Cennet, bütün dini inançlara göre müminlerin ölümden veya kıyametin kopmasından sonra sonsuz mutluluk içinde yaşayacakları yer, cennet, bitki ve ağaçları ile toprağı örten bahçe manasına gelir. Ahret hayatında müminlerin ebedi saadet yurdu olan yerin bu şekilde adlandırılmasının sebebi, genel görünümüyle, dünya bahçelerine benzemesi veya eşsiz nimetlerini insan idrakinden gizlemiş olması şeklinde açıklanabilir.
Yüce Allah önce cenneti yarattı, o zaman dünya henüz yaratılmamıştı. Cennette, kulları sonsuz nimetlerle bezenmiş bir ölümsüz hayat yaşıyorlardı. Yüce Allah cennette, Âdem Peygamber daha peygamber olmadan kendisine bir ikazda bulundu; bir meyve ağacını göstererek; “Bu ağaca dokunmayın, bunun meyvesinden yemeyin!” bu ikaz anında, Havva anamız da yanındaydı. Bu ikazı duyunca şüphelendi. Âdem Peygambere “Acaba bu meyvede ne var? Neden Allah bu meyveyi yasakladı?” dedi. Âdem Peygamber izah etmeye çalıştı fakat bir türlü Havva anamızı ikna edemedi. Bu sefer merak Âdem Peygamberi de sardı. Bir tadına bakalım diyerek meyve ağacından bir adet koparıp yediler.
Yüce Allah ikazını dinlemeyen Âdem Peygamberi cennetten kovdu. O sırada Yüce Allah dünyayı yaratmış ve dünya da şekillenmeye başlamıştı. Cennetten kovulan Âdem Peygamber ile Havva anamız dünya üzerinde birbirlerinden ayrı yerlerde bulunuyorlardı. Hıra Dağının yamaçlarında birbirleri ile buluştular ve bir arada yaşamaya başladılar. Fakat Âdem Peygamber bu eyleminden dolayı çok pişman olmuştu. Allah’a devamlı yalvarıyor ve dua ediyordu. Yüce Allah da onları affederek Âdem Peygamberin dünya üzerinde Peygamber olduğunu kendisine bildirdi. İnsanları iyiliğe, doğruya, güzele davet etmek için görevlendirdi.
Âdem Peygamber Havva anamızla beraber oldu birçok çocukları oldu, bu çocuklarından Habil ve Kabil evlenme konusunda kavga ettiler. Kabil, Habil’i öldürdü. İlk öldürme olayı o zaman başladı. ( Kadın yüzünden cinayet)
Daha sonra, dünya tam teşekkül etti. Taş Devri Başladı. İnsanlar biraz daha geliştiler. Yontma Taş Devri başladı. Biraz daha gelişme olunca da Cilalı Taş Devri başladı. İnsanlar geliştikçe yeni buluşlar yapmaya başladılar. Buluşların hepsi birbirlerine üstünlük kurma savaşı idi. İlk Çağ böyle bir dönemden geçti.
Orta Çağda biraz daha gelişme olunca bu sefer de ırk ve din savaşları başladı. İnsanların birbirine üstünlük sağlamak için yaptığı savaşlarda birçok insan öldürüldü.
Bu savaşlar devam ederken bir Türk Hükümdarı İstanbul’u Haçlı zihniyetinin elinden alarak fethetti ve Yeni Çağ’ın açılmasını sağladı. Buna rağmen savaşlar durmadı. Sadece şekil değiştirdi. Her geçen gün, yeni silahlar üretildi. İnsanlar birbirlerini öldürmek için teknolojiyi de iyi kullanarak birbirlerine üstünlük sağlama savaşı yine devam etti.
Sonra bilim ve teknoloji çağı başladı. Bilim adamları insanların daha uzun yaşamalarını temine çalışırken yine birbirlerini öldürdüler. Üstünlük savaşları devam etti.
Napolyon savaşı kazanmak için üç şart lazım demişti; (Para, Para, Para) İnsanlar da Napolyon’un bu sözünü dinlediler ve Para çağı başladı. Götüren götürene, bu savaş devam ediyor.