çanakkale ‘’Kan Çanağında Yazılan Destan’’

96

” Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat, rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. (Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)”

Yukarıda tırnak içerisine aldığım cümleler; beyni, ruhu, konuşmaları, davranışları insan sevgisiyle dolu bir faniye, son yüzyılın en büyük lideri olarak:

Tarih sayfalarına ”Çanakkale Geçilmez” gerçeğini yazdıran bir askeri dehaya, ülkemizin kurucusu, milletimizi tebaa olmaktan, millet olmaya taşıyan, bunun gururunu yaşatan, Çanakkale’deki rütbesiyle Yarbay Mustafa Kemal’e, Türk Milletinin Gazi Atasına, Atatürk’üne aittir…

Çanakkale savaşları; Türk Milletinin doğuşunu müjdeleyen, vatanına sevdalı atalarımızın kan çanağında kazandığı, tarih sayfalarına altın harflerle yazılan eşsiz bir zaferdir.

Şimdi aralayalım tarih sayfalarını, bu destanda yer alan yabancı askerlerin anlatımıyla Çanakkale’de kanla yazılan o destana bakalım:

5’nci Osmanlı Ordusu Komutanı (Çanakkale Savaşlarına katılan tüm birliklerimizin komutanı) Alman Mareşali Liman Von Sanders’in savaşın içerinde tuttuğu günlüklerinden:

”Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olanlar, hatta onlarla savaşanların anlattıkları, gerçekleri ifade etmekten acizdir. Mutluluk Türklerle birlikte savaşmaktır. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım. Taş üzerinde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiriyor. Fakat dünyanın bütün araç ve imkânlarına sahip düşmanlarıyla aslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu, ne sessiz ve gösterişsiz bir vatan sevgisiydi… Allah’ın adını yürekten haykırarak saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da ona hayrandı…”

Çanakkale düşman güçleri komutanı, İngiliz Generali İan Hamilton ise; savaş boyunca tuttuğu günlüğüne şu notları düşmüştü:

”Çok mükemmel komuta edilen ve cesaretle dövüşen Türk Ordusuna karşı savaşıyoruz. Conkbayırı’nda Türkler çok iyi bir kumandana sahiptiler. Bu kumandanlar bizi bir baskınla bastırmadıkça yenemeyeceklerini biliyorlar, durmadan baskınlar yapmaktalar. Türkler gerçekten cesur ve görüldükleri yerde dehşetli korku yaratıyorlar. Masal kitaplarında değil ama süngü takmış, pırıltılar içinde bir insan hattı: ‘Allah, Allah nidalarıyla üzerimize koşuyorlar. Türk subayları çok üstün nitelikli kişiler. Ellerinde kılıçları, askerlerinin önünde bize doğru koşuyorlar, birliklerinin cesaretini pekiştiriyorlar. (Conkbayırı/Çanakkale, 2 Mayıs 1915) ”

İngiliz Üsteğmeni L. Casey’in (Savaştan sonra Avustralya Genel Valisi olmuştur) savaşta tutmuş olduğu günlüklerinde şunlar yazılıydı:

”25 Nisan 1915 günü Conkbayırı’nda Türkler ve Anzaklar arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 metre mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlere çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki taraf arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere bir İngiliz yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor ve ‘kurtarın beni’ diye adeta yalvarıyordu. Çünkü en küçük kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız bir şekilde siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes dahi almıyor, ona bakıyorduk. Asker gayet yavaş adımlarla yürüyor, siperdekiler ise ona nişan almış bekliyorlardı. Asker, bağıran yaralının yanına geldi. Yaralı İngiliz subayını okşar gibi yerden kucakladı. Kolunu omzuna attı. Ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp, kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu…”(Kaynakça: Hanri Benazus- Kanla Yazılan Destan Çanakkale)

Paylaşmış olduğum bu üç savaş anısı; Çanakkale destanını yazan ”dünyanın hiçbir ordusunda” rast gelinemeyen Mehmetçiklerin; tarih sayfalarına kazıdıkları kahramanlıklarından, insan olabilmenin niteliklerinden sadece bir kaçıdır.

Bu savaşta; milletimiz 213.882 vatan evladını Şehit vermiş. Aziz vatan topraklarımız işgal etmek isteyen 47.000 Fransız, 205.000 İngiliz, Hintli, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Senegalli bunun bedelini canlarıyla ödemiştir. Çanakkale, tarihe dünyanın en büyük savaşlarından biri olarak geçmiştir.

Çanakkale savaşları: Türklüğün bir millet olma bilinciyle ön plana çıktığı, şeref ve namusumuzun kurtarıldığı, ulusal benliğe kavuştuğumuz, Türk’ün yalnız kendine güvenmesi gerektiği gerçeğine ermesi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hamurunun karıldığı, kanla yazılmış bir destan olarak, şanlı tarihimizdeki yerini almıştır.

Bugünün Türkiye’sinde; kimi açılımlar, dönüşümlerle ortaya çıkan tabloya, yaşanan olaylara, bu olaylara neden olanlara, kimi uygulamalara, uygulayan siyasilere, giderek kutuplaşan toplumsal yapımızın bu günlerinden, o günlerine baktığımızda; devletimizin kuruluş destanının yazıldığı ‘Çanakkale Savaşlarından’ alınacak çok dersler olduğu açıktır.

Aslında binlerce yıllık tarihimize yazılan gerçekler; günümüz Türkiye’sinde tarihi yeni baştan yazdıklarını söyleyenlere en iyi cevabı vermektedir.

O zaferi yaratanlar; Türküyle, Kürdiyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Abaza’sıyla, Arap’ıyla, Sünni’siyle, Alevi’siyle, vatan topraklarımız uğruna omuz, omuza kahramanca savaşmışlar. Seve, seve hayatlarını feda ederek, şehitlik mertebesine erişmişlerdir. Halen şehitliklerimizde kucak, kucağa huzur içerisinde yatmaktadırlar.

Bu tablo; Anayasamızın 66’ncı maddesinde yazılı olduğu gibi;

”Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir” gerçeği ile örtüşen, ”Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” tanımlamasının en çarpıcı görüntüsüdür.

Bu tablo; milletimizin birlik ve beraberlik içerisinde neleri başarabileceğini anlatan, aziz vatan topraklarımızı bize emanet eden atalarımızın bugünün Türkiye’sine verdikleri en çarpıcı, en önemli mesajdır.

Bu gurur gününün onurunu milletçe yaşarken; son dönemde Şanlı ordularımıza kumpas kurarak diz çöktüreceğini sananların, yurt dışı odaklı kimi şer odaklarının, bu odakları bir ihanet maşası gibi kullanan emperyalist güçlerin; tarihe kanla yazılan bu destandan almaları, unutmamaları gereken önemli bir mesaj vardır.

O da; Çanakkale savaşlarında Mehmetçiklere emir komuta eden komuta heyetinin, kudret ve kabiliyetinin bugün de aynı niteliklerle devam ettiği gerçeğidir. Çanakkale savaşları ellerinde kılıç, Mehmetçiğin en önünde şahadete koşan komutanlarının, subaylarının, astsubaylarının üstün sevk ve idaresiyle kazanılmıştır.

Onlar, bu kudret ve kabiliyeti mensup oldukları milletimizden, şanlı tarihimizden almışlardır.

Onlar, savaş meydanlarının korkusuz, yiğit askeri Mehmetçiğin mağlup edilemeyen süngüsü ile zafere ulaşmışlardır.

Yakın tarihimizde Kore’de, Kıbrıs’ta kazanılan zaferlerde; devletimizin yüksek menfaatleri gereğince görev alan Şanlı Ordularımızın mensupları da; bizlere nice şan ve zaferi armağan eden Kağanlara, Hanlara, Hünkârlara, Komutanlara, Çanakkale’deki Atalarına layık olmuşlar, nice kahramanlıkları tarihe kazımışlardır.

Türk Milletinin bağrından çıkan Şanlı Ordularımız bu günde; dünyanın en güçlü ve disiplinli ordularından birisi olarak Suriye’de sınırlarımızın hemen dibinde yuvalanan tüm terör örgütlerini temizlemekte, ulusal güvenliğimizi sağlamak amacıyla dosta güven, düşmanına korku vermeye devam etmektedir.

Tarihe kazınmış bu gerçeğin değişmesine/değiştirilmesine hiçbir şer odağının gücü yetmeyecektir.

Çanakkale Savaşlarının hiçbir şekilde göz ardı edilmemesi, unutulmaması gereken en önemli gerçeği daha vardır. O da; bu zafere damgasını vuran, savaşın kaderini değiştiren bir askeri dehanın, Yarbay Mustafa Kemal’in Çanakkale’de görev alması, Mehmetçiğe emir ve komuta etmiş olmasıdır.

Çanakkale zaferimizin 103’ncü yılının kutlandığı günümüz Türkiye’sinde; kimileri bu gerçeği görmezden gelse de, kimi anma törenlerinde Mustafa Kemal’in adı anılmasa da!

Yarbay Mustafa Kemal’in, Çanakkale Savaşlarının kaderini değiştirdiği gerçeğini; o tarihi günlere tanıklık eden yer küre ama özellikle tüm şüheda bilmekte. Conkbayırı’nda, Arıburnu’nda, Anafartalar’da doğan o güneş; hala parlamaya devam etmektedir. Bu gerçek; sadece bizim tarih sayfalarımızda değil, savaşa katılan düşmanlarımızın tarih sayfalarına da kazınmıştır.

Kim ne derse desin! Hiç bir güç, hiç bir söylem, bu tarihi gerçeğe gölge düşüremeyecek, tarihin unutmaz hafızasından silemeyecektir.

Savaş meydanlarının korkusuz, yiğit askeri Mehmetçiği, Kıbrıs’ta savaş meydanından tanıyan. Hayatlarını vatan, millet, bayrak uğruna seve, seve nasıl feda ettiklerini gören, iman güçlerine şahitlik eden bir Gazi Komutan olarak;

Çanakkale Savaşlarının 103’ncü yıldönümünde; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları olmak üzere; vatan ve vazife uğrunda şehitlik mertebesine erişen kahramanlarımızı, en derin şükran ve minnet duygularımla anıyor, bugün hayatta olmayan Gazilerimizi rahmetle yâd ediyor, o topraklarda artık bizim evlatlarımız olan yabancı askerlerin hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Bizlere bu aziz vatan topraklarını emanet eden o Koçyiğitleri; istiklal marşımızın yazarı, milli şairimiz Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitlerimize hitaben yazdığı, milletçe hepimizin yürekten katıldığına inandığım ”Çanakkale Destanının” şu dizeleriyle selamlamak istiyorum:

”Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker. Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhidi. Bedri’n aslanları ancak bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? ‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın. Her-cü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap. Seni ancak ebediyetler eder istiap.”

Ey bayrak; uğruna veremediğimiz canı, gölgende yaşatmaya hakkımız yok…

Atilla ÇİLİNGİR

Kıbrıs GAZİSİ

 

 

Önceki İçerikHenrik İbsen’in Bir Bebek Evi
Sonraki İçerikDoğmayana Sorulur’mu?
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.