Şu bir gerçek ki, her ölüm erken ve zamansız bir göçüştür. Göçen insanlar yaş itibariyle ne kadar yaşlı olurlarsa olsunlar, çevresindekilerin hala onlardan beklentileri varsa, bu daha da bariz şekilde göze çarpar. Artık dünyanın sizler için ne kadar beyhude olduğunu düşünmeğe başlar, ne tarafa baksanız etrafınızda bir boşluk hissedersiniz, kolunuz kanadınız kırılır, kendinizi manevi bir boşluğun içinde sanırsınız.
İşte Nihat ağabey’in aramızdan zamansız ayrılışı kendisini sevenlerin dünyasında böyle bir boşluk uyandırdı.
Kendisini ve ailesini ne zaman hatırlayacak olsam, gençlik yıllarımda okuduğum ve bana ülkücülüğe ilk adımımı attıran Emine Işınsu Öksüz Hanımefendinin yazdığı “Azap Toprakları” adlı kitap aklıma gelir. Dedelerinin Rumeli’den hazin göç hikâyesini anlatırken, sanki Azap Toprakları’ndaki olayları bire bir onlar yaşamışlardı.
Aramızdaki 42 yıllık ağabey-kardeşlik hukuku, 1975 yılının sıcak temmuz ayında başlar. Petkim Kauçuk Fabrikasına iş başı yaptığımda siyasi görüşümü öğrenen arkadaşlardan birisi: “Komando Nihat’ı tanıyor musun” diye sordu. Çok merak ettim kendisini kauçuk fabrikasının BDX ünitesinde çalışıyormuş. En kısa zamanda tanışmamız gerçekleşti. Anadolu’nun küçük bir şehrinden gelip Kocaeli gibi bir yerde Nihat ağabeyle karşılaşmak, benim için büyük bir moral ve güven kaynağı olmuştu. O unutturmuştu bana gurbetteki yalnızlığımı.
İl Başkanımızdı, o günlerde MHP İl başkanı olarak Kocaeli’de siyaset yapmak, ateşten gömlek giymekle eşdeğerdi. İstanbul’da cinayet işlemiş ne kadar komünist militan varsa en yakın kaçış merkezi olarak Gebze ve Kocaeli’yi seçerlerdi. Buna rağmen Nihat ağabeyin uzak görüşlü ve feraset sahibi oluşu, Kocaeli vilayetinde üç ülkücü arkadaşımızın şehit olmasının ve birkaç sokak hadisesinin dışında 12 Eylül 1980 darbesine kadar göze çarpan başkaca olaylar yaşanmamıştı.
Bir süre darbenin şaşkınlığını yaşadıktan sonra İzmit Güreş Halter Kulübünde toplanmaya başladık. Toplanan müdavimler arasında rahmetli Av. Beytullah Uslu Aslan Koyuncu Erdal Aypar ve Mustafa Cansever gibi arkadaşlar mutlaka bulunurdu ve durum değerlendirmesi yapılırdı.
Doğuştan lider yaratılmıştı. Onun bulunduğu ortamda herkes kendinde bir kuvvet bulur, kendisini güvende hissederdi.
Demokrattı. Bir konu hakkında herkesin görüşünü aldıktan sonra, son sözü o alır ve çoğunluk hangi yönde görüş ileri sürdüyse temayül o yönde olurdu.
Bu arada sevmeyenleri yok muydu vardı tabi ki. Herkese gülücük dağıtacak kadar omurgasız değildi. Ama tarih dile gelse de bir konuşsa. Arkasından onca atıp tutanlar dedikodusunu yapanlar, en küçük bir ihtiyaçları olduğunda gene de onun kapısını çalmaktan imtina etmezlerdi.
Yetenekli ve ikna gücü yüksekti. Petkim’deki işçilik hayatında, sendikacılık’ta yapmış ve bütün Petkim’in Toplu sözleşmesi aynı seviyede yapılmasına rağmen o Petkim Kauçuğun baş temsilcisi olduğu için Kauçuk kısmının bazı sosyal hakları onun sayesinde farklı alınmıştı. Sendikacılık mücadelesinin her safhasında başrolde olmasına rağmen sayısal yönden yetersiz oluşumuzdan dolayı istediğimiz hedefe maalesef gelemedik.
Kocaeli’de Aydınlar Ocağı Başkanı olarak büyük isim yapmış, KAO ocağını Türkiye’nin en gözde ocaklarından biri haline getirmiştir.
25 Yıllık işçilik hayatından sonra Kocaeli Ticaret Odası gibi bir kurumun başına gelmek, bilmiyorum ama şu dünyada kaç kişiye nasip olur?
İşte bunca yıllık Nihat Ağabey ile tanışıklığımızdan aklımda kalanlardan bir kaçı. Şayet her şeyi yazacak olsaydım kalınca bir roman olurdu.
Kendisine Allahtan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum, ruhu şadolsun.