Cumhuriyet Çeşitlemesi (1)

97

Cumhuriyete giden yol, olmadı pek öyle kolay

                         Sözünü etmek günümüzde, olsa da dile kolay

 

                         Kuruldu sonunda Cumhuriyet; bir milletin kazandığı zafer

                         Bu yolda niceler oldu gazi, düştü kimi şehit, teker teker

 

                         Millet yorgun, halk yoksul, vatan olmuştu harap

                         Giden gelmedi gittiği yerden, olup türap

 

                         Türk İstiklal Harbi’nde, ararsan  bir nebze mantık

                         Bulamazsın, arama hiç boşuna, onu artık

 

                         Ama o savaş yapılmalıydı, gerekse kazma kürekle

                         Çünkü savaş kazanılır, aslında silahtan çok yürekle

 

                         Çünkü girmişti, Yedi Düvel, yurdun her yerine

                         Dolaşıyordu öz vatanda, gerine gerine

 

                         Vara yoğa bakılmaz bu durumda; farz olmuştu cihat

                         Birlik olmanın tam zamanıydı, gerekliydi ittihat

 

                         O zor şartlarda yapmışken, Destanımsı Milli Mücadele’yi

                         Bugün eziklikle göğüslüyoruz, AB(e) denen kurdeleyi

 

                         Onların yerinde olsaydık, karşı çıkardık savaşa

                         Teslimiyet önerirdik, çıkar yol diye, dağa taşa

 

                         Geçmişten ibret alarak, yola çıkmak varken, geleceğe

                         Kendimize, güvensizliği yakıştırmak, bilmem ki niye?

 

                         Savaşın, Meclisçe yürütülmesi, onun en güzel yanı

                         Savaştan önce, Vekilleri toplamak, şaşırtır duyanı

 

                         Milli Harp; değildi sadece, kuru bir silahlı savaş

                         Siyasetçilerini de dize getirdik, yavaş yavaş

 

                        Başta güçlü halk iradesi, tam bağımsızlık ideali

                        Kat kat üstün düşmanı yendik, kiminin ismi Mehmet, Ali

 

                        İstiklal Harbi olmadı, sırf Türk Milleti’nin şanlı destanı

                        Mazlum Milletler anladı ki, kurtuluş muhal, akmazsa kanı

 

                        Küçük Asya; Avrupa’ya, kısrak başı gibi uzatmıştı başını

                        Kuzey-Güney, Doğu-Batı arasında köprüydü, bileli yaşını

 

2323

                        Bir zamanlar, Baharat Yolu üzerinde, Batı’ya bir iskele

                        On dokuzuncu asırda, kabardı Batı’nın iştahı, petrole

 

                        Ama bu zengin topraklar; elindeydi Osmanlı Devleti’nin

                        Derisi yüzülüp, pazarlaması yapılmalıydı etinin

 

                        Bitti nihayet, dört yıl süren, Birinci Dünya Savaşı

                        Kalmamıştı kimsenin içecek suyu, yiyecek aşı

 

                        Oysa bu ilk savaşın istenmesi, çok öncelere dayanır

                        Şark Mes’elesi / Doğu Sorunu, Osmanlı için planlanır

 

                        Sanki başında patlayan bu uzun savaş, ermesiyle sona

                        Geldi Tavaif-i Müluk gibi, parçalanma sırası ona

 

                        Yıkılmak istenirken, Osmanlı denen asır-dide, Koca Şanlı Devlet

                        Adım adım yenisinin atılacaktı temeli, adı  “Cumhuriyet”

 

                        Savaşa girmemek için, bırakmadı Avrupa’da çalmadık kapı

                        Hesaplar onun üzerineydi, yutturacaklardı ne yapsa hapı

 

                        İngiltere, Rusya ve Fransa arasında Anlaşma imzalandı

                        İşte bu, onların menhus niyetlerinin ortaya çıktığı andı

 

                        Kazanırlarsa; İstanbul ve Boğazlar, Çarlık Rusyası’nın olacaktı resmen

                        İngilizler General Marshall’a, petrol bölgelerini işgal ettirdi hemen

 

                       15 Ocak 1915, Londra’daki Savaş Konseyi toplandı;

                       Hedef diye Osmanlı Devleti ve İslam’ın kalp-gahı İstanbul saptandı

 

                       Böylece açılacaktı, Rusya’ya erişen yol

                       Gireceklerdi İstanbul’a, dört bir yandan, kol kol

 

                       Son bir gayretle yüklendiler, Boğaz’da yatarak pusuya

                       18 Mart, onların mezarı oldu, gömüldüler suya

 

                        Almamışlardı ki ders; çıkarma yaptılar, Gelibolu Yarımadası’na

                        İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle, son vermek için yenilgi yasına

 

                        İki ayda üç kilometre, ancak ilerleyebildiler

                        Türk Ordusu’yla çarpışmak neymiş, bunu hakkıyla bildiler

 

                        Bu sefer Batı Yakası’na Gelibolu’nun, tüm güçleriyle yöneldiler

                        Anafartalar Grubu önünde, kırk bin zayiatla yere serildiler

 

                        Bu sefer de başlarını çarptılar, sert mi sert, granit bir kayaya

                        Buldular karşılarında Mustafa Kemal Paşa’yı, dimdik ayakta

 

2324-2325

Önceki İçerikKüçük Kıza Tecavüze Tepkiler Sürerken
Sonraki İçerikAnlaşılmayan Milletleşme ve Çokkültürlü Anayasa Tuzağı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.