Çanakkale Gerçek Bir Destandır

92

Tarihte
iz bırakan bazı olaylar hüzünlüdür, acılarımızı depreştirir. Fakat Çanakkale, öyle
kutlu ve anlamlı ki, ağrısı gurur vermekte, kederi gönüllerde yanık türkülere
beste olmaktadır.

Andıkça
bir o kadar onurlandıran, başımızı dik tutmamıza vesile olan, böylesine eşsiz bir
destanı, nesillere yeni baştan “bütün bilinmezlerini ortaya çıkararak” tanıtmak
gerek.

Çanakkale,
modern çağın buhranlarına umut olabilecek, yeni bir nefes, geçmişten geleceğe
kutlu bir köprüdür. Bu yüzden, yediden yetmişe her kesin savaşın geçtiği
yerleri gezip görmesi, gerçekleri öğrenmesi, yorumlaması, özümsemesi, dersler
çıkarması ve ibret alması elzemdir.

Ülkeler,
kitlelere ilham versin, yol göstersin, örnek teşkil etsin diye, abartılı paralar,
büyük emek ve onca zaman harcayarak; etkileyici filmler, eşsiz projeler, ya da
kusursuz anıtlar ortaya koymak isterler.

Oysa
Çanakkale öylesine devasa bir filmdir ki, aynısının değil, benzerinin bile tekrarlanması,
her bakımdan asla mümkün değildir.

Sahnelerinde
dublör kullanılmamış, bilgisayar oyunlarıyla aldatıcı efektler yapılmamıştır.
Yapay görünüşler, sahte gülümsemeler, teknolojik gözyaşları akıtılmamıştır.

Sahnesi
vatan toprakları, başrollerde yer alan Mehmetçik’tir. Her bölümü prova
edilmeden, tekrarı olmadan, kanla icra edilen ve birbirine benzemeyen bir
destandır.

Akan,
bir milletin gerçek kanı, zulmü boğan ise masumiyetin timsali, hakiki gözyaşıdır…
Maliyeti 250 bin gencecik, hayatının baharında ana kuzusudur… Istırap, çile,
dağlanan yürekler, bağrı yanık analar, sönen ocaklardır…  O yüzden bu filmin bütçesini hesaplamak asla
mümkün değildir.

Öyle
bir filim ki, senaryoyu yazanlar ve sponsorları akla hayale gelmeyen en büyük
vahşeti üretip, uygulamaya koymuştur.

 Fakat Mehmetçik, bu zulme, canavarlığa ve her
türlü çirkinliğe, merhametini, vefasını, şefkatini, mertliğini, sabrını,
tevekkülünü vb. hasletlerini katarak, insani boyut getirmiştir.

Çanakkale
öylesine muhteşem bir eserdir ki, temelleri vatan toprağı, harcı kan, duvarları
şüheda bedenleridir.

Çanakkale
aynı zamanda, şanlı ve eşsiz bir destandır. Bu destanın içinde hayali devler
değil, bunlardan daha vahşi, daha gaddar, daha acımasız, canavarlaşmış düşmanlar
rol almış, her türlü çirkin ve rezilliklerle bir milleti yok etmeye
çalışmıştır.

Buna
karşılık Mehmetçik, aklın almadığı, gücün yetmediği taş kalplerin anlayamadığı ibret
sahneleri icra etmiştir. Yerinden kaldırılamayan gülleler sırtlanmış,
inanamayan akılların şaşkınca bakan gözleri önünde, en muhteşem zırhlılar
denizin dibine gönderilmiştir.

Sayı,
teçhizat ve teknoloji bakımından, kendisinden çok avantajlı,  hiç de adil olmayan bir güce karşı, akla
hayale gelmeyen üstünlükler gösterilerek, dünyaya savaş ve insanlık dersi verilmiştir.

Öylesine
gerçektir ki, uğruna feda olunan topraklar ve şühedanın yattığı yer, anaların
ak sütü kadar tertemiz, misk kokan vatan topraklarıdır. O yüzden, öylesine
kutlu ve öylesine eşsizdir.

 

Mehmetçik
bire karşı on kat düşmana eyvallah etmemiş, rakipleri her türlü konforla,
modern silahlarla donanımlı iken, O cepkenine taşlardan düğme yapmış, yırtık ve
söküğünü kendi dikmiş, peksimetini yanındakiyle paylaşmıştır.

 Yeri gelmiş, feryatlarına dayanamadığı
düşmanını, şefkatle sırtlayarak cephe gerisine taşımıştır. Buna rağmen kurtardığı
düşmanı tarafından kalleşçe arkadan vurularak şehit edilmiştir.

Utanmadan,
sıkılmadan yedi düvel bir araya gelerek, her türlü barbarlıklarını icra etmek
adına, inceden inceye plan yaparak topraklarımıza saldıran bu arsızlar, sonra
da pişkince bu savaşın sonuçlarından bizi sorumlu tutmaya çalışmıştır.

Üniversitede
bir hocamız anlatmıştı: İngiltere’de mastır yaparken tanışma seremonisinde Türk
olduğunu söylemiş. O anda bir profesör ayağa fırlayarak kör gözünü gösterip,
“bak Çanakkale’de gözümü ne hale getirdiniz” diye serzenişte bulunmuş. Bizim
hoca da doğal bir refleksle “Çanakkale’de ne işiniz vardı” diye cevap vermiştir.
Beklemediği bu cevabı alan profesör susup kalmıştır.

Diyeceğim
o ki; Çanakkale bir ibret tablosu, istifade edilmesi gereken eşsiz bir eser,  onlarca ders çıkartılacak, eşi benzeri olmayan
bir kaynaktır. Destanın yaşandığı o günkü ortam, nesillere hissettirilmeli,
empati yapmaları sağlanmalıdır.

Bu
savaşların, kimlerle, niçin, hangi koşullar altında, nasıl bir duyguyla
yapıldığı, bilimin ve teknolojinin tüm imkânları kullanılarak öğretmekten öte,
yaşatılmalı, beyinlere, ruhlara ve hücrelere işlenmelidir.

Vatan,
bayrak, millet kavramı, kutsal değerlerin neler olduğu, uğruna nelerin feda
edilebileceği hissettirilmelidir. Savaşlarda askerlerimizin gösterdiği olağan
üstü kahramanlıkların yanında, düşmana gösterilen merhamet, mertlik, insanlık
dersleri de anlatılmalıdır.

“Bir
gül bahçesine girer gibi” canların nasıl verildiği, “Ağır yaralı olduğu için
dağıtılan ekmeği, sağlara kalsın diye almayıp, “ölmeden mezara koydular beni…”,
“on beşliler gidiyor…” vb. gibi hüzünlü türkülerle yürekleri dağlayan bu
civanların hayatları, yeni baştan anlatılmalıdır.

Fedakârlık,
sabır, ahde vefa, dayanışma, cesaret, birlikte olabilme, şükür, paylaşma,
hoşgörü vb. kavramların nasıl yaşandığını, hangi şartlarda gerçekleştirildiğini
yeni nesiller görmeli, ibret ve örnek almalıdır.

Çanakkale
destanını yazan şehit ve gazilerimizi minnetle anıyorum. Şehitlerimize rahmetler
diliyorum. Ruhları şad olsun…

Hayatta
olan gazilerimize saygılarımı, dualarımı göndererek ellerinden öpüyor,  sağlıklı, hayırlı ömürler, diliyorum.

 

Sevgiyle
kalın…