Yazar Mustafa Miyasoğlu dostum anlattı; “Necip Fazıl Kısakürek hep sigara içti. Hekimi Prof. Dr. Süleyman Yalçın üstada demiş ki (Sizin tıbben yaşamamanız gerekir! Ama öyle değil. Siz istediğinizi yapabilirsiniz!” Üstad da istediğini yaptı ve 79 yıl yaşadı(1904-1983). Mekanı cennet olsun.
Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde “Necip Fazıl Kısakürek; Buzdağını Eriten Deha” adlı sempozyumla Üstad 2011 son baharının bitimini, kışın başladığını yakalayan güzel bir güneşli günde anıldı. Bu program İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanı iken üstadın adını bir konferans salonuna veren müellif, gönül dostu, iflah olmaz Büyük Doğucu, sanatçı başkan Muzaffer Doğan’ın koşturmasıyla gerçekleşti. Bu toplantı için de Muzaffer Doğan bir sürpriz yaparak “Buzdağını Eriten Deha; Necip Fazıl” adında bir kitap çalışması da gerçekleştirmişti. Bin adet kitap o gün kapış kapış gitti, dağıtıldı. Ben de alamadım Buzdağını Eriten Deha’yı, çok sayıda aydın da. Necip Fazıl imzalı Büyük Doğu Yayınları’nın birkaç o kadar yayını da o gün bu promosyon dağıtımından nasibini aldı. Tutanın elinde kaldı kitaplar. Neden çantalı, poşetli izleyici o gün çoktu nedenini öğrenince anladım.
Bedavayı Sev, Okumayı Değil Dinlemeyi Tercih Et (Mi)!.
İlgilisinin “Lütfen birer tane kitap alın” demesi hiç etkili olmadığı gibi, salon istihabından çok fazla dinleyici konuk edince zaten bedava dağıtılan kitapların yetmesi mümkün de değildi. Necip Fazıl deyince daha işin başında akan sular duruluyordu. Bir de bunun üzerine aralardaki ikramı eklerseniz yağlı ballı ekmek olacak damak keyfi için. Çoğu izleyici o gün bedava mini Necip Fazıl Kütüphanesi kurdu dersem abartmamış olurum. Bir kısmı ise yaya kaldı.
Salon erkenden dolduğundan merdivenlere bile oturulmuştu. Bir o kadar da ayakta dinleyici hiç ayrılmadan takip etti toplantıyı. Üniversite öğrencilerinin ve gençlerin toplantıda olması bittabi sevindiriciydi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Başkanlığı’nın bu tür etkinliklerdeki katkısı bir hayli fazla ve çok önemli.
Muzaffer Doğan açılışta bu toplantıyı düzenlemek isterken söz konusu günde böyle bir etkinliğe alakanın olup olmayacağını çok tartıştığını, tereddütler geçirdiğini, ancak böyle bir neticeyle sempozyumun başlamasının had safhada sevindirici olduğunu belirtti. Gerçekten söz konusu sempozyum tarihi ne Necip Fazıl’ın, ne de Büyük Doğu’nun herhangi hususu ile örtüşmeyen bir gündü. Ancak surda açılan gedik büyümesini sürdürüyordu.
İki Profesör Üstadın Ayaklarını Yıkıyor
Sempozyumda Avukat Numan Güzey de hem coştu, hem coşturdu. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş üstadın bir kahraman olduğunu, tefekkür hayatımızı canlandırdığını, sanatçı ve dava adamı ayağıyla yere iyi bastığını belirterek “Necip Fazıl gibi müstakil düşünen aydınların kaderleri maalesef hep cezaevi oldu!” dedi. Bana göre Prof. Dr. Yalçıntaş’ın asıl bundan sonra anlattıkları önemli; “Necip Fazıl okuduğu Deniz Harp Okulu’ndan değil, tahsil için gittiği Paris’ten daha fazla etkilendi ve çok şey öğrendi. Ben Necip Fazıl’ı orta mektep öğrencisi iken bir kese kağıdında görerek okuduğum yazısından tanıdım, etkilendim ve Büyük Doğu’ya abone oldum.
Üstad DP döneminde gazetesi için kredi almıştı. Birgün Cağaloğlu Yokuşunda hapishaneden yeni çıkan ve borçlarını ödemek için para arayan Serdengeçti Necip Fazıl’la karşılaşıyor. Serdengeçti derdini anlatıyor. Üstad kredi paralarını yere serpiyor ve “Para nedir ki ayağının kiri, işte para” diyor. Serdengeçti dehşet içindedir.
Necip Fazıl hayatını bir kahraman gibi yaşadı. Yemeği valelere soruyordu. Aristokrat semtlerden olan Çamlıca’da oturuyordu. Sonra Erenköy’de. Prof. Dr. Süleyman Yalçın ve Prof. Dr. Ayhan Songar ile birlikte evine gittiğimizde, ayakları yara olmuştu. İki hekim profesörümüz leğen getirterek Necip Fazıl’ın ayağını yıkadılar, parmak aralarını ovdular, tedavi ettiler.”
Fikir ve Hıncı Harmanlayan Sanatçı
Prof. İsmail Kıllıoğlu üstadın 1971’e kadar hikaye, sonra iki roman yazdığını, malzemelerinin sınırlı olduğunu, ancak kendi öykü anlayışını kurduğunu, yazılarında Cinnet Müstatali kitabında olduğu gibi hayatından alıntılar yaptığını, bazen de hurda malzeme kullandığını söyledi.
Dursun Ali Taşçı’ya göre, Necip Fazıl dininin adamıydı, din adamı değildi, edebi metinlerdeki dinin sesiydi, çağdaş islamı anlatan da o’ydu.
Abdurrahman Şen Nejat Uygur’dan bir anektod anlattı. “Yıl 1949. Vapurla Karaköy’den Kadıköy’e geçiyordum. Necip Fazıl gördü. Yıllar önce Balıkesir’de oynadığım bir temsilde beni izlemişti. Dediki “Balıkesir’deki delikanlı büyüyüp serpilmiş, ünlü olmuşsun!” Beş sene önceki olayı hatırladı. Hem utandım, hem sevindim.”
Şair Vahap Akbaş Çorlu’dan gelerek aktardı: ” Üstad Borazan mizah gazetesini yayımladı. Öfke, mizah ve hiciv Necip Fazıl’da en ağır noktadır. Fikir ve hıncı harmanladı. Amasya’daki bir konferansında rütbeli bir asker itiraz ediyor Necip Fazıl’a. Konuşma bitince Üstad “Kimdi o, ayağa kalksın” diyor. Adam kalkıyor, üstad “yerine otur” diyor adamcağız oturuyor. Üstad konuşmasını sürdürüyor; “Asker ancak emirden anlar, otur deyince oturur, kalk deyince kalkar. İtiraz hakkı yoktur.”
1950’ye kadar iktidar heykel kampanyası başlatmıştı. Mustafa Kemal’den sonra İnönü de kendi heykellerinin sayısını artırdı. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile bir sohbette Necip Fazıl ” Bu kadar heykel yapacağınıza, burgulu başlıklı heykeller yaptırın, her iktidara göre yeniden daha fazla masraf olmaz, sadece heykelin başını değiştirirsiniz!” deyivermiş.
Başbakan’ın İstemediği Hatip
Prof. Dr. Necmettin Tozlu’nun anlattığı daha değişik ” Necip Fazıl’a göre hapishaneye ilk girildiğinde bıçak ucunda hesap verirsiniz. Batı da kendisi dışındakilere böyle bir demokrasi ihraç ediyor. Her ikisi de öldürücü!”
Kültür eski Bakanı İsmail Kahraman MTTB günlerindeki anektodlarında Necip Fazıl’ı hatırlattı. “Şahlanış mitingi yapacağız, Başbakan Demirel Necip Fazıl’ın mitingde konuşmasına kesinlikle razı değil. İstemiyor. Reddettik, İçişleri Bakanı rahmetli Faruk Sükan aradı ve ” Hiç olmazsa bu sene konuşturmayın Üstad’ı!.” Necip Fazıl bu kadar etkili siyasi irade üzerinde.
Bir gün üstada sormuşlar “Ne kadar kira veriyorsun?” Üstadın cevabı keskin ve kesin ” Necip Fazıl’ın kiracısı olması O’na yetmiyor mu?” Bir gün Ankara’ya gidecektim, Üstad da gelmek istedi. Gazanfer Bilge otobüsünden bilet aldım, sohbet ederek gittik. İlk çıkan Büyük Doğu’da baktım sohbetimiz Hüseyin Arı imzasıyla röportaj olarak yayınlanmış.
Tefekkür Tarihinin Fukaralığı
Prof. Dr. İbrahim Kavas, toplum bir tarafa götürülmek istenirken, Necip Fazıl’ın reaksiyon olarak ortaya çıktığını ve etkili olduğunu söyledi. “Üstad velut, çok eser veren, kendine münhasır ve çok sayıda mahlas da kullanan bir yazar, sanatçı” diye de ekledi Prof. Dr. İbrahim Kavas.
Dr. Necmettin Türinay’a göre de Necip Fazıl ilk döneminde şehirciliğe reddiye yazıyor. Köye, kıra, dağa, ovaya koşmak istiyor. Büyük Doğu idealini ise daha sonra hayata geçiriyor.
Kayseri eski Belediye Başkanı, Doç. Dr. Şükrü Karatepe İdeolocya Örgüsü’nü ilk defa Hilal Yayınları’nın neşrettiğini belirtti. Ben de ilk defa bu esere öylece ulaşmıştım. Sonra Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü yayınladı ve eseri hayat görüşü olarak benimsedi. Necip Fazıl, ideolojilerin hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığını savunarak eleştiriyor ve tefekkür tarihimizin fakirliğinden yakınıyor. Karatepe’ye göre üstad devletin resmi kahramanlarına karşı alternatif kahramanlar çıkardı. Bunların başında da Sultan 2. Abdülhamit Han geliyor.
O’na ve O Ki O Yüzden Varız’a Tabiydi
Toplantıda izleyici fazla olunca konuşmacılardan bazıları kolaycılığa ve uca kaçıyor. Bir gönüldaşımız üstadın İdeolojya Örgüsü’ndeki “başyücelik devleti” ‘nden “vahyi düzen” istediğini savundu. Bunun için gayret gösterdiğini ileri sürdü!. Çok da alkış aldı. Necip Fazıl’ın bütün eserlerini okudum, kendisiyle yaklaşık 15 yıl birlikte oldum, çok sık görüştüm. Üstad her şeyi ile Allah’a ve O’nun resulüne tabi olmuştu. Hepsi bu. Büyük Doğu Yayınları’nı okumak öteki klasikleri okumayın anlamına da gelmiyor. Mevlana, Yunus, Bediüzzaman, Yahya Kemal, Peyami Safa, Geothe, Tolstoy, Puşkin, Dostoyevski, Gorki de okunacak.
Üstad gençliğe önem veriyordu. Bir siyasi parti kurarak (Büyük Doğu Cemiyeti daha sonra partileşemedi) siyasi mücadele vermek istiyordu, ancak olmadı. Milliyetçi-muhafazakar siyasilerle beraber hareket etti, onlara arka çıktı fakat yanlışlarını da eleştirmekten hiç geri kalmadı. Bunun için en yakınlarını bile kırdı. Üç başbakan A. Menderes, S. Demirel, N. Erbakan, Başbakan Yardımcısı A. Türkeş ve Milletvekili A. Edibali gibi ekolu olan politikacılar bundan nasiplendi.
Büyük Doğu Gençliğine Yatırım
Necip Fazıl gibi müellif, sanatçı, yazar, şair, kendini sürekli yenileyebilen çağdaş, tarihini ve insanını keşfetmiş, kültür ve medeniyetinin farkında, sorgulayan ve sorgulanan, düşünen, tartışan, üreten aydınlar yetişmedikçe Üstad’ın mirasını galiba yemeyi sürdüreceğiz. Çünkü en kolay olanı bu. İnsan endeksli politikalar üretmedikçe ve insanımıza “Asımın Nesli ve Büyük Doğu Gençliği için” yatırım yapmadıkça toplantılarda adı ne olursa olsun duayenler, ustalar, hocalar ve hatırlı konuklar gazeteleri sempozyumun yapıldığı sahnenin merdivenlerine sererek üzerine yayılır, bazı gençlerimiz de oturdukları yerden sempozyumu izlerler! Rahat koltuklarını merdivende oturan bu aksakallara ve yorulmuşlara vermezler. Sormazlar, sorgulamazlar.. İsterseniz Mustafa Miyasoğlu’na soruverin!