Bu Toplum İflah Olur Mu?

81

“Türkiye ve Türk Milleti
tarih boyunca olduğu gibi yine büyük sorunlarla boğuşuyor. Kimse buna kader
mader demesin! Herkes yanlışlıklarını ve eksikliklerini din, milliyetçilik,
Atatürkçülük, solculuk, liberallik ve demokratlık şemsiyesi altında örtmeye
gizlemeye çalışıyor… Çıkalım ortaya ve erkekçe

“biz buyuz”
diyelim gerisi gelecek! Acayip bir şekilde
insani olarak sapır sapır dökülüyoruz onun için artık yüzleşme zamanı!”

 

İnsan, Havva ve Adem’den bu yana gündemdeki ilk meselemiz. Ancak ne
var ki, bu mesele olumlu bir çizgide gelişme göstereceğine, devamlı surette
geriye doğru gidiyor. Belki bu da, kıyamet alametlerinden biridir.

 

Dünyanın her yerinde insan denilen mahlûkata ilişkin sayısız sorun
bulunuyor. Ancak hayatın doğası gereği biz ilk önce toplumumuza, ailemize ve
kendimize bakmak ve insana ilişkin sorunları bu noktadan çözmeye başlamak
zorundayız.

 

Elbette değerlendirmelerimizi, insan fıtratını dikkate alarak yapmaya
çalışıyoruz ama bu fıtratın varlığına rağmen, iyiye ve güzele doğru yol almak
zorundayız

 

Ülkemizde son günlerde dillendirilen fakat toplum tarafından önemli
görülmemiş olacak ki; yankı bulmayan konulardan biri insan kalitemizin olup
olmadığıdır.

 

İnsan kalitesinin yüksek olabilmesi için yaşam boyunca eğitim ve
eğitici seviyesinin çok yüksek olması gereklidir.

 

İlk eğitici annedir. Ondan sonra aile gelir. Bu okullarla devam eder.
Camiler ve diğer dini kurumlar eğitimi taçlandırır. Hatta bizde “Peygamber Ocağı” olarak gördüğümüz
ordumuz da eğitim ocaklarımızdan biridir. Hatırlarsanız eskiden askerliğini
yapmamış olanlara “adam” muamelesi
yapmazlardı. Burada adamlıktan kasıt, asker ocağında alınan eğitimdir.

 

Kabul edelim ki; annelerimiz bu eğiticilik vasfını iyi bir şekilde
yerine getirememektedir. Onların anneleri ve anneannelerimizin anneleri de
öyleydi!

 

Bir çocuğu yetiştirmek onun karnını doyurmak ve maddi ihtiyaçlarını
temin etmekten ibaret değildir. Hal böyle olunca babalarda ne yaptığını bilmez
bir haldedir. Yani sorun, anne de ve aile ocağında başlamakta ve nesilden
nesile bir kısır döngüye dönüşmektedir.

 

Türk Milleti yüzyıllardır böyle bir ağır sorunla karşı karşıyadır.
Milletin teşkilatlanmış hali olan devlet, bu sorunu tespit etse bile bugüne
kadar her hangi bir çözüm sağlayabilmiş değildir. Eğitim sistemimiz
yüzyıllardır tel tel dökülmektedir. Anne ile başlayıp aile devam eden insan
yetiştirme konusundaki zafiyetimiz okullarımızda adeta taçlanmaktadır. Hatta bu
konuda kasıt ve ihanet vardır diye rahatlıkla söyleyebiliriz!

 

İnsan buralarda olan eksikliği camilerde ve dini kurumlarda kapatırız
diye düşünmek istiyor ama o da olmuyor. Nihayetinde din adamlarımızı da bu
anneler, aileler ve eğitim sistemi yetiştiriyor. Bir de buna devleti sevk ve
idare eden iktidarların beceriksizlikleri, gafletleri ve ihanetleri eklenince,
insanımızın kalitesi bir türlü artmıyor hatta gittikçe azalıyor. Türk Ordusu’da
her geçen gün profesyonelliğe doğru gittiği için insanın kalitesine katkı
yapmak özelliğini kaybediyor…

 

Böyle bir girdabın içine düşmüş olan toplumun, insan kalitesinin
yüksekliğinden elbette söz edilemez. Bu sebeple siz ülkenin her tarafını modern
okullarla donatsanız da, her şehrimize bir üniversite kursanız da ve dünyanın
en büyük camilerini yapsanız da bir sonuç alamazsınız.

 

Türkiye; insan kalitesizliği yaşadığı için de, müzminleşmiş ağır
sorunlarla boğuşuyor ve bu sorunları bir türlü çözemiyor. Gidişata bakınca da,
sorun insan odaklı olduğu için daha kötüye doğru alıyoruz.

 

Türk Milleti için gelecek daha zorlu geçecektir. Çünkü insan
kalitesizliğinin getirdiği felsefi, ahlaki, ticari, siyasi, kültürel ve sosyal
sorunlar ağırlaşacaktır. Ancak her zaman olduğu gibi bizler, bu sorunla
yüzleşmekten kaçıyor ve topu başka yönlere atıyoruz.

 

Onun için Türkiye’nin temel meselesi “İnsan Kalitesi”nin olup olmadığıdır. Eğer bunun farkında isek
çözüme yaklaşmışız demektir. Bana göre farkında olanlar vardır. Ancak bunlar
istisnadır.

 

Büyük çoğunluk kendi kalitesine laf söylemeden ve zinhar (!) laf
ettirmeden bir kalitesizlik içinde yaşamaktadır. İnşallah kendimizle yüzleşmemiz
bir an önce olur…