MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan “Meclis’e gelsin, DEM grubunda silah bırakıldığını ilan etsin, biz de hapisten çıkmasını sağlayacak kanunu çıkaralım” anlamındaki sözleri şaşkınlık, hayal kırıklığı veya öfke yarattı. DEM ve PKK’ya sempati ile bakan kesimi ise mutlu etti.
Bu defa sürecin paydaşı olacağı anlaşılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” dedi. Kastı ne olursa olsun dehşet bir cümle bu. Türk vatandaşları Anayasa önünde eşit ve zaten herkes bu devletin eşit sahibi değil midir?
Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak da mutlulukla el yükseltti: “Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle sayın Öcalan’ın sesini duyabiliriz.”
Devletimizin kurulduğu mekanda veya Cumhuriyetimizin 101. Yıldönümünde tasavvur ettikleri ve söylemeye cüret ettikleri şeylere bakar mısınız?
****
Ömrünün tamamında veya bir bölümünde MHP ve ülkücü hareket içinde yer almış Türk Milliyetçileri, “geçmişte Devlet Bahçeli’ye verdikleri oyları haram ettiklerini ve bu destekleri için Allah’tan af dilediklerini” paylaşıyorlar sosyal medyada.
MHP’liler eskiden “Devletin başına devlet gelecek” sloganını kullanırdı. Ancak yıllar geçtikçe görüldü ki Devlet Bahçeli’nin ve MHP’nin iktidar olmak gibi bir hedefi yoktu. Yani MHP normal bir siyasi parti değildi ve siyasi dengeleri değiştirmek için kullanılan bir operasyon aygıtı idi. Bundan MHP’liler rahatsız olmuyordu.
Çünkü zannediyorlardı ki “devletin bekasını ilgilendiren bir konu olduğunda, MHP ve Bahçeli ülkenin uçuruma sürüklenmesini önleyecek bir rol oynuyor.”
Ama gerçekler bu önyargıyı doğrulamıyordu. Ülkeye 10-13 milyon sığınmacı ve kaçak doldurulurken MHP’nin (DB’nin) bir itirazı bile olmadı. Devlet makamları liyakatin yerine parti, tarikat, cemaat veya mafya tavsiyesiyle gelenler tarafından doldurulurken gıkı çıkmadı. Eğitim sistemi milli olmaktan çıkartılırken, sağlık sistemi paragözlerin sömürü, soygun ve bebek cinayetlerine zemin hazırlayan bir yapılanmaya dönüşürken rahatsız olmadı.
AKP’nin tamamen ümidini kestiği bir zamanda denge ve denetim mekanizmaları olmayan “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” denilen ucube sistemi getirtti. Sistemin başındaki “tek adamın” bütün yönetim kusurlarını görmezden geldi.
Ekonomiyi batıran “faiz sebep enflasyon sonuçtur” gibi bir ideolojik körlüğü destekledi. Adalet mekanizmasının siyasallaşmasını, Montrö’yü savunan amirallerin hapse tıkılmasını, ülkemizden göç eden parlak beyinlere “giderlerse gitsinler” denilmesini dert edinmedi.
Bütün bunlar “beka sorunu” değilmiş gibi davrandı.
Yeter ki Erdoğan Cumhurbaşkanı, kendisi de “iktidarın sorumsuz küçük ortağı” olarak kalsın istedi.
Son 8 senede ortaya çıkan ve devletin “beka sorunu” içinde olduğu her konuda, yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların artışında Devlet Bahçeli de sorumludur.
Şimdi de Erdoğan’ın ömür boyu Cumhurbaşkanı kalmasını sağlayacak bir Anayasa yapmak için bütün gücünü kullanıyor.
***********************************
Barış Dili Kullanın Ama Önce PKK’ya Değil
Devlet Bahçeli ve ekibi, son 8 senede, rolünü oynarken, toplumu bölen, rakiplerini düşman gösteren sert ve kaba bir üslup kullandı. Resmi işbirliği yapmadıkları halde, CHP ve İYİ Partilileri “DEM’lenmekle”, PKK’ya destek olmakla suçladı.
İşine gelmeyen AYM kararlarının uygulanmasına karşı çıktı. “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” bile dedi.
Kısa bir süre önce bile “Kapatılsın” dediği DEM Parti’yi ve Hazine yardımı almasını eleştirdi: “Cumhuriyet’i kuran TBMM’de bulunması, hazine yardımı ve maaş almaları rezalettir, melanettir, cinayettir, zillettir.” “Bölücülere ve dolaylı şekilde teröristlere aktarılan hazine kaynağımızın derhal kesilmesi, devlete ve millete ihanet eden kenelerin ayıklanması bir mecburiyet ve mükellefiyettir” dedi.
Bu sözlerin gereği yapıldı mı? Hayır. Sadece “milletin gazını aldı.”
Ama sonunda gitti Meclis’te DEM Parti milletvekillerinin elini sıktı?
DEM’lilerle tokalaşırken (kendi deyimiyle demlenirken) “dünyada barışı isterken kendi ülkemizde barışı sağlamamız lazım” dedi. Ama Sinan Ateş’in ailesi ile helalleşmek aklına gelmedi.
***********************************
22 Eki̇m Mi̇lat mı Olacak
Devlet Bahçeli “Öcalan Meclis’e gelsin konuşsun, ‘PKK’ya silah bırakın’ desin, biz de O’nu hapisten çıkaralım” mealindeki sözünü 22 Ekim 2024’te söyledi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız “Türk siyasetinde 22 Ekim bir milattır. Bugünden sonra siyasi değerlendirmeler ‘22 Ekim’den önce, 22 Ekim’den sonra’ diye yapılacaktır” diye değerlendirdi. Yani bu çıkıştan sonra çok önemli ve tarihi gelişmeler olacağını iddia etti.
Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra, 28 Mayıs 2023’te şu sözü söylemişti: “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez.”
Ben bu sözü “Türkiye’nin dışında çok önemli gelişmeler olacak bu Türkiye’yi de etkileyecek” şeklinde anlamıştım. Ama Feti Yıldız’ın açıklaması tarihi değişimin Türk siyasetinde olacağını işaret ediyor.
****
Türkiye’de tarihi bir değişim olacaksa bunun ilk adımı “yeni Anayasa” yapmak olacaktır.
Teröristbaşı Öcalan’la ve DEM Parti ile yürütülen yeni süreçte, Öcalan’ın şartlarından acaba hangileri kabul edildi?
Mesela Türkiye bir federasyona mı dönüşecek? Bu federasyon PKK’nın yönettiği bir federe devlet ile kalan bölgelerde kurulacak federe devlet/ devletlerden mi oluşacak?
Bunun haricinde mesela Türkçe’den başka diller de resmi dil, eğitim dili olacak mı?
Merkezi Federal Devletin “Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakanı Türk, Genelkurmay Başkanı Arap olacak” gibi kurallar mı gelecek? Vergileri kim toplayacak?
Bu projenin devamını “çözüm sürecinde” çok yazmıştım. Madem “çözüm” ısıtılmakta, yine sorayım:
Türkiye’de kurulacak olan ve PKK’nın yönettiği federe devlet bir süre sonra Suriye’de kurulmakta olan PYD devleti, Irak’taki Barzani Kürdistan’ı ile birleşecek mi? Bu birleşme önce Türkiye devleti şemsiyesinde yapılıp, “birleşik Kürdistan” güçlendikten sonra bir plebisitle bağımsız bir devlete mi dönüşecek? Türkiye büyür gibi yapılıp, küçülecek mi?
22 Ekim’i MİLAT yapabilecek başka şeyler de aklıma geliyor. Ama artık içim kaldırmıyor. Eğer buna benzer değişimler hayal ediyorlarsa bu hayallerinden vaz geçsinler.
Bu vatan sahipsiz değil. Bu vatan parayla satın alınmadı.
Ancak alındığı bedeli ödemeye hazırlarsa bu işlere kalkışsınlar.
NOT: TUSAŞ tesislerinde gerçekleşen terör saldırısında hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet, yaralılara şifalar diliyorum.