Geçenlerde vuslata eren
Klasik Türk Sanat Musikisi üstatlarından, sahasının son temsilcisi ve çınarı
Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça’nın (1926-2021) Kilisli olması, Türkçe Dil Bilginleri
Kilisli Muallim Rıfat Bilge (1874-1953), Dil Bilimci Prof. Dr.Faruk Kadri
Timurtaş (1925-1983) ile bir başka Kilisli âlimi daha hatırlattı; Büyük Türkçü Prof.
Dr. Necib Asım(1861-1935).
Geçenlerde İstanbul Fatih’te
ziyaretine gittiğim Büyüyen Ay Yayınları sahibi Öğretmen Mustafa Kirenci bana
ilk yayına başladıkları birinci kitapları olan Ali Yıldız’ın hazırladığı Necib
Asım’ın Kitap adlı eserini hediye etti. Buna ek olarak yine Necib Asım’ın Eski
Savlar adında, bu defa Irmak Kaçar’ın yayına hazırladığı Divanu Lügati’t
Türk’teki Ata Sözleri’ni muhtevi eserini verdi. Bu iki önemli çalışma bana yeni
iki torunum olmuş kadar keyif verdi, inceleyerek lezzet aldım. Necib Asım’ı
Kıymetli Kirenci’ye tanıtan da bir başka hemşerimiz Büyük Doğu Yazıişleri
müderlerinden Avukat, Yazar Hüseyin Rahmi Yananlı merhum olmuş. Muallim Mustafa
Kirenci, üstad Sezai Karakoç ile birlikte Diriliş Yayınları’nda çeyrek asrı
şakın hizmeti geçmiş önemli bir entelektüelimizdir.
Asker, Akademisyen Ve Türk
Derneği Başkanı
Necib Asım’ı bir kere daha
yeniden tanıdım. Hayatı şöyle özetle; Necib Asım Kilis’te Balhasanoğulları
adıyla bilinen sipahi kökenli bir aileye mensup. Kilis’te doğmuş, İstanbul
Kadıköy’deki evinde vefat etmiş ve Sahray-ı Cedit Mezarlığında defnedilmiş.
Eğitimine Kilis’te başlamış, Şam İdadisinde okumuş, İstanbul Kuleli Askeri
Lisesi ve Harbiye Mektebinden mezun olmuş. Askeri okullarda ve Harbiye’de
Türkçe, Fransızca ve Tarih öğretmenliğinde bulunmuş. Hizmetlerini tamamlayınca
da Albay rütbesiyle emekli olmuş.
2. Meşrutiyet’ten sonra (1908)
İstanbul Üniversitesi’nde Türk Tarihi ve Türk Dili dersleri verdi. Türk
Derneği’nin kurucuları arasında bulundu ve başkanlığına seçildi. 1927 yılında
TBMM’ne girdi ve vefat edene kadar Erzurum milletvekili olarak görev yaptı (1935).
Vefatından bir sene önce Yazıksız soyadını aldı.
Tercüman-ı Hakikat’te,
Maarif’te, Musavver, Malumat, Servet-i Fünun’da ve Ahmet Cevdet’in yayınladığı
İkdam’da yazılar yazdı, Medresetüledep adında kendisi de bir dergi yayınladı.
Necib Asım yazılarında dilin sadeleştirilmesini ve Türkçenin Avrupa dillerinden
aşağı bir dil olmadığını savundu ve yazdı. Türk Yurdu, Bilgi, Edebiyat
Fakültesi Mecmuası, Türk Tarih Encümeni Mecmuası gibi dergilerde makaleler
kaleme aldı.
Türkolojiyi Kuran İlk Türk
Dili Hocası
Macarların Peşte’de
yayınlanan Keleti Szemle Dergisinde Balhasanoğlu ve Balkanoğlu imzasıyla
yazılar neşretti. Eski Türkçe üzerinde de yoğun çalışmalar yaptı. Orhun
Abidelerinin metnini ve tercümesini, Ayasofya Kitaplığında bulduğu Atabetül
Hakayık’ın Uygur ve Arap Harfleriyle yazılmış bir nüshasını bularak bu iki
değerli eseri ilim dünyasına kazandırarak, buna bir önsöz yazmıştır.
Necib Asım’ın bir başka
önemli hizmeti de Darülfünun’da Türkolojiyi kurmasıdır. Necib Asım aynı zamanda
Türkoloji de ilk Türk Dili Tarihi profesörüdür. Çalışmaları yurtiçi ve dışında
yankı bulmuş önemli bir ilim adamıdır. Chicago’da kendisine üstün hizmet
madalyası ve diploması verilmiştir (1892). Ayrıca Paris’teki Societe Asiatique
üyeliğine kabul edilmiştir (1895).
Necib Asım Türk Dili, kültürü
ve tarihi hakkında yaptığı çalışmaları;
hem kendisi hayatta iken ve hem de günümüzde referans teşkil eden bilgi
ve belgelerdir. Fikirleriyle Türk Diline, Türkoloji çalışmalarına ve Türklüğe
katkıları hep önde olmuştur. Türkçenin sadeleştirilmesini savunmuştur.
Hem İnsanlığımız , Hem
Kitaplarımız Tehdit Altında Mı?
Türk Milliyetçiliğinin
kurucusu olarak da bilinen Necib Asım Türkçe’in medeni dünya dilleri arasında
belli bir yeri bulunduğunu savunur ve herkesin yazdığını anlayacak bir dil
kullanmasını salık verir. Şam’da eğitimi sırasında Araplardan gördüğü ayırımcılık
üzerine İslam öncesi Türk kimliğini, Türk Dili ve kültürünü ortaya çıkarmaya
karar vermiştir. Dolayısıyla Fransızca ve Arapça yanında Türkistan Türklerinin
dili Uygurca ve Çağatayca dillerine de hakim olmuş, Türklerin tarihte büyük
medeniyetler kurduğunu, uygarlıklar arasında bir köprü olduğunu belirterek
milli tarih anlayışının temellerini atmış, 1000’in üzerinde makale kaleme almıştır.
Necib Asım’ın yazdığı
Kitab’ın önsözünde ise Ali Ayyıldız esere vurgu yaparken “Müslüman kitapla
doğar, kitapla yaşar ve Kitapla ölür. Başucumuzda okunan Kitab’ın sesini
işiterek can vermek hepimizin en derin arzusudur..böylece ilahi Kitab’a bağlı
olarak insan tarafından telif edilen kitaplar ortaya çıktı.. kitapsız ne bir
millet ve ne bir medeniyet vardır. kitabın kepeğe dönüştüğü günümüzde hakiki
manada kitaba yönelmek, bizi kuşatan çirkinlik ve kötülüklerden
uzaklaştırır..çünkü batı medeniyeti, insanı ve kitabı elektronik bir aygıta
dönüştürmeye başlamıştır. Hem insanlığımız ve hem kitaplar tehdit altındadır.”
Ölçü Kitab
Kitap aşkıyla dolu bir ilim
adamı olan Necib Asım Türkiyatın ve Türkçülük akımının taban bulmasına,
gelişmesine, ses getirmesine katkı sağlamıştır. Kitab sevgilidir, yardır naz
etmez. Eserde Kitab ile alakalı her türlü bilgi ve belgeyi bulmak mümkün; yazma
eserler, kitap falcılığı, matbaacılık, mühürcülük, imzaya kadar kitabı ortaya
çıkaran her hususta malumat verilmiştir. Mısır’dan Babil’e Avrupa’dan İslam
coğrafyasındaki kitab maceralarına kadar anlatılmıştır. Necib Asım kitaba özel
merakı olan ve okuyan; 2. Abdülhamit döneminde eser telif etmeye başlaması
hatırlanacak olursa Osmanlı fikir dünyası, sorunlara yaklaşım biçimi öne çıkar,
ölçü olur.
Su yüzene çıkarılan eserleri
Ziya ve Hararet, Güvercin Postası, Ev Kızı, Hasan Tahsin ile birlikte Lugat-ı
İlmiyye ve Fenniyye, Yeni Tertiple Muhtasar Osmanlı Sarfı, Muhtasar Osmanlı
Nahvi, Lugat-ı Musahabet, Kitap, Osmanlı Sarfı, Mükemmel Sarf ve Nahvi Osmani,
Ural ve Altay Lisanları, Orhon Abideleri, En eski Türk Yazısı, Ferit, Leon
Cahun’dan tercüme Gök Sancak, Gök Bayrak, Sitler-İskitler, Milli Aruz, İlm-i
Lisan, Hibetü’l Hakayık, Türk Tarihi, Mehmet Arif ile birlikte Osmanlı Tarihi,
Bektaşi İlmihali ve A.Nesci’nin Moğal istilasını anlatan eserinin tercümesi
Celaleddin Harzemşah.
1927’de TBMM’ne giren ve bu
hizmetini vefat ettiği 1935 yılına kadar sürdüren Necib Asım’ın vasiyeti
üzerine Sahray-ı Cedit Mezarlığındaki mezar taşında “Necib Asım, Türk Tarihi
Müellifi 1861-1935” yazmaktadır.
İlimde Daha Fazlasına Talip
Olmak
Necib Asım ile alakalı
hemşerisi ve saygın hocamız Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, sevgili dostlarım
Prof. Dr. İsmail Kara ve Prof. Dr. Abdullah Uçman, Prof. Dr. Hasan Eren, Doç
Dr.Tekin Tuncer, Yazar Fazilet Pınar Kocaoğlu, Kilis Üniversitesi Öğretim Üyesi
Nermin Zahide Aydın, Doç. Dr.Tuncay Böler’in referans olarak gösterilen
çalışmaları vardır. Ancak kâfi değildir. Necib Asım ile alakalı bir dönemin
yapısı, fikri gelişmesi ve eserleri için bilimsel, Türk Dili, Tarihi, Türkoloji
ve Türkçülük konularında çalışmaların artması gerekiyor. Çünkü Türkiye ve
toplumuzun insan kaynağı zengindir.