Koskoca Türkiye, iyi yönetiliyor görüntüsü ile idare ediliyorken, birden yönetilemeyen bir ülke konumuna düştü.
Çok ilginç değil mi?
Hem de, bu ülkeyi iyi yönettiğini söyleye gelen bir Başbakan tarafından ülke istikrarsızlığa düşürüldü.
Çok ilginç değil mi?
Dünyanın hangi ülkesinde bir Başbakan, bir Yönetici, bir Başkan kendi eliyle ülkesini yönetilemeyen bir konuma sokar? Hem de, çok iyi yönettiğini bütün dünyada gerile gerile anlatırken.
Bakınız!
Bu ülke, bu aşamadan sonra, mevcut yönetim yapısıyla yönetilmesi zor bir ülkedir artık.
Seçim sonuçlarının ne olacağı ile ilgili olarak söylemiyorum.
Bu gelişmelerden sonra, seçim sonuçları da inanılırlığını zedelemiştir.
Önceki seçim sonuçları zaten, bir takım insanların kafasında soru işaretleri oluşturmuşken, bundan sonraki seçimler daha büyük bir kesimin sonuçları kabullenmemesini getirecektir.
Seçim sonuçlarını bilgisayara aktaran programlarda bir takım soru işaretleri olduğu uzun zamandan beri konuşulmaktadır. Hatta, Yunanistan’ın bile bu seçim sonuçlarını belirleyen programı terk ettiği biliniyorken, bizim bu programdaki ısrarımız soru işaretleri doğurmaktadır. Hele, ele sürülen çıkmaz boyadan vazgeçilmesi de ayrı bir tereddüt oluşturmasını getirmiştir.
Peki, iyi söylüyorsun, güzel söylüyorsun da ne olmalıdır diye sorarsanız, şunu söyleyebilirim.
Başbakan, ülkeyi bu aşamadan sonra istikrarlı bir şekilde yönetemeyeceğini kabul edecektir. Onun kabulü ile birlikte, en yakınlarındaki bir takım yalaka takımı da tavır değişikliği içerisine girecektir.
Bu neyi getirir?
Yavaş yavaş normalleşmeyi getirir. İnsanların değil, devletin, milletin baki olduğunun kabulünü getirir. Koltukların geçici olduğunun herkes tarafından görünmesini sağlar ki, normalleşme, bu noktadan sonra hızla artar.
Aksi takdirde, ben ve şürekâm ömür boyu bu koltuklarda her şeye rağmen oturacağız anlayışı devam ederse, bunun sonucu kaostur, kargaşadır, Allah korusun yıkımdır.
Peki, sence, Başbakan ve şürekâsı bu dediğini yapar, bu dediğin anlayışla hareket eder mi diye bir soru daha sorar gibisiniz.
İşte ona cevabım;
Pek öyle görünmüyor.
Çok ilginç değil mi?
Evet, pek öyle görünmüyor.
Çünkü, Başbakan’ın hırsı öfke, kibir, gurur bataklığına kendisini batırmış gibi görünüyor.
Kendisini uyaracak derecede yakın kişiler, bunu söylemeye cesaret edemiyor, söyleyen kişileri de dinlemiyor.
Başbakan’ın şu anki görünen ruh hali, her şeyi söylemeye, her şeyi yapmaya müsait gibi görünüyor.
Kargaşayı durdurması beklenen kişi, kargaşayı körüklüyor.
Şimdi, siz söyleyin bakalım,
Bunun sonu nereye kadar gider?