Bu Gündem de Değişecek

95

Türkiye gündemi her gün birkaç kere değişir hale geldi. Daha üç ay önce gündemin birinci sırasında olan iç ve dış olayların hiçbiri bugün gündemde değil.

Âkil insanlar ortada yok, Yeni Anayasa çalışmaları rafa kalktı, Açılım lafı duymaz olduk. Suriye’yi, Mısır’ı, İran’ı, Irak’ı konuşmuyoruz. “Rabia işareti” yapan kalmadı.

Kıbrıs‘ta önemli gelişmeler var. “Biz içerisiyle uğraşırken Kıbrıs Girit olmakta.” Hiç Kıbrıs’ı tartışmıyoruz.

Ukrayna‘da kıyamet koptu, “bölgenin en güçlü lideri” hatta “dünya lideri” dediğimiz Başbakanımızdan bir cümlecik yorum yok.

Kırım, Rusya ile ABD güç çatışmasında kırıma uğrama tehlikesinde. Rusya Kırım’ı işgale başladı. Oradaki Müslüman soydaşlarımızın geleceği hakkında basında kalem oynatan yok.

Gündemimiz geometrik kavramlardan paralel ve çapraz bahsi.. Ses mühendisliği ve havuz problemleri.. Ayakkabı kutuları, para kasaları..

Ekonomik kriz bize teğet geçti diye sevinirken, meğer bu arada biri güneydoğu bölgemizde diğeri devletin merkezinde iki paralel devlet vatanımıza yerleşivermiş.

Paralel devlet yapılanmalarına izin vermiş olması da, “Alo Fatih” tapeleri de, “paraları sıfırlayamadım babacığım” konulu telefon görüşme kayıtları da hükümetin istifasına yetmedi. Hepimiz “montaj mı, dublaj mı, gerçek mi?” tartışmaları içine girdik.

Prof. Dr. İskender Öksüz, durumu Facebook’ta paylaştığı Amerikan özdeyişiyle özetleyiverdi: The shit hit the fan” Türkçesi: “B.k vantilatöre çarptı.” Pislik vantilatöre çarptığı için çok kişiye bulaşacak. Yan odada olanlara pislik bulaşmaz ama bu pisliği temizlemek yan odadakilere düşecek. Pislik odanın her zerresine bulaştığı için temizlik işini üstleneceklerin (gelecek iktidarların) işi zor…

Ama eminim ki bir gün bu tartışmalar da bitecek ve maşeri (toplumsal) vicdan hükmünü verecek.

Ya da toplum olarak bu problemlerle biraz uğraştıktan sonra yine sıkılacağız ve eski mevzulara geri döneceğiz.

Ama bizlerin sadece gündemde konuşulanları tekrar eden değil, önümüzdeki zaman diliminde gündeme gelecekleri öngörüp hazırlanmamız, gerekirse gündem oluşumuna katkı vermemiz gerekir.

“TÜRK’ÜM ÖZÜR DİLERİM”

Gündemi değişmeyen bir grup var. Türkiye’yi etnisite bazında ayrıştırmak ve bölmek isteyenlerin gündemi değişmiyor. Bunlar en kısa zamanda yine Özerklik, Anayasa’dan Türk kavramının çıkarılması, resmi kuruluşlardan ve markalarımızdan TC ibaresinin silinmesi gibi konuları yeniden gündeme hâkim kılacaklar.

Türkiye’nin ana problemi olan PKK ve terör meselesi sebebiyle, Millet, Milliyet, Anayasalarda millet kavramı, Türklük gibi kavramların iyi bilinmesi gerekiyor. “Ne mutlu Türk’üm diyene” özdeyişini gururla söyleyebilmeyi hak edebilmemiz için bu bilgilere ihtiyacımız var.

Prof. Dr. İskender Öksüz, bu konuları çok iyi incelemiş ve “TÜRK’ÜM ÖZÜR DİLERİM” gibi çarpıcı bir başlıkla yayımlanan kitabında açıklamış bir bilim adamı. Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak (eşi ünlü romancı Emine Işınsu Öksüz ile birlikte) misafir ettiğimiz Prof. Öksüz bu kitabı ve takiben yayımlanan “NİÇİN? Tarih- Devlet- Ekonomi- Yönetim” adlı eserinde, Türk mefhumu tartışmalarına son noktayı koymakta.”

Oğuz Çetinoğlu‘nun ifadeleriyle anlatmaya çalışalım:

“Prof. Dr. İskender Öksüz, ironi yapmayı seven, dünya yansa-yıkılsa çöpüne bile zarar gelmeyeceğinden emin tavırlarıyla ‘rahat bir insan‘ görüntüsü vermesine rağmen ‘meselesi olan’ bir kişiliğe sâhiptir. Sıradan bir dava adamı değil, ‘bir davanın adamı’dır. Özetle şaşırtmayı seven, derinliği ve enginliği olan bir bilge kişidir. Bütün bu özelliklerinin de farkındadır ve gizlice bu farkındalığın safâsını sürmektedir. Sözün özü; kelimenin tam anlamıyla o bir ‘entelektüel‘dir.”

Değişmeyecek gündeme hazırlıklı olabilmek için, kendisini Türk hisseden herkese bu kitapları okumalarını tavsiye ediyorum.

*****

KARDELENLER VE VAR OLMA MÜCADELESİ

Emine Işınsu “Çiçekler Büyür” romanında 1970’li yıllarda Bulgaristan Türklüğünün acılarını dile getirir. Onların var olma mücadelelerini ve özgürlük umutlarını tasvir için kardelen veya akçabardak denilen narin bir çiçeği sembol olarak kullanır.

“Kardelen çok garip bir zamanda, kardan sonra, buzlu havalarda incecik gövdesini dans eder gibi uzatıp, ters çiçeklerini açıyor. Bu havalarda rüzgârdan, yağıştan koca ağaçlar devrilirken, ilginçtir ki ona bir şey olmuyor. Dikili olduğu mekânda ışık istiyor, ıslak – rutubetli toprağa bayılıyor; ama en çok da rahatsız edilmemeyi seviyor.

Çünkü kardelenlerin çiçekleri biterken tohumlar oluşuyor, bu tohumlar havada uçup bir yerlerde yeni kardelenler yetiştiriyor, dipteki soğanlar da orada içten çoğalıyor gruplaşıp genişliyorlar. Yani, toprağın hem üstünde ve hem altında var olma mücadelesi devam ediyor.

İşte bu sebeple, “ne olacak bu işin sonu” diye karamsarlığa düştüğüm zamanlarda benim aklıma kardelenler geliyor ve ümidim tazeleniyor.

Yazdığım bu yazılar da, Kocaeli Aydınlar Ocağı bünyesinde yaptığımız sosyal faaliyetler de, işte böyle kardelence var olma mücadelesinin birer parçasıdır.

*****

YAPILAN ZULÜMLERİN İTİRAFI

“Bunların yaptığı zulümler ve haksızlıklar 28 Şubatçılarınkini geride bıraktı… Onların ahlakiliğinin sınırı tartışılıyordu, bunlarınkinde sınır falan kalmadı. Ülkesine ihanet derecesinde bir kirli oyun şimdiye kadar görülmedi.

28 Şubat sürecinde bu kadar dinleme yapılmamıştı, bu derece tehdit-şantaj-kumpas filmleri çevrilmemişti, bu kadar çok insan cezaevlerine doldurulmamıştı, bu kadar uyduruk suçlamalarla uyduruk örgütler imal edilmemişti.

Fişlemeden yakınıyorlar fişlemenin alasını yapmışlar; dinlemeden yakınıyorlar dinlenmedik kişi bırakmamışlar, örgütten tutuklanma korkusu yayıyorlar neredeyse herkesi bir örgüte koyup içeri atmaya soyunmuşlar.

Bu anlatılanlar hangi döneme ait olabilir? Tabii ki AKP’nin iktidar olduğu son 12 seneyi anlatıyor.

Bu satırların yazarı Silivri’de yargılanıp hapishanelerde çürütülmekte olan subaylardan, aydınlardan, yazarlardan biri değil. CHP‘li, MHP‘li veya diğer muhalefetten birileri de değil.

Bu ifadeler Başbakan’ın sesi olarak bilinen, başdanışmanı ve AKP milletvekili olan Yalçın Akdoğan‘a ait.

Yalçın Akdoğan’ın doğruyu söylediğine bütün kalbimle inanıyorum.

 

 

Önceki İçerikPlanlama Kurbanı Kocaeli…
Sonraki İçerikYerindesin
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.