Çıkış Yolu (2)

94

Milyonlarla Ehli İslâm deniyordu; sırf hayır olan Hac seferine şevkle yolculuk etmek yerine

-Çünkü Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği yeniliyor,

Aralarındaki sevgi ve saygıyı tazeliyor- sırf şer olan düşman bayrağı altında,

Dünyada uzun seyahatler ettirildi.

Düşman bayrağı altında Müslümanlar; Müslüman kardeşi için sefere çıkarıldı.

Mesela İngiltere, dominyonlarındaki Müslümanları bizim karşımıza çıkardı.

İbret alınız!

Bugünkü ahvali de gösteren, daha doğrusu Irak işgalinin nasıl bir seyir alacağı hakkında,

O yıllardan bize ışık tutan sözlerdir bunlar.

Nitekim verilen şu misaller, Iraklıların da eninde sonunda

Bu mecraya düşeceklerinin işaretlerini vermektedir bizlere.

Korkaklıkta darbı mesel hükmünde olan, örnek olarak gösterilen tavuk;

Civcivleri yanında iken, yavrularına olan şefkatinden dolayı mandaya saldırır.

İşte, deniyordu; dehşetli bir cesaret!

Hem darbı mesel olmuş ki, keçinin kurttan korkma hâli,

Mecbur kalırsa kurda karşı koyacak hâle dönüşür. Boynuzuyla kurdun karnını deler.

İşte, deniyordu; harika bir şecaat ve yiğitlik örneği!

Fıtrî / yaratılıştan olan meyiller dayanılmaz, karşı konulmaz bir durum arzeder.

Bir avuç su, kalın bir demir gülle içine konsa,

Kışta soğuğa maruz bırakılsa, genişleme meyli demiri parçalar.

Evet, şefkatli tavuğun cesareti, hamiyetli keçinin zorunlu şecaati;

Mecbur kaldıklarında gösterdikleri yiğitlik gibi fıtrî, doğal bir heyecan;

Demir güllede suyun yaptığını yapar.

Doğal bir heyecan da, soğuk hükmündeki kâfirce düşmanlığa maruz kaldıkça,

Suyun yaptığı gibi, her şeyi parçalar.

Aynı şekilde imanın içindeki harikulâde kahramanlık,

İslâm izzetinin tabiat ve doğasındaki tüm dünyayı hayran bırakan yiğitlik de,

İslâm kardeşliğinin uyanmasıyla, her zaman mucizeler gösterebilir.

 

Bir gün olur elbette,

Doğar Şemsi Hakîkat

(Hakîkat Güneşi).

Hiç böyle müebbed (ebedî) mi?

Kalır zulmeti âlem

(Âlemin karanlığı).

 

Mısraları, söylenen tespitleri noktalar.

Biz de bunlara ilâveten diyoruz ki:

 

İşte Iraklının ister istemez,

Er geç yapacağı bu!

Kışın demir içinde kalmış suyun;

Yok başka çıkış yolu!

 

 

Önceki İçerikYakındır Gelecek (6)
Sonraki İçerikDem Bu Dem
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.