Bu Telâş Niye? (1)

102

Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi, bir sorunu yoktur.

Türkiye Kıbrıs problemini; Yunanistan ve Rumlar yüzünden mecbur kaldığı, zorunlu bırakıldığı, 1974 Kıbrıs harekâtiyle kökünden çözmüştür.

Artık Rumlar kendi yerindedir. Türkler kendi yöresinde.

İki taraf da çatışmalardan uzak. Sürtüşmelerden ırak. En küçük bir kaostan kurtulmuş bir durumdadır.

Asude ve rahat, güven ve emniyet içinde bir hayat sürmektedir.

1974 Kıbrıs harekâtından beri Kıbrıs’ta kan dökülmemektedir.

Bir kaos, bir karışıklık hâli yaşanmamaktadır.

Türk de Rum da kendi köşelerinde yarınlarından emin bir şekilde varlıklarını devam ettirmektedir.

Bu güzel sonucu, önceki Kıbrıs Cumhuriyeti’nden sorumlu, garantör bir devlet olarak müdahale etmek zorunda kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri sağlamıştır.

Bu hoş neticeyi, Şanlı Türk Ordusu gerçekleştirmiştir. Hem de bir gül bahçesine girercesine, toprağın kara bağrına girerek; üstelik bunca şehit vererek. Onca gazi olarak.

Bundan dolayı Türkiye için Kıbrıs diye bir mesele yoktur.

Kıbrıs diye çözülecek bir problem kalmamıştır.

Evli evine, köylü köyüne çekilmiş, ortalık barış ve sükûna kavuşmuştur.

Anavatan Türkiye ve onun maddî-manevi desteği sayesinde, dünya devletleri arasında şerefli yerini almıştır.

Kısaca Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kendi yağıyla kavrulmakta.

Kendi ayakları üstünde dikilmesini bilmekte.

Kendi yolunda emin adımlarla yürümektedir.

Tek sıkıntısı, Güney Kıbrıs Rum Devleti’nin kendisini Uluslararası arenada Kıbrıs’ın tek temsilcisi görmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’ne ambargo uygulamasıdır. Fakat bunu da Kuzey Kıbrıs Türk Devleti zamanla aşacaktır.

Evet, işte bütün bunlardan ötürü Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur.

Fakat bu sonucu, başta Yunan sonra İngiltere ve ABD ve diğer Batılı devletler, bir türlü hazmedememiş. Asla benimsememiş. Ne hazindir ki kabullenmemiştir.

Oysa müdahalenin başlarında pekâlâ, hoş görücü bir tavır bile sergilemişlerdi.

Hatta Rumlar ve kimi Avrupa devletleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’a zorunlu çıkartma yapmasını yerinde bir müdahale olarak görmüşlerdi.

Çünkü Türk Ordusu’nun müdahalesi; hem Yunanlıların hem Rumların hem de Türklerin yararına idi. Nitekim Yunanistan’a demokrasinin yeniden gelişi, Türk Ordusu sayesinde mümkün olmuştur.

Kaldı ki, Türkiye müdahaleyi, İngiltere ile birlikte yapmak istediği hâlde, yazık ki, İngiltere buna yanaşmamış. Türkiye tek başına adaya çıkmak zaruretini duymuştu.

İşte o gün bugün adada barış var. Sükûnet var. Can ve mal emniyeti var. Irz ve namus selâmeti var.

Artık eski hâl geride kalmıştır. Artık eski hâl muhaldir, imkânsızdır. Bundan böyle ya yeni hâl veya izmihlâl. Elbette eski hâl muhal. Ya yeni hâl, ya yeni hâl. Zira yeni hâlin alternatifi yok. Varsa bu tercih izmihlâldir.

Çöküşü tercihtir. Yok, oluşu yeğlemektir.

Tekrar ediyorum: Bütün dünya bilsin ki, Kıbrıs’ta eski hâl muhal ve imkânsızdır.

Yeni hâl asıldır. Aksi takdirde izmihlâl ve çöküş mukadderdir.

Buna hiçbir Türk hükümeti cevaz vermez.

Bunu hiçbir Türk hükümeti caiz görmez.

Türk Devleti ise asla böyle bir zilleti kabul etmez.

 

 

Önceki İçerikYunan-Rum İkilisi Ulusal Çıkarlarımızı Gasp Etmenin Peşinde!
Sonraki İçerikKız Babasından Kızına İbretlik Masallar
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.