Prof. Dr. Üstün
Dökmen günlük siyasete dair pek yorum yapmayan bir bilim insanıdır. Ama
bireysel ve toplumsal günlük davranışlarımızı çok iyi gözlemleyen iyi bir
psikologdur. Dökmen davranışlarımızın arka planındakileri bize fark ettirerek
sosyal terapi yapan bir uzmandır.
Üstün Dökmen, Akdeniz
ve Ege bölgemizde büyük orman yangınları devam ederken, Cumhurbaşkanı R.T.
Erdoğan’ın otobüsten vatandaşlara çay fırlatmasına dair yorum yaptı. Hoca’nın
Habertürk’teki yorumu zarif üslubuna rağmen anlamak isteyenlere göre adeta bir
demir yumruk gibiydi.
Prof. Dr. Üstün
Dökmen, “Yangın sürerken krizin tam ortasında çay dağıtmak ne menem iş?
Bu olmadı, hiç olmadı.” dedi.
“Şimdi çay
dağıtıyorlar ki bu dağıtma değil, çay atma/ fırlatma. Şimdi bana “bunun
psikolojik anlamı nedir?” diye soruyorlar.
Bana göre durum
şu: Doğu toplumlarında, Asya toplumlarında şahlar, padişahlar üç
şeyi yere atarak halka verirdi. Hediyeyi, sadakayı, ihsanı yere atıyor. Vatandaş
elden verir ama şah, padişah yere atıyor. Çünkü bunu almak için eğilmek
gerek. Bunu kötülük olsun diye yapmıyor, teamül öyle.”
Daha ne desin
Üstün Hoca? Bu vatandaşa çay atma işi doğu toplumlarında ve demokratik
olmayan tek adam rejimlerinde teamül olan bir davranış biçimi. Şahın,
padişahın hediyesini almak için eğilmek gerek. Çünkü bu rejimlerde
vatanın bütün varlığı O’nun mülküdür. Oysaki, demokrasilerde vatan
toprakları içindeki her şey milletin yani vatandaşlarındır.
**********************************
Vatandaş Olmak-
Kula Kul Olmak
Vatandaş olmak ile
padişahın kulu olmak birbirine zıt anlamlar içerir. Vatandaş ülke
kaynaklarını iyi yönettiği zaman devlet başkanına saygı duyar, kendisine ihsanda
bulunsun diye değil.
Çünkü Cumhurbaşkanı
vatanın sahibi değildir, milletin efendisi de değildir. Seçilerek milletin
sınırlı bir süre için yönetme görevi verdiği bir kamu görevlisidir. Cumhurbaşkanının
aldığı kararlarla bazı vatandaşlara verdiği şeyler şahsının hediyesi veya
ihsanı değildir. Milletin malvarlığından bir kısım vatandaşlara aktarılmasıdır.
Devlet Başkanının
her türlü servet aktarma, hediye verme veya makama atama yapması
işlemleri için kamu yararı olması gerekir.
Yangın veya sel
felaketlerinde malı zarar görenlere yapılan yardımlar, şehit yakınlarına
atamalarda öncelik verilmesi gibi uygulamalar kamu yararı olduğu için meşrudur.
Atamalarda liyakatin esas alınması da kamu yararının gereğidir.
Ama seçim
otobüsünden fırlatılan çaylar, bir lütuf/ ihsan algısı yaratmak
için kullanılan bilinçli bir tercih gibi görünüyor.
Bu bakımdan uygulama
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir teamülü değildir. Osmanlı dönemi
teamülleri günümüz Türkiye’sini bağlamaz.
Bu yüzden vatandaşa
çay fırlatma hem hukuken meşru değildir ve hem de Cumhuriyetimizin kulluktan
vatandaşlığa geçiş sürecini geriye çevirme görüntüsü vermektedir.
**********************************
İstifa Edemeyen
Bakanlar
İlk defa “Damat
Bakan” olarak ünlenen Berat Albayrak’ın istifası ile ortaya bir kavram
çıktı: “Görevden affını dilemek.”
Ekonomi ve
Maliye’den sorumlu olması yanında Cumhurbaşkanının damadı olması sayesinde
devletin başındaki 2 numaralı şahıs Berat Albayrak idi. Döneminde hiçbir
hedefi tutmadı, ekonomi her yönden kötüye gitti. Döviz kurları ve faiz birlikte
yükseldi. Merkez Bankasının 128 Milyar Dolar rezervi sorumsuzca yok edildi. İstifa
etmesi veya görevden alınması beklenen ve doğru olan bir işlemdi.
Ancak Berat
Albayrak devlet teamüllerine hiç uymayan bir yöntemle Instagram üzerinden
istifa etti. “At izinin it izine karıştığı bir çetin zamanda” aldığı “görevden
ayrılma kararını” bildirdiği açıklamasını “Allah sonumuzu hayretsin”
cümlesiyle bitirdi.
Sadece istifa
açıklamasının yöntemi değil sonraki gelişmeler de devlet geleneklerine hiç
uymadı. İstifadan sonra bir gün resmî açıklama yapılmadı, yandaş medya istifa
haberini veremedi.
10 Kasım 2020
tarihli Resmî Gazetede “Görevden affını isteyen ve görevden af talebi kabul
edilen Berat Albayrak’tan boşalan Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfü
Elvan atanmıştır” şeklinde bir Cumhurbaşkanlığı Atama Kararı ile
açıklandı.
Berat Albayrak
istifa tarihi olan 8 Kasım 2020’den bu yana hiç ortalıkta görünmedi.
****
Milli Eğitim
Bakanı Ziya Selçuk’un “istifa” haberi Resmî Gazetede aynı şablon cümle ile
açıklandı. Ziya Selçuk’un da “görevden affını istediğini ve görevden af
talebinin Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiğini” öğrendik.
Oysaki istifa kamu
görevlisinin tek taraflı bir irade beyanıdır. “Görevden af dilemek” ise
kendisine bu makamı verene karşı şahsi iradesinin olmadığının açıklanmasıdır.
Bakanların ve üst
düzey bürokratların yeni “görevden af talebi” usulü Türkiye Cumhuriyeti devlet
geleneğine aykırıdır.
Cumhuriyetimiz “kula kulluk”
dönemini sona erdirdi, “vatandaşlık bilinci” oluşturdu. Fakat yapılanlara
bakınca siyasal İslamcıların yeniden kula kulluk dönemini açmak istediklerini
görüyorum.
Cumhuriyetin
kazandırdıklarına sahip çıkmak ve bu zihniyete karşı birlikte mücadele etmek,
hangi siyasi partiye oy verirse versin, bütün “vatandaşların” ortak
görevidir.