“Resmi olmayan” sonuçlara göre, Anayasa değişikliklerine ilişkin referandum, birkaç puan farkla “evet” lehine sonuçlanmış!
“mış” diyorum! Çünkü gerçekten “adil ve hukuki bir sonuç” olduğuna ilişkin kaygılarım var!
Daha önceki yazılarımda da belirttim;
Demokratik bir HUKUK DEVLETİ’nde, “Cumhur Başkanı” toplumun bir yarısının başkanı olamaz! Hele, “parti başkanı” hiç olamaz!
Cumhurbaşkanı’nın siyasi partiler arasındaki “uzlaşma” ve “ülke içi barış” için bir “orta hakem” görevi vardır.
Hakem ya da Hâkim, “taraf tutuyorsa” orada ne demokrasi vardır ne de hukukun üstünlüğü…
Üstelik bu referandumda taraflar arasında korkunç bir adaletsizlik yaşanmıştır.
Hatırlayın;
En başta, toplumun bütününe “şefkat ve tarafsızlıkla” sarılması gereken Sayın Cumhurbaşkanı, 2010 referandumunda olduğu gibi bu referandumda da “hayır” diyenleri “darbeci ve terörist” olarak damgalamış, toplumu öncelikle psikolojik olarak bölmüştür.
Bu söyleme Başbakan, kimi Bakan, milletvekili ve belediye başkanları da aynı hoyratlıkla katılmışlardır!
Kimi; “Hayır çıkarsa iç savaşa hazırlanın” diye, kimi; “Hayır diyeni işten atarım” diye, vatandaşı tehdit etmiş, AKP tabanı da; Düzce örneğinde olduğu gibi silahla tehdit ederek, “Hayır” afişlerini yırtarak ya da fiili saldırılarla demokrasiye ve Hukuk Devleti’ne yakışmayan, “insan haklarına aykırı” tutum ve davranışlarda bulunmuştur.
Devlet’in Valileri, Kaymakamları, Belediye Başkanları, Daire Müdürleri, hatta okul müdürleri, Müftüleri ve İmamları bile, söz ve eylemleri ile “evet” yanında alenen yer almışlardır.
TRT yalnızca “evet” için bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır!
Siyasi iktidarı destekleyen birçok gazete, “militan manşetlerle” hizmette kusur etmemiştir!
Yurtdışı seçmenlerle “propaganda ilişkisi” kanunen yasak olduğu halde, siyasi iktidar tarafından açıkça çiğnenmiştir!
Cumhurbaşkanı, “muhtarlar toplantıları” başta olmak üzere, toplumun çeşitli kesimlerini Sarayında toplayarak, sürekli propaganda çalışması yapmış, öte yandan Kılıçdaroğlu’nun kahvaltılı toplantısına katılan 50 muhtar hakkında “soruşturma” açılmıştır!
“Hayır” diyen Akşener ve diğer MHP’li liderler, akla gelebilecek her türlü yöntemle engellenmiştir, saldırılara uğramışlardır.
Kuzey Irak’ta “Bağımsızlık ilanı” hazırlığında olan, Kerkük’te Türk soydaşlarımızı yok sayan ve “Büyük Kürdistan” hayalinde, ülkemizin Güneydoğusunu “ayrılmaz bir parça” olarak gören Barzani, henüz bir “Devlet Başkanı” olmadığı halde, “gayrı resmi bayrağı” ile karşılanmış ve açıkça “evet” desteği sağlanmıştır!
Ulusal onurumuz olan Çanakkale Zaferi kutlamaları bile “evet” propagandasının bir zemini olarak kullanılmıştır.
Bütün bunların yanı sıra, Yüksek Seçim Kurulu’nun “tartışmalı kararları” ile “kıl payı” bir sonuçla “evet” kazanmıştır!
Biz de bu “BÜYÜK” başarıyı kutluyoruz!..