Çekim Değil İtim Partileri

178

Geçen asrın partilerine bakıyorum, bir de şu anın
partilerine. Ta derinlerde esaslı bir fark var. Daha yirmi yıl önceye kadar
siyasî partiler, neye taraftar olduklarını anlatırlardı. Şimdikiler daha ziyade
neye karşı olduklarını anlatıyor. Taraftarlığı anlatmaya pozitif propaganda
diyelim; hikâyesini karşı oldukları üzerine kurmaya ise negatif propaganda.
Liderlerin konuşmalarına bakınız: Hep negatif, hep karşı duruş hâkim.

 

Boşandığı eşle kavga

İktidar konuştuğu zaman muhalefetin aslında bölücülerle,
daha somut olarak HDP ile iş birliği, dirsek teması içinde, yan yana, omuz
omuza olduğunu söylüyor. Bir de, epey azalmakla birlikte hâlâ devam eden,
muhalefetin FETÖ’cülüğü hikâyesi var. Konu ne olursa olsun, dönüp dolaşıp bu
iki noktaya geliyorlar. “Geçim sıkıntısı!” deniyor; cevap: “Ama siz bölücülerle
iş birliği içindesiniz!” Piyasa alt-üst oldu deniyor, “Sizi gidi terörist
seviciler sizi!” cevabını alıyorsunuz.

 

Ak Parti’nin bu iki unsurla geçmişini hatırlayabilirsek…
Oslo, Dolmabahçe mutabakatlarını, “Canınızı sıkan valiler varsa bildirin,
değiştirelim.” vaatlerini, akil adamları ve en yakında İstanbul belediye
başkanı seçimlerinde Öcalan soyadlı birini televizyona çıkarmayı… FETÖ için
“Bitsin bu hasret.”ten, “Menzillerimiz aynıydı.”lara… Bunları hatırladığımızda,
iktidarın bugünkü negatiflik stratejisi şu manzarayı andırıyor: Eski nikâhlısıyla
kavgasını sürdüren boşanmış eş! Öyle ya, en şiddetli kavgalar boşanmış eşler
arasında yapılır. Derler ki bu bir cins, “Unutamam seni.” şarkısıdır.

 

 

 

“Bu iddiaların suç isnadı, niçin hukuka başvurmuyorsun.”
dendiğinde cevap alınamıyor. Ben iktidarın yerinde olsam- içimden- “Pışşşk.
Hukuka başvurayım da ana propaganda silahımı kayıp mı edeyim!” derdim. Belki de
diyordur- içinden.

 

Güce dayanmak

Muhalefet de çok farklı değil. Tek adam sistemine karşılar.
İktidarın hak, hukuk, adaletsizliğine karşılar. Ve tabi iktidarın sebep olduğu
yoksulluğa, pahalılığa, piyasa dengesizliğine, TL’nin belirsiz hâle gelişine
karşılar. Muhalefet tabiatıyla iktidarın yanlışlarını, yol açtığı sıkıntıları
dile getirecektir. Fakat arada sırada “Biz şunu şunu şunu yapacağız.” çıkışları
da beklemek hakkımız değil mi? Bu söylem de var ama “Onlar gibi
yapmayacağız.“dan ibaret kalıyor. Yani yine iktidara bağlı, onun zıddı, reddi
olmakla yetiniliyor.

 

Bir de iktidar dindar ya, “Bakın aslında biz de dindarız.”
çıkışları var. Şüphesiz bu çizgi de iktidara endeksli. CHP’nin “Helalleşme”,
İyi Parti’nin “Ömer’in yolu” ağırlıklı olarak, “Ben de, ben de!” diye
algılanıyor.

 

 

 

Hâlbuki yönetim stratejisinde “güce dayanmak” diye bir kural
vardır. Yönetim bilimin babası sayılan Peter Drucker’ın verdiği isim bu. Güce
dayanmak, rekabet ederken kendi güçlü olduğun yönleri vurgulamak, onları daha
da güçlü hâle getirmektir. Güçsüz olduğun yönlerinden, mesela rakibin öne
çıkardığı unsurlardan da hiç bahsetmemek fakat eksikliklerin varsa da gürültü
yapmadan onları tamir etmektir. Ama ana strateji, ana hareket, güçlü olduğun
cephelerde taarruza geçmek, rakibi o alana çekmektir.

 

Unutulan çoğunluk

Bu arada bütün partilerin ihmal ettiği en büyük kitle var.
Gerçekten insanın ağzı açık kalıyor. Area kamuoyu araştırma şirketinin Eylül
2021 anketinde “Kendinizi en çok hangi sosyo-politik kimlikle tanımlarsınız?”
sorusuna Milliyetçi ve Atatürkçü cevabını verenlerin yüzdesi sırasıyla 35,2 ve
33,9. İkisinin toplamı %69,1. %16,1 ile Sosyal Demokrat ve %14,8 ile
Muhafazakâr açık ara arkadan geliyor. Siz son zamanlarda bir siyasî partimizin
milliyetçiliğini veya Atatürkçülüğünü vurguladığını duydunuz mu? Belki İyi
Parti’nin “Atatürk’ün izinde” si hâriç ama o da “Ömer’in yolu”ndan sonra
geliyor.

 

İlk üç tercihi en çok hangi partiden beklersiniz? Tarihî
konumu itibarıyla da CHP’den. Onun altı okundan “Milliyetçilik” en uzun ve merkezdeki
oktur. Atatürkçülük de en çok ona yakışırdı, değil mi? “Atatürk’ün partisi”
derler sık sık. Sosyal Demokratlığı da diğerlerinin hepsinden önce
sahiplenmesi, dillendirmesi gerekirdi. Üçünden de tık yok. Belki “Bizim her
yaptığımız, her dediğimizde bunlar ‘mündemiçtir’” diyeceklerdir ama bazı
yetkili beyanlarından pek böyle anlaşılmıyor.

 

 

 Evet, yirmi, otuz,
kırk yıl önce böyle değildik. Doğruydu veya yanlıştı ama her partinin kendine
has, onu diğerlerinden ayıran bir temel tezi vardı. İnsanlar bu tezin çekimiyle
gelirdi, sevmediklerinin itimiyle değil. Çoğunlukla “Ona karşıyım!”la, az biraz
da “Ben de aslında onun gibiyim!”le tanımlamazlardı kendilerini. “Ben benim,
ben buyum!” derlerdi.( https://millidusunce.com/cekim-degil-itim-partileri/)

Önceki İçerikMustafa Yazgan Ağabey
Sonraki İçerikHalka Yalan Söylemek Caiz mi?
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)