Cumhuriyete giden yol, olmadı pek öyle kolay
Sözünü etmek günümüzde, olsa da dile kolay
Kuruldu sonunda Cumhuriyet; bir milletin kazandığı zafer
Bu yolda niceler oldu gazi, düştü kimi şehit, teker teker
Millet yorgun, halk yoksul, vatan olmuştu harap
Giden gelmedi gittiği yerden, olup türap
Türk İstiklal Harbi’nde, ararsan bir nebze mantık
Bulamazsın, arama hiç boşuna, onu artık
Ama o savaş yapılmalıydı, gerekse kazma kürekle
Çünkü savaş kazanılır, aslında silahtan çok yürekle
Çünkü girmişti, Yedi Düvel, yurdun her yerine
Dolaşıyordu öz vatanda, gerine gerine
Vara yoğa bakılmaz bu durumda; farz olmuştu cihat
Birlik olmanın tam zamanıydı, gerekliydi ittihat
O zor şartlarda yapmışken, Destanımsı Milli Mücadele’yi
Bugün eziklikle göğüslüyoruz, AB(e) denen kurdeleyi
Onların yerinde olsaydık, karşı çıkardık savaşa
Teslimiyet önerirdik, çıkar yol diye, dağa taşa
Geçmişten ibret alarak, yola çıkmak varken, geleceğe
Kendimize, güvensizliği yakıştırmak, bilmem ki niye?
Savaşın, Meclisçe yürütülmesi, onun en güzel yanı
Savaştan önce, Vekilleri toplamak, şaşırtır duyanı
Milli Harp; değildi sadece, kuru bir silahlı savaş
Siyasetçilerini de dize getirdik, yavaş yavaş
Başta güçlü halk iradesi, tam bağımsızlık ideali
Kat kat üstün düşmanı yendik, kiminin ismi Mehmet, Ali
İstiklal Harbi olmadı, sırf Türk Milleti’nin şanlı destanı
Mazlum Milletler anladı ki, kurtuluş muhal, akmazsa kanı
Küçük Asya; Avrupa’ya, kısrak başı gibi uzatmıştı başını
Kuzey-Güney, Doğu-Batı arasında köprüydü, bileli yaşını
2323
Bir zamanlar, Baharat Yolu üzerinde, Batı’ya bir iskele
On dokuzuncu asırda, kabardı Batı’nın iştahı, petrole
Ama bu zengin topraklar; elindeydi Osmanlı Devleti’nin
Derisi yüzülüp, pazarlaması yapılmalıydı etinin
Bitti nihayet, dört yıl süren, Birinci Dünya Savaşı
Kalmamıştı kimsenin içecek suyu, yiyecek aşı
Oysa bu ilk savaşın istenmesi, çok öncelere dayanır
Şark Mes’elesi / Doğu Sorunu, Osmanlı için planlanır
Sanki başında patlayan bu uzun savaş, ermesiyle sona
Geldi Tavaif-i Müluk gibi, parçalanma sırası ona
Yıkılmak istenirken, Osmanlı denen asır-dide, Koca Şanlı Devlet
Adım adım yenisinin atılacaktı temeli, adı “Cumhuriyet”
Savaşa girmemek için, bırakmadı Avrupa’da çalmadık kapı
Hesaplar onun üzerineydi, yutturacaklardı ne yapsa hapı
İngiltere, Rusya ve Fransa arasında Anlaşma imzalandı
İşte bu, onların menhus niyetlerinin ortaya çıktığı andı
Kazanırlarsa; İstanbul ve Boğazlar, Çarlık Rusyası’nın olacaktı resmen
İngilizler General Marshall’a, petrol bölgelerini işgal ettirdi hemen
15 Ocak 1915, Londra’daki Savaş Konseyi toplandı;
Hedef diye Osmanlı Devleti ve İslam’ın kalp-gahı İstanbul saptandı
Böylece açılacaktı, Rusya’ya erişen yol
Gireceklerdi İstanbul’a, dört bir yandan, kol kol
Son bir gayretle yüklendiler, Boğaz’da yatarak pusuya
18 Mart, onların mezarı oldu, gömüldüler suya
Almamışlardı ki ders; çıkarma yaptılar, Gelibolu Yarımadası’na
İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle, son vermek için yenilgi yasına
İki ayda üç kilometre, ancak ilerleyebildiler
Türk Ordusu’yla çarpışmak neymiş, bunu hakkıyla bildiler
Bu sefer Batı Yakası’na Gelibolu’nun, tüm güçleriyle yöneldiler
Anafartalar Grubu önünde, kırk bin zayiatla yere serildiler
Bu sefer de başlarını çarptılar, sert mi sert, granit bir kayaya
Buldular karşılarında Mustafa Kemal Paşa’yı, dimdik ayakta
2324-2325