Kasım 2020’de
vefat eden Prof. Dr. Burhan Kuzu, Turgut Özal’ın Türk siyasetinde etkin
olduğu dönemde de, Başkanlık Sistemi taraftarıydı. Ancak “Fransa’daki
yarı başkanlık sistemiyle ABD’deki tam başkanlık sisteminin karması bir modeli”
savunuyordu.
Mevcut sistemde
1980 öncesi Cumhurbaşkanı seçilememesi yüzünden tıkanmalar yaşadığı için, Güçlü
Yürütme Erkini savunan tezi özellikle o zamanın gençlerini etkiliyordu.
O yıllarda Burhan
Kuzu Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan bir açık oturumda, mesleğinde
olgunlaşmış Anayasa Hukukçusu profesörlerin yanında konuşmacı olarak
katılmıştı. Asistan Burhan Kuzu’nun Başkanlık, yarı başkanlık veya karma model
olarak söylediklerine bu hocalarımızın hepsi şiddetle karşı çıkmıştı. Bu
sistemlerin Türkiye’yi diktatörlüğe götürebileceğini ifade etmişlerdi.
Prof. Dr. Burhan
Kuzu daha sonra AKP
kurucularından oldu. Dört dönem milletvekilliği yaptı, uzun yıllar Anayasa
Komisyonu Başkanlığı görevini yürüttü. Adına “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” denilen
“ucube sistemin” en önemli teorisyenlerinden biri oldu.
Üstelik yıllarca “Başkanlık
Sisteminin” övdüğü “denge ve denetim” mekanizmalarının olmadığı; katı
“kuvvetler ayrılığı” yerine kuvvetlerin birleştiği bir sistemi “Türk
Tipi Başkanlık” diyerek savundu.
Türkiye’yi içinde
bulunduğumuz sistemsizlik ve kötü yönetim batağına sürüklerken, önceki
fikirlerinden çok çok uzaklaştı. “Güçlü yürütme” diye yasama ve yargıyı
tamamen etkisizleştiren bir sisteme savruldu. Demokrasinin olmazsa olmazı “kuvvetler
ayrılığını” hiçe saydı.
Hep Adalet
Bakanı veya TBMM Başkanı olmayı bekledi. Ama kendi fikirlerine
bile ihanet eden Hoca’ya bu makamlar verilmedi. En son Cumhurbaşkanı
Başdanışmanlarından biri olarak Saray’da kendisine bir oda verildi.
**********************************
Kirli İlişkiler
Sedat Peker’in
tweetleriyle ortaya çıktı ki, diğer bazı “başdanışmanlar” gibi Burhan Hoca da,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi telefonlarından yaptıkları görüşmelerle, “iş
takibi” yapıyormuş.
Keşke bu kadarla
kalsa.
Dünyaca ünlü uyuşturucu
baronu Zindaşti 6 Nisan 2018’de gözaltına alındığında telefonunda
yatak odası görüntüleri bulunmuş. Bu görüntülerin AKP’nin eski Beşiktaş
Kadın Kolları Başkan Yardımcısı bir kadın ile Burhan Kuzu’ya ait olduğu
ileri sürülüyor.
Zindaşti
gözaltında iken polise verdiği ifadesinde ilginç ilişkiler anlatmış: Bahsi
geçen AKP İlçe yöneticisi kadın Naci Zindaşti ve misafirlerine alem yapmaları
için kadın ayarlarmış. Bu kadın Zindaşti ile cinsel ilişki yaşadığı gibi Zindaşti’yi
Burhan Kuzu ile tanıştırmış.
Bu arada Burhan
Kuzu ile bu kadının “uygunsuz görüntülerinin” olduğu kasetin çekildiği ve Zindaşti’nin,
şantajla Kuzu’ya her istediğini yaptırdığı öne sürülüyor.
Burhan Kuzu’nun “Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi telefonundan Zindaşti davasına bakan hâkimi aratarak hâkime baskı
yaptığı, uyuşturucu ticareti ve cinayetlerle suçlanan bu kadar önemli bir
suç örgütü liderinin serbest kalmasını sağladığı iddia ediliyor. Bunu
söyleyen hâkim olunca inanmak zorunda kalıyoruz.
Cumhuriyet
Gazetesi haberindeki iddiaya göre, “Organize Şube Müdürlüğü’nde görevli bir
polis memurunun Zindaşti dosyasını sızdırması üzerine görüntüler Orhan
Ünğan’ın eline geçti. (Orhan Ünğan ise Zindaşti’nin hasmı ve kanlısı olan
bir başka baron. RS) Burhan Kuzu bu kez de görüntüleri ele geçiren Orhan
Ünğan’ın isteklerini yerine getirmeye başladı.”
Sedat Peker, “Orhan
Ünğan’ın kendisiyle irtibata geçen Burhan Kuzu’yu kullanmaya başladığını, Kuzu’nun
uyuşturucu davasından 12 yıl hapsi bulunan Ünğan hakkındaki yargı kararını
değiştirmek için Bolu Adliyesi’ne gittiğini ve diğer bazı konular için
devreye girdiğini” iddia ediyor.
**********************************
“Masa, Kasa, Nisa”
Sınavı
Burhan Kuzu bir bilim adamı
olarak fikir namusundan sapmasa, son yirmi yılın güçlü iktidarında gerçekleşen
Anayasa değişikliklerinde bilim ahlakından ayrılmadan katkı sunsa müthiş
hizmetlere imza atabilirdi. Allah’ın herkese nasip etmeyeceği hizmet
imkanlarını doğru kullanabilseydi, bu dünyada da ahirette de, imrenilecek bir
akıbeti olurdu.
Öyle bir pis çark
ki, içinde Burhan Hocaları kolayca öğütüyor.
Eski danışmanı Sinan
Çiftçi, Kuzu’nun nüfuzunu kullanarak ihaleler, krediler ve yargıdaki iş
takipleri ile büyük bir servet edindiğini, sadece uyuşturucu baronu Zindaşti’den
aldığı paranın 100 milyon dolardan fazla olduğunu söylüyor.
Burhan Hoca’nın ölümünün
de aslında koronavirüsten olmadığı konuşuluyor. Sinan Çiftçi “Kuzu’nun çok
fazla şey bilmesi ve birçok ilişkisinin de ortaya dökülmesi nedeniyle hastanede
fişinin çekildiğini” söylüyor.
Her yönüyle feci
bir son. “Işıkçılar Cemaati müridi” olan bir merhum profesör/ siyasetçinin böyle
iddialarla anılması çok ibret verici bir hadisedir.
****
“İslamcı” kanadın önemli
yazarı Abdurrahman Dilipak daha önce de bu çarkın boyutunu yazdı:
“Bizde yılların
açlığı vardı. Makam, para, kadın (masa- kasa- nisa) bir anda başını
döndürdü birilerinin.”
“Bu iş bulaşıcı
bir hastalık gibi yayılıyor. Kimi alkol kumar gidiyor, kimi gizli
nikâhlarla garsoniyer, rezidans hayatı yaşıyor. Bu şeytan üçgenine girince,
bir ucundan başladın mı, ötekileri peşinden gelir. (Uyuşturucu kullanma ve
uyuşturucu tacirlerine yardım gibi. RS) Bu alemde siyasetçi, iş adamı,
bürokrat, sanatçı, gazeteci, akademisyen, herkes var.”
“Bu alemde gerçek
bir dostluk da yoktur. Tehdit, şantaj, dedikodu, gıybet…”
Tehdit ve şantaja
açık olanlar ise kolayca birilerinin esiri oluyor.
İşin en kötü
tarafı bu pis çarkın içindekiler Türkiye’nin kaderini belirliyorlar.