1. 1999 Milletvekili seçimleri sonuçları belli olur olmaz “Millet DYP ve RP’ne muhalefet görevi verdi” diyerek o iki partinin “Sen Başbakan ol” teklifini elinin tersiyle iten ve Rahşan Ecevit’in ağır hakaretlerine rağmen DSP ve ANAP’la koalisyon kuran hangi siyasi?
2. 2002’de “3 Kasım’da erken seçim” diyerek seçime 1,5 yıl kala erken seçimle, -partisi barajın altında kalması pahasına- AKP’yi iktidara taşıyan hangi siyasi?
3. 2007’de pazarlıkla Vecdi Gönül veya Murat Başeskioğlu Cumhurbaşkanı seçilebilecek iken birden ortaya atılarak Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığına taşıyan hangi siyasi?
4. 13 yıllık iktidarı sırasında çıkarmakta zorlandığı yasalarda son anda AKP’nin imdadına koşan hangi siyasi?
5. 7 Haziran öncesi seçim meydanlarında AKP’yi ve Erdoğan’ı “Çözüm süreci-Yolsuzluklar-Kaçaksaray ve Anayasaya aykırı davranışlar” üzerinden yerden yere vuran hangi siyasi?
6. 7 Haziran seçim gecesi acelesi varmış gibi “Millet bize ana muhalefet görevi verdi, hükümeti AKP-CHP-HDP kursun” diyerek AKP’siz koalisyon hesaplarını tamamen gündemden düşürerek ilk hayat öpücüğünü sunan hangi siyasi?
7. “Çözüm süreci” adı altında orduyu kışlaya, polisi karakola çekerek Güneydoğu illerini PKK’nın şehir yapılanmasına terkeden, İmralı ve Kandille devleti muhatap haline getiren ve ülkeyi bölünme noktasına getiren AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı, halk cezalandırdı ve % 49,5’tan %41’e indirdi, 258 milletvekili ile iktidardan uzaklaştırdı. Halk da 13 yılın baskısından biraz kurtularak rahat bir nefes aldı. 7 Hazirandan bu yana bu şoku atlatamayan AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bu kâbustan kurtararak hayal bile etmediği Meclis Başkanlığını altın tepside sunan hangi siyasi?
8. “Hükümeti CHP-MHP kursun, HDP dışarıdan desteklesin, Başbakan da sen ol ” diyen KIlıçdaroğlu’na “Sen kim oluyorsun bana siyasi rüşvet sunuyorsun” diye sert bir şekilde hakaret eden, “HDP desteklerse Baykal’a oy vermem” diyen ve sonra üç yıldır HDP’yle yol arkadaşlığı yapan, Türkiye’yi içte bölünmenin dışta Suriye ile savaşın eşiğine getiren AKP’nin önünü açan hangi siyasi?
Bütün Bu Fiillerin Faili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.
Sayın Bahçeli, kimseyle doğru dürüst diyalog kurmuyorsun, kapını herkese kapalı tutuyorsun. Ondan sonra hiç kimse ile diyalog kurmadan, anlaşmadan, Meclis Başkanlığı seçiminin 3. turunda,-o da Meclis Grubunda- “CHP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Çatı Adayımız olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklesin” diyorsun. Hâlbuki o seçimde sen bile CHP kadar İhsanoğlu’nu desteklemedin. Sonra şu anda Çatı Aday mı kaldı? Onu baştan düşünüp daha Baykal’ın adaylığı açıklanmadan bunun altyapısını kuracaktın.
Sonra toplumda karşılığı olan parıltılı isimlerin partide olmasından gurur duyacağın halde onlardan rahatsız olup üzerlerini çiziyorsun. Mesela Engin Alan’ı hapishanede desteklemedin, bu seçimde de üzerini çizdin. Meral Akşener’e yandaş medyanın son çirkin kaset kumpasında da tam sahip çıkmadın. Sinan Ogan’ı ve Özcan Yeniçeri’yi son seçimde çizdin, listelere koymadın. Hâlbuki medyada partiyi en iyi temsil eden yüzlerdi.
Partisini açılmayan kapıların maymuncuğu haline getirmeye hiçbir Genel Başkanın
hakkı olmasa gerek. Millet AKP’yi iktidardan indirmenin ilk mutlu sonucunu Meclis Başkanlığı seçiminde alacaktı. Millete bunun sevincini bile çok gördün.
Biz bu kıyakların sebebini en yakınlarımıza bile anlatamıyoruz. O 61’i henüz ilk defa seçilen MHP Milletvekilleri seçim bölgelerine döndüklerinde bu tutumunuzu halka nasıl izah edecekler. Belki körü körüne size biat edenler bu davranışlarınızda bir keramet görebilirler, ama tabandaki samimi onbinlerce MHP’li de bu davranışlarınızın sebebini bir türlü bulamıyor. Kendimizi ikna edemediğimiz konuda diğer insanları ikna etmemiz hiç mümkün değil. Yazık oluyor bu Partiye, bu davaya ve çilekeş ülkücülere. Artık Yeter...
Eleştirilere Cevabımdır.
Davaya faydası olur düşüncesiyle yanlış gördüğüm davranışlarında lideri eleştirdiğimde rahatsız olan ve beni tanımayan bazı MHP’li arkadaşların saygı boyutlarını aşan eleştirilerini kısaca cevaplandırmak ihtiyacını duydum. En çok üzüldüğüm, gençlik yıllarından beri beni tanıyan bazı arkadaşlarımın da yazdıklarımı acımasızca eleştirmeleridir.
1965 yılında Yozgat Lisesini bitirdikten sonra İstanbul’da gazeteciliğe başladım ve rahmetli Türkeş’le tanışarak Ülkücü Hareketin saflarına nefer olarak katıldım. Bu davanın 50 yıllık neferiyim. O tarihten beri de Türk milliyetçiliği üzerine yazıyorum konuşuyorum. 1967, 1969 kongrelerinde İstanbul delegesiydim. O zamanlar Bahçeli yoktu. Dokuz Işık Yayınlarını kurdum. Dokuz Işık’ın genişletilmiş versiyonlarının ilk baskılarını ben yazdım. 30 yaşına girince de Başbuğun emriyle memleketim Denizli’den milletvekili adayı oldum. 12 Eylülden sonra birçok arkadaşımız başka partilere savruldu, milletvekili, bakan oldu. Biz ilk günkü noktamızdan ayrılmadık, hiç pişman da olmadık. Ayrıca 44 yıllık eğitim yöneticisi olarak işimde kesinlikle tarafsız davrandım. Her görüşten dostlarım oldu, MHP’li olduğumu öğrendiklerinde de sadece MHP’ye saygı duydular ve sempati ile baktılar. Mesai saatleri dışında davamla ilgili çalışmalar yürüttüm.
Kusura bakmayın, ben toplumda en az yüzde 25-30 potansiyeli olan bir siyasi hareketi yanlış politikalarla hala yüzde 16’larda bırakanlara kızıyorum, kızacağım. İstanbul’da MHP’nin HDP’den daha az olarak 4. Parti olmasından utanıyorum ve bu hareketi bu noktada tutanlara kızıyorum, kızacağım.Sonra Türk seçmeninin partilere bakışı da değişti. Bu arada MHP’nin seçmen profili de değişti. Dün CHP’ye oy veren veya sol görüşlü olan bir kişi rahatlıkla bir sonraki seçimde MHP’ye o verebiliyorlar. Ailelerde bireyler farklı partilere oy veriyor. 2007 ve 2011 seçimlerinde MHP’yi barajın altında bırakmak isteyen Erdoğan’a karşı MHP’de Mecliste olsun, meydan boş kalmasın diyerek MHP’ye oy veren çok CHP’li aile var. Son seçimde PKK’ya kızdığı halde AKP’yi iktidardan düşürmek için bir milyonun üzerinde solcu, liberal ve CHP’li Türk HDP’ye oy verdi. Artık 70’li, 80’li yıllardaki gibi seçmen katı değil, partiler arası oy akışkanlıkları arttı.
Arkadaşların Meclis Başkanlığı seçimi ile ilgili eleştirilerime yaptıkları savunmalara saygı duyuyorum. Toplumun 13 yıllık iktidara büyük öfkesi var. Onun önünü açanlara da öfkeleniyorlar. Önemli olan olayın toplumda oluşturduğu algıdır. Seçmen tercihlerini bu algı belirler. Bir defa Bahçeli’nin -acelesi varmış gibi- 7 Haziran gecesi yaptığı konuşma siyasi hataydı. Dost acı söyler. İstenseydi, Ekmeleddin İhsanoğlu diyalogla başkan seçtirilebilirdi. Bizim demek istediğimiz bu. Sonra bu partinin Kürt vatandaşlarımızın oyuna hiç mi ihtiyacı yok? Hem bölünmeyelim deyip, hem de Kürtlerin büyük çoğunluğunun olayların etkisiyle oy verdiği siyasi hareketi yok farzetmek, reel politikaya zıddır. Ayrıca AKP’yi HDP ile koalisyona yönlendirmek de büyük hatadır. O zaman bölünmeyi nasıl önleyeceksin? MHP’nin tek başına iktidar olmak için bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oylarına ihtiyacı vardır. Oy almak için de cephe almak değil, yanına gidip onlara kendimizi anlatmak gerekir. Dündar Taşer büyüğümüzün dediği gibi “iyi komutan, kendinden olmayan kuvvetleri kendi gayesi için kullanabilen komutandır”.
Son sözüm; ben eleştirirken” Lideri-Partiyi-Davayı” birbirine karıştırmıyorum, siz de karıştırmayın. Aslolan davadır.