Emperyalist güçler, Türk Devleti’ni işgal edip Türk Milletini yok etmek istiyorlardı. Vahşi Kapitalizmin temsilcisi Amerika ve Komünizmin temsilcisi SSCB, Avrupalı Emperyalist güçlerin melun kavgasına güler yüz gösteriyor ve onları destekliyorlardı.
Dünyanın her tarafından Avustralya dâhil toplanan askerlerle Çanakkale’yi geçip Türk Devleti’ni yok etmek için gemileriyle Çanakkale boğazına dayanmışlardı. Kahraman Türk Milleti, Emperyalist güçlerin saldırısına aldırmadan Çanakkale’de Allah’ın izniyle tarihe bir destan yazdılar. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini bütün dünyaya ilan ettiler.
“Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Özdeyişini gerçekleştirip uğrunda binlerce şehit vererek vatan topraklarını emperyalist güçlerden kurtarmışlardır.
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif, Çanakkale şehitlerini, din için, vatan için, bu topraklar için toprağa düşen askeri, tarihlere kitaplara sığdıramadığı Mehmetçiği, Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed’in kucağına tevdi etti. Mehmetçik yerinden memnundur. Onun kabri muvakkat değildir. O,”şehitler, mahşerde benim yanımdadır.” diyen ulu peygamberin yanındadır.
Çanakkale’de Mehmetçik yedi iklime, yetmiş millete, yedi yüz senelik korkunç bir medeniyetin bütün imkânlarına karşı koymuş, Türk bayrağı uğruna bir hilal uğruna güneşler gibi batmıştır.
Çanakkale’de tam dört yüz bin vatan evladı kefensiz yatıyor. Biz bu topraklar için toprağa düşenlerin çocukları, Çanakkale’de ve milli mücadelede vatanı kurtaran ruhu şehitler, gaziler ruhunu çok iyi biliyoruz. Keza, münkirlerin, nankörlerin niyetini de iyi biliyoruz.
Bugün, şu topraklar üzerinde hür ve bağımsız yaşıyorsak, bugün şu bayrak bizim bayrağımız, şu vatan bizim vatanımız diyebiliyorsak, bu Çanakkale’de yatan şehitlerimizin sayesindedir. Her şeyimizi onlara borçluyuz. Onların yüzü suyu hürmetine yaşıyoruz.
Allah için, vatan için hayatının baharında, anadan, babadan, yardan geçmiş şehit oğlu şehitler unutturulmaya çalışılıyor. Onlar bizim en malum yerlerimizde, can evimizde, kalbimizdedirler.
Biz şuan inanıyoruz ki, vatanlarını, dinlerini, ırz ve namuslarını müdafaa için Anadolu bozkırlarından Çanakkale’ye koşup gelmişler ve yedi devletin donanmasına, yetmiş iki milletin saldırısına karşı “Çanakkale Geçilmez” destanını yazmışlardır.
Şehitlerimizin ruhunu şad, hatıralarını taziz etmek istiyorsak, onun uğrunda can verdiği imanı, zihniyeti canlandıran, şahlandıran bir abide dikmeliyiz.
Abideye ve çevresine öyle bir hava vermeliyiz ki, buraya giren insan adeta dünyayı unutmalı, onların ruhu ile temasa geçmiş gibi olmalı.
Mehmet Akif, Çanakkale şehitlerini tarihlere sığdıramamış, koca Kâbe’yi mezarına kabir taşı olarak dikmiş, yıldızlarla dolu gökyüzünü, mehtaplı geceleri şehidin üzerine bir örtü gibi örtmüştür.
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber…”