Tarih bir strateji oyunudur. Strateji bir tarih sarkacıdır.
Modern
stratejinin babası ABD ile kadim
stratejinin atası ÇİN yer kabuğunun üstünde zar atıyorlar. İnşallah İsmet Özel’in dediğinin tersine ‘cebimizdeki
adreslerden umut kalmıştır’.
Amerikan Merkez
Bankası’nın bile 7-8 Ailenin özel
şirketi olduğu bir dünyada Zübükzâde İbram Bey’in Jandarma Komutanı’yla
konuşması gibi zarları sallayan iki
tarafta da aynı eller sanki.
75 sene önce
ne oyun olmuştu ama. Roosevelt ile Stalin, Churchill’in hakemliğinde Yalta pardon tavla oynarken Rus Despotun zar
tutması karşılığında Sam Amca’nın Türkiye’den
kapı yapması kararlaştırıldı. Devlet kapısı misali.
45’in başındaki
bol marslı bu oyundan sonra Orwell’in
Hayvan Çiftliğindeki Baş Domuz
(Napolyon) Boğazlar-Moğazlar, Kars-Ardahan-Malakan deyu deyu
âsabımızı bozmuş, biz de Moskova’nın şerrinden Washington’un şefaatine
sığınmışız. Oyun içinde oyun.
Büyük Türk Stratejisti Temel Emice ne der muz kabuğu
teorisinde: “Eyvah, gene aynı oyuna
düşeceğiz.” Galiba kartlar yeniden karıldı ve çoktan dağıtıldı.
Trump ile koza çakar görüntü bir görüntü verildi
ama kozalaklar çoktan Pekin’e gönderilmişti. Biden’in batmamak – belki de batmak –
için kozculuğu Xi Jinping’e bırakması
kimseyi şaşırtmasın.
Çar Putin’le son
20 yılın Dünyanın denge takozu olma
kapasitesine kavuşturulan Rusya,
2020/Korona sonrasında da sistem yedeği
olarak konuşlanımını koruyacak gözüküyor. Çin’in
kontrol dışına çıkmasına karşı güç stepnesi; Hindistan da işgücü stepnesi.
Yeni Yönetimin (Biden&Harris) eski Yönetimin (Trump&Pence) aksine Çin’le dostâne, Rusya’yla hasmâne takılması mukadder.
Bu, Çin’in küresel aktör olarak öncelenmesi anlamına geldiği gibi Rusya’nın da başının çaresine bakabilme
potansiyelini zorlar.
Bizimkiler’in Hazine
ve Maliye Bakanı, Merkez Bankası Başkanı ve Washington DC Büyükelçisi tercihleri oyuna
adaptasyon çabalarından ibaret.
ABD yahut AB Yaptırımları ise bizim
karşı tarafa yancı olmamızın kırık
pulları işlevinde. Gene birileri zar
tutuyor sanki.
Kimbilir
belki yeni masada kıdemli yancı
oluruz, hâcet gideren birinin yerine otururuz. Belki birgün Çin Malı bir ıstakaya taş bilem dizeriz, kimbilir. Yeter ki yaşasın Kibariye!
Siz maskenin nasıl takılacağı ve hangi aşının yararlı olacağı konucuklarında ‘iddaa’ kuponları doldururken elin (Ailenin)
oğlu kapitalizmi komünal bir evreye
taşıyarak korona süreciyle bizi oturduğumuz
yerde formatlamaya başladı. Muhakeme sistemimiz güncelleniyor. TMM
mı?
Kazanan takımı
tutma ve kazanacak partiye oy verme
eğilimindeki Milletimizin Genel ve Yerel Yöneticilerinin Çin ve Çince sevdası göz yaşartıyor. Hele şu Turan Demiryolu bizi Karabağ
üzerinden Bir Kuşak & Bir Yol’a
bağlasın, daha ne marşlar söyleyeceğiz.
Siyasette şekil
değiştirme trendinin ‘guru’su ve
muhafazakâr-milliyetçi mistisizmin yüce piri
Pe-rin-çek’in Doğu Türkistan’da 1984
Distopyası’na tâbi tutulan Uygur
Türklerini PKK’yla özdeşleştirmesi gözden kaçmamalı, ilk seçimlerde Çin Devlet Nişanı’yla ödüllendirilmeli.
Ne diyor Emir Kayahan
Hazretleri: “Sana sevdanın yolları, buna terörist. Sana versinler kıymeti, buna CIA
etiketi.” Deveye şikâyetini sormuşlar: “Sırtımda” demiş “binlerce
yılın yükü.” “Kervancı” demiş “yanlış
istikamette.” “Kervanda” demiş “yük taşımayan atlar var.”
“Hadi hepsini geçtim” demiş “kervanın başındaki eşek çok ağrıma gidiyor.”