Bu Telâş Niye? (2)

83

Evet, Kıbrıs meselesi yok değil vardır. Ama kimin için vardır?

Yunan için vardır. Rum için vardır.

Aslında Kıbrıs meselesi onların şahsında başta İngiltere için vardır.

Sonrası ABD için vardır. Dahası Avrupa Devletleri için vardır.

Yoksa onlar da biliyor ki, Kıbrıs’ta artık huzur vardır. Kıbrıs’ta artık barış vardır.

Kıbrıs’ta artık Türk ordusu sayesinde emniyet ve asayiş tamdır.

İçte güven, dışa karşı tetikte oluş berdevamdır.

Peki ama öyleyse nedir bu Avrupa’nın telâşı?

Nedir bu ABD’deki panik?

Nedir bu İngiltere’nin yangından mal kaçırışı?

Ne demek oluyor, bütün bu ayağa kalkışlar?

Ne demek oluyor, bütün bu Türkiye’yi köşeye sıkıştırmalar?

Neydi bu -geçmişte- B.M. Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, Kıbrıs için hazırladığı ve el altından Rumlara ve Yunanlılara sızdırdığı, Son Barış Plânını Türkiye’ye dayatması?

Neydi bu, Barış Plânını kabule zorlayışlar?

Ne mi idi bütün bunlar sevgili okur?

Söyleyeyim:

Kıbrıs’ta Türk varlığı göze batmaktadır.

Kıbrıs’ta Türk askeri rahatsızlık doğurmaktadır.

Kıbrıs’ta yeni bir Türk devletini kabullenemez bulmalarıdır.

Yarınki yüz milyonluk Türkiye’nin Kıbrıs’taki mevcudiyeti; İngiltere’yi, ABD’yi ve öteki Avrupa devletlerini tedirgin ediyor. Ürkütüyor, daha doğrusu korkutuyor. Üstelik bu devlet yani Türkiye, çok yakın bir gelecekte, her yönden kalkınmış. Her türlü sanayisini kurmuş. Borç batağından ve borç yükünden kurtulmuş olacak.

İşte, aslında Kıbrıs’ta istenmeyen böyle bir Türkiye’nin varlığıdır.

Çünkü böyle bir Türkiye; güneyden kuşatılmışlık çemberini kırıyor. İskenderun’un Akdeniz’e çıkışını emniyet, koruma ve kontrolü altına alıyor. Bakü-Ceyhan petrol boru hattının dünyaya açılan kapısını açık tutuyor. Ortadoğu’ya -sırasında- müdahale imkânına kavuşuyor. Ortadoğu’ya karışma hakkını elde ediyor. Süveyş kanalının emniyetini elinde bulunduruyor. Kutsal Hacc’ın deniz yoluyla yapılmasını da temin ediyor.

Kısaca Akdeniz’de Türkiye hem kendi, hem de dost ülkelerin güvenliğini sağlıyor. Ortadoğu petrollerinin geleceğinde söz sahibi oluyor. Ortaasya Türk Devletleri’nin Akdeniz’e, bir bakıma dünyaya açılımına imkân veriyor.

Bütün bu müdahil yani gerektiğinde işe karışma yetkisini kendisinde gören niteliklerle donanmış bir Türkiye; kimin işine gelir a dostlar? Elbette ne İngiliz’in ne ABD’nin ne de öteki Batılı güçlerin işine gelir.

Yoksa Kıbrıs’ta savundukları ne Yunanlıdır ne de Rum! Varsa yoksa kendi haksız çıkar ve menfaatleridir. İşte bu yüzden âdil ve kuvvetli bir Türkiye’yi, çıkarları önünde yakın bir engel olarak görüyorlar.

Ve bunu şimdiden önlemeye çalışıyorlar.

Onlar bu düşüncelerinde, kendi açılarından belki haklıdırlar!

Fakat bize ne oluyor? Bizdeki bu telâş niye?

O Batı ki, beşyüz yıldır İstanbul’un Türklerin elinde oluşunu bile hâlâ hazmedebilmiş değil!

Hâlâ bunu mesele ediyor! Her fırsatta bu hislerini açığa vurmaktan çekinmiyorlar!

Bu mantıkla biz de bunu mesele yapıp! “Gelin oturalım masaya!

Karşılıklı taviz ve ödün ile çözelim bu işi; siz de rahatlayın artık biz de!” mi diyelim?

Yoksa “…Kervan yürüyor. Bizim sizin açınızdan bakabileceğimiz bir Kıbrıs meselemiz yok.” deyip işimize mi bakalım?

 

 

Önceki İçerikFetvacı Rektör Yalnız Değilse
Sonraki İçerikTenkit Değil Tebliğ Asıldır (2)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.