Çekmez Kürenin Sırtı (1)

90

Büyük Türkiye’ye değil,

Türkiye’ye değil,

Diyarbakır’a hiç değil!

Ama “Büyük Avrupa’ya Hoş Geldin!” pankartıyla karşılanmıştı (2004) Diyarbakır’ımızda, anlı şanlı Verheugen denen AB prensi!

Niçin böyle bir pankarta ihtiyaç duyulmuştu dersiniz?

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili olmak -bir avuç kendini bilmezin- ağırlarına gidiyor -ne hikmetse-!

Aman yarabbi!

Bu ne kin?

Bu ne nefret?

Türk Milletine yani aslında kendi milletine!

Türk Devleti’ne yani aslında kendi devletine!

Türk Polisine!

Türk Askerine!

X

Emin olun, yer gök titrer bu bakıştan!

Şehitlerin yüreği sızlar bu yolda oluştan!

X

Lütfen yer verdikleri Türkçe’nin yanı sıra, Süryanice ve özellikle Ermenice verilen konserin anlamı ne idi?

Aslında verilmek istenen mesaj, çok açık değil miydi?

Türkten başka herkes dost ve kardeş bunlara!

Yunanı da kardeş, Ermenisi de!

Türkün düşmanı herkes, dosttur bize demek isteniyordu!

“Düşmanın düşmanı dosttur.” hükmü yerine getiriliyordu!

Türkiye’dekiler ise ancak alt kimlikleri söz konusu olursa, kardeş sayılıyordu!

Yok eğer onlar; kendilerini Türk Milleti’nin bir parçası, bir ferdi görüyorlarsa, “cehenneme zümera.” demek isteniyordu!

Bu durumu, onlara alt kimliklerini nazara vererek hitap etmelerinden, onlara o taraflarıyla seslenmelerinden anlıyorduk.

Nitekim “Lazlar bizim kardeşimiz!” diyerek yanlarına çekmeye çalışmıyorlar mı?

Sanki Türkiye’de herkes, birbiriyle kardeş değilmiş gibi.

Sanki “İnneme’l-mü’minîne ihvetün.” / “Bütün mü’minler /bütün inananlar kardeştir.” hükmünce, Türkiye’de bütün müslümanlar kardeş değilmiş gibi.

Aynı şekilde “Alevîler bizim kardeşimiz.” diyerek, onları bütünden kopartmak istemiyorlar mı?

Sanki Alevî kardeşlerimiz aynı milletin, tek bir milletin; Türk Milleti’nin bir parçası değillermiş gibi.

X

Hava, su, ateş ve toprağın birleşerek; organik bir varlık / organik bir millet ortaya çıkardıkları gibi.

Türkiye’de her unsur; asırlardır kaynaşarak, Büyük Türk Milleti’ni oluşturmuşken.

Tek tek bir olanlar bin olmuşken.

Kuvvet birlik ve dirlikten doğarken.

Onları eski, yalnız ve zayıf hallerine dönüştürmek; nasıl bir mantıktır?

Neye hizmettir?

Dünya birlik peşinde koşarken, sorunlarını birlik hâlinde aşacağına inanırken, birlikten koparak bir ve yenilir olmak nasıl bir akıldır? Doğrusu anlamakta zorlanıyoruz.

 

 

Önceki İçerik“BEKA” Cambazına Bakarken Bölünmeyelim
Sonraki İçerikÇekmez Kürenin Sırtı (2)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.