         Bu, ölmez Çanakkale ruhu; oldu millete, sönmez yeni bir ışık

                         Anlaşıldı ki, bu millet, esaretle değil, hiçbir zaman barışık

 

                         Türk Kurtuluş Savaşı, başladı Çanakkale’de, dense yeridir

                         O günün askeri, Türk İstiklal Harbi’nin de, kahraman eridir

 

                         30 Ekim 1918’de imzalandı, menhus Mondros Mütarekesi

                         7 Kasım 1918’de bastı ayak İstanbul’a, ilk düşman çizmesi

 

                       “Zito Venizelos” bağırtıları, sarınca İstanbul semalarını

                         Müslümanların içi kan ağladı, gördükçe ihanet kokan o anı

 

                        Sözde Meşrutiyet ve Demokrasi yanlısı olan işgalci komutanlar

                        Onu görüyorlardı muhatap, olduğu halde Meşruti bir hükümdar

 

                      “Onları görmekten nefret ediyorum” diyordu, bahtsız Osmanlı Sultanı

                      “Doğrudan doğruya bana müracaat ediyorlar…” geçmiyor ki zamanı

 

                       En kötü muameleyi, Fransız işgalcilerinden gördü İstanbul, nedense

                       Sanki kendilerine, asırlarca zulüm yapanlara, ediyorlardı işkence

 

                       Hazret-i Ali, etmiş asırlarca evvel şu sözü hediye:

                       İyilik yaptığından, her zaman, kemlik / kötülük bekle diye

 

                        Hani, Fransa istemişti, daraldığında yardım Osmanlıdan

                        Kanuni Sultan, çevirmemişti istemi geri, eli kanlıdan

 

                        İşgalci Fransız’ın, İstanbul’daki korkunç muamele ve davranışları

                        Düşündürdü Osmanlı’nın Fransa’ya yardımını, yaptırdı bu anışları

 

                        İşgal, Türk vatandaşlık haklarından yararlanan azınlıkları şımarttı

                        Özellikle İstiklal caddesinde, yabancı bayrakların sayısı arttı

 

                       Fransız General Franchet d’ Esperey, Galata’dan Beyoğlu’na yürüdü

                       Azınlıklar geçip kendilerinden, nümayişler içinde ürdükçe ürdü

 

                       8 Şubat 1919’daki şov, azdırdı Beyoğlu sakinlerini

                       Kustular Türk’e, asırlarca içlerinde sakladıkları, olanca kinlerini       

 

                        Tarih; “Kara Bir Gün” olarak, nakşettirdi olayı, Süleyman Nazif’e

                        Koca işgal şairi, bildi bunu yazmayı üstüne milli vazife

 

2326

                        Tutuklanıp, kurşuna dizilmesine verildiyse de karar

                        Kader vermedi buna imkan, çok istedilerse de ne kadar

 

                        Türk Kadınları’na Fransızlar, zaman zaman oldu musallat

                        Söylemekle bitmezse de Fransız zulmü, sen yine de anlat

 

                         Kapılar çalınarak: “Ayşe, Fatma isteriz!” diyen Fransızlar oldu!

                         Milletin kalbi bu durumlarda, yeminli intikam hisleriyle doldu

 

                         Güzel evlere yerleştiler, atarak sahiplerini sokağa

                         Rast gele adam öldürdükleri yayıldı hep kulaktan kulağa

 

                         İşgalde yapmadıkları herze yoktu; devlet güç durumda kaldı

                         Osmanlı Devleti’nden, asker masrafı diye, haraçlar alındı

 

                         Corcovado vapuruna el koymak isteyip, nelere el atmadılar ki

                         Ya İngiliz Binbaşı Maxwell’in, dolaylı soygunculuğuna ne demeli?

 

                          Milli Mücadele’yi hafife alanların, çınlasın kulakları

                          Anlaşılsın, nasıl bir cendereden sonra, savaşı kazandıkları

 

                          Ama bu zaferin, atıldı düşündürücü gerçek temeli

                          Sebep oldu buna, Batılı azgın düşmanların zalim eli

 

                          Öyleyse, her şeyin var; zahir-batın iki yüzü demeli

                          Biri de Allah’ın, -hikmetinden sual olunmaz- emeli

 

                          İşte Osmanlı’nın; o yürekler parçalayıcı ölüm hali

                          Öyle daim bir vaziyet alacaktı ki, olacaktı aali

 

                          Zaten kainat; kurulu değil mi, hep doğuş üzerine?

                          Doğmuyorlar mı, bin bir yep yeni oluşa, atom ve zerre?

 

                          Tohumun toprağa düşüşü, görünüşte değil mi yenilgisi?

                          Tohumun o batışında, doğuşun saklı değil mi, altın bilgisi?

 

                           Demek her batış; yeni bir doğuşun, görünen ap açık müjdesi

                           Sonraki oluşun; ilk başta, zahiren hikmet dolu pejmürdesi

 

                           Kabuk değiştirmek için, mağlubiyet toprağında ediyordu gurup

                           Çünkü bilirsin ki, ey sevgili Kari! Galiptir bu yolda mağlup

 

                           Osmanlı Devlet Erkanı, görerek pek yakın eliim akıbeti

                           Erzurum ve Kafkasya Orduları’na, “Dağılma!” emri verdi

 

                           Dahası, silah ve cephanelerin; men’ ettiler teslimini

                           Son kal’a Gazi Anadolu; oldu devletin yed-i emini

2327-2329

 

Önceki İçerikAnlaşılmayan Milletleşme ve Çokkültürlü Anayasa Tuzağı
Sonraki İçerikTarihimizdeki kırılma noktaları
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.