Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 90. Yılında bu kutsal toprakların kurtuluş mücadelesinde kanlarını dökerek şehit ya da gazi olan kahramanlarımıza şükran ve minnet borçluyuz….
Adana’nın ,vatanın düşman işgalinden kurtuluşunda ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda önemli ve ayrı yeri vardır.. Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk “Bende Kurtuluş savaşının ilk duygusal girişimi bu memlekette, bu güzel Adana’da ortaya çıkmıştır.” Diyerek Adana’nın, kurtuluş mücadelemizde bir dönüm noktası olduğunu dünyaya haykırmıştır.
Yurdumuz genelinde olduğu gibi Adana ve çevresinde de bağımsızlık mücadelesi kolay olmamıştır. Büyük bedeller ödenmiştir. 90 yıl önce al bayrağımıza kanının rengini veren, hakları ödenmez vatan evlatlarının ortaya koydukları kutsal mücadele sayesinde, bizler bu gün rahat huzurlu ve özgür yaşıyoruz. Adana ve yörelerinin kurtuluş mücadelesinde büyük fedakarlıklar göstererek düşmanla amansız mücadeleler eden Tekelioğlu Sinan, Emin Ağa, Kılavuz Hatice, Tayyar Rahime, Kara Afat, Selahaddin Adil, Osman Çamurdan, Hacı Ağa, Şehit Ökkeşoğlu Efe, Adile Onbaşı (Kara Fatma), İbo Osman gibi daha nice kahramanları rahmetle anıyoruz.
5 Ocak 1922 tarihinde Fransızlar Çukurova’dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir…
“Asırlardır uğruna nice erlerin cenk tutuşup, hiç çekinmeden kanını akıtıp canını verdiği aziz bir vatanın toprakları üzerinde yaşıyoruz. Hiç şüphesiz bu savaşların en vahimi I. Cihan Harbi esnasında ülkemizin dört bir yanında alçılan cephelerde yaşanmıştır.
Vatanımızın her karış toprağı gözü dönmüş, tabiri caizse aç kurtlar gibi topraklarımıza saldıran itilaf kuvvetlerince paylaşılmıştı. Batıda Avrupa destekli Yunanlılar, doğuda Rus destekli Ermeniler, güneyde ise Fransızlar; çoluk- çocuk, genç- yaşlı, kadın erkek demeden insanlarımızı acımasızca kırıp geçiriyor, topraklarımızı elde etmeye çalışıyorlardı. Ancak ne cengâver askerlerimiz ne de vatansever insanımız canından aziz bildiği topraklarını namert eline teslime niyetli değildi. Yıllarca büyük zorluklarla, fedakârlıklarla savaştığımız cepheler nihayet kapanmış ve vatanımız gözü dönmüş aç kurtlardan temizlenmişti. Her il farklı tarihlerde düşman işgalinden kurtulmuş ve o tarihi ise kurtuluş günü olarak ilan etmişti. İşte bu illerimizden biri de 5 Ocak 1922’de Fransız işgalinden kurtulan Adana’dır. Takvimlerin bir bir sayfalarını dökmeye başladığı her yılın 5 Ocak günü, düşman işgalinden kurtuluş günü olarak Adana’da törenlerle kutlanır.
Takvimler 1940 yılını göstermektedir… O yılın 5 Ocak günü Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 18. yıl dönümüdür ve şehrin her yanında düzenlenen etkinliklerle bu mutlu gün kutlanıp, aziz şehitlerimiz yâd edilecektir. O dönemlerde Adana Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olan Arif Nihat Asya’ya bu mutlu günün kutlamaları ile ilgili bir görev verilir ve o görev sonucundadır ki; “Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü / Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü / Işık ışık, dalga dalga bayrağım / Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.” dörtlüğüyle başlayan meşhur BAYRAK şiiri yazılır. Edebiyatımızın seçkin şiirlerinden biri olan bu nadide eserin nasıl yazıldığını bizzat şairi şöyle anlatıyor:
“Bayrak şiirini 35 yaşımdayken yazdım. Adana Erkek Lisesinde edebiyat öğretmeniydim. Hatay, Gazinin gayretiyle Türkiye’ye bağlanmıştı. Türkiye yeni bir sevinç içindeydi. Bu sevinci Adana da büyük coşkunluklarla yaşıyordu. Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu, bildiğiniz gibi 5 Ocak 1922’dir. Bu bakımdan her sene 5 Ocak gününde Adana’da büyük şenlikler yapılır. Adeta yer yerinden oynar. Şehrin bir saat kulesi var, bir de Ulu Cami minaresi. İşte o saat kulesiyle Ulu Cami minaresi arasına her senenin 5 Ocak kutlamalarında kocaman bir bayrak asılır. On beş izcinin kolları üzerinde taşınan bir bayrak.
Hatay Türkiye’ye bağlandığı için 1940 yılının 5 Ocak kutlamalarının daha bir güzel, daha heyecanlı olması isteniyordu. O bakımdan Adana Maarif Müdürlüğünden bizim okula bir yazı geldi. Yazıda mealen deniyordu ki: “5 Ocak kutlamasında… o güne uygun şiirin liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması…” Lise müdürü bu konuda beni vazifelendirdi. Ben de öğrencilerim arasından üç dört kişi seçtim.
-Gidin kütüphanelerde araştırın, güzel bir şiir bulun. Pek duyulmamış bir şiir olsun. Meşhurların da kitaplarını karıştırın, adı pek duyulmamış şairlerin de. Çocuklar gittiler. Birkaç gün sonra geldiler. “Efendim bulamadık” dediler. “Bulamadık olur mu?” diye öfkelendim. “Gözünüzü dört açarak bir daha araştırın” dedim.
Çocuklar çıkıp gittiler. Üç dört gün sonra elleri yine boş geldiler. E peki ne olacak? Kendi kendime dedim ki “Arif bu şiiri sen yazacaksın!” Bir gün sonra da 5 Ocak. Adana’da Ocak mahallesinde oturuyorum. O zamanlar bugünkü evlerde günün her saatinde elektrik yok. Geceleri petrol lambası yakıyoruz. El ayak ortalıktan çekilince petrol lambasının yorgun ışığı altında bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım. Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı. O gece, şiiri nasıl yazdımsa, öylece kaldı. Üzerinde ikinci bir defa oynamadım.”
Şehitlerimizin kanlarının üstüne yansımış ay yıldızlı bayrağımıza atfen yazılan şiirin hatırası, şairinin ifadeleriyle bu şekildedir. Mehmed Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızı yazması nasıl ilahi bir tecelli ile olmuşsa Bayrak şiirinin yazılmasının da ilahi bir tecelli ile olduğu kanaatindeyim. Bu nadide eseri edebiyatımıza kazandırdığı için şairimize çok müteşekkiriz.
Yüce Mevlam, bayrağımızı vatanımızın üzerinde payidar kılsın, kıyamete kadar da düşman ayakları altında çiğnetmesin. Yazımın sonuna gelirken belirtmeden geçemeyeceğim bir hususta Arif Nihat Asya’nın vefat gününün 5 Ocak olduğudur. Hayatının sonunda böylesine bir tevafukta yaşanmıştır. Şairimiz Arif Nihat Asya’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı…
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya /1940