Can Dündar’ın ‘Mustafa’sı’ Üzerine

110

Tenkitler sebebiyle daha da dikkatle izlediğim M. Kemal Atatürk’ün hayatını belgesel tarzıyla gösteren film hakkında şu tespitlerimi paylaşmak isterim.


Filim 1.bölümünde Atatürk’ün çocukluk, öğrencilik ve peşinden harp yıllarını anlatmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun cepheden cepheye giden bir kurmay subayı olan Mustafa Kemal Şam’dan Trablusgarp’a gönüllü savaşmaya gitmektedir. Oradaki savaşta gözünden yaralanıp tedavi mecburiyeti üzerine İstanbul’a döner. Askeri ateşe olarak Balkanlara gidiş ve onurlu bir temsil görevi anekdotu. Tam tekmil bir yeniçeri kıyafeti ile temsil çarpıcı mesaj verebilmek için seçilmiş bir unsur. Mustafa Kemal’in bilgi ve zeka ürünü. Daha sonra Çanakkale savaşındaki başarılar ve İmparatorluğun 1.Cihan savaşına sokuluşu sonunda devletin çöküşü… İşgaller, göçler, çeşitli felaketler peş peşe. Üzüntü ve yeis içindeki çaresizlikler… Bir devletin iyi yönetilemeyişinin getirdiği büyük kayıplar, akabinde kurtuluş savaş. Ta Polatlı’ya kadar gelen Anadolu’nun işgali ve buna karşın bir milletin yeniden ayağa kalkışını sağlayan bir başkomutan. Çok ibretli, çok hikmetli ve hayranlık bırakan yönleri ile Mustafa Kemal Paşa…


Filmin 2.yarısı Cumhuriyetin ilanı ve sonrası,  O’nun özel hayatı, bugünün şartlarında ve bugünkü bilinen şekliyle bir devlet adamı vasfı ile Atatürk’ü anlatmaktan ziyade kişisel günlük özellikleri vurgulanmakta. Dolayısıyla yaptıkları yeterince anlatılamamış diye düşündüm. Şöyle ki; Devlet adamı Atatürk çok kitap okuyan ve kritik eden bir insan… Okuduğu kitap sayısı, altını çizerek ve yanlarına anekdotlar düşerek okuduğu kitaplar bilgi olarak verilebilirdi. Dini hayatın daha doğru anlaşılması için Kurânı Kerimin Türkçe meali ve hadislerin Türkçeye çevrilmesini sağladığı gösterilmeliydi. Güneş dil teorisi ile Türkçeye çok önem verdiği vurgulanmakla beraber yeni kelime üretmekte aşırıya kaçılmakta olduğunu fark ederek günlük Türkçeye önem verilmesi gerektiği vurgulanabilirdi. Batı müziğine teşvikler vermekle beraber günlük hayatında Türk müziğini de ihmal etmediği daha belirgin gösterilebilirdi. Türkiye Cumhuriyetinin milli ekonomisinin gelişmesi için yaptıkları (Demirçelik fabrikası, Seka fabrikası, 1.iktisat kongresi, ulaşımda demiryollarındaki gelişmeler, özel sektörde Demirören’in uçak üretimine destekleri…) filimde gösterilerek belgesel daha öğretici olabilirdi.  Sağlıkta verem savaşı, sıtma savaşı, aşı ve serum üretiminde Ankara Hıfzısıhha Enstitüsü örneği (1927 de temeli atılıp 1931 de aşı ve serum ihraç edecek bir kurum), yakın çevresini bile şaşkına çeviren  Ankara şehri projelendirmesi (ana bulvarların genişliği, belirli bir mimari çizgi anlayış). Onu ve Türk milletini iyi bir yönetici ile neler yapabileceğini gösteren bir yığın unsur…


Hatay üzerindeki duruşu daha net vurgulanabilirdi. Ayrıca nutukta okuduğumuz ve aşağıda metnini  gördüğünüz bilgiler gibi anekdotlar da aktarılarak ileri görüşlülüğü ve büyük devlet adamlılığı vasfı  pekiştirilebilirdi.


 “Bugün Sovyetler Birliği Dostumuzdur. Komşumuzdur. Müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı
gibi, Tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir. Ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür.  Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) Bize yakınlaşmasını  bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.”                       


Özellikle filmin 2. bölümünde bunların ve benzeri unsurların yerine içi yeterince doldurulmamış kişisel özellikleri anlatıldığı için Mustafa filmi bir eksiği tamamlamakla beraber bir Türk büyüğü ve devlet adamına yeterince anlatamamaktadır. Dileriz ki bu eksikleri de giderilmiş yeni çalışmalarla milletimizin Atatürk’ü ve yakın tarihi daha iyi öğrenmesi sağlanır.