“Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizi” olması muhtemel bir ekonomik türbülans içine girdik. Bu ağır krizin oluşmasında elbette dış tesirler de var ama asıl olan içeride bizim yaptıklarımız.
Borç aldığımız elâlemin parasını har vurup harman savurmak, üretim yerine tüketim harcamalarına yönelmek, hukuk devleti olmaktan uzaklaşmak ve vatandaşlarımız arasında ayrışma ve kutuplaştırma yaratmak. Bunlar bizim içeride yaptıklarımız.
***
Abdülaziz zamanında iki kere sadrazamlık, 10 yıl kadar da dışişleri bakanlığı yapan Keçecizade Fuad Paşa hazırcevaplığıyla meşhurdur.
Kendisine, Sultan Abdülaziz’in 1867’deki Avrupa seyahati esnasında soruyorlar “en güçlü devlet hangisidir?” diye.
Fuad Paşa, “şüphesiz ki Devlet-i Aliye-i Osmaniye’dir. Çünkü yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama bir türlü yıkılmıyor” şeklinde cevap verir.
***
Sonunda Osmanlı Devletini yıkmayı başardık(!).
Dilerim Türkiye Cumhuriyeti için aynı şey olmasın. Ekonomik kriz konusundaki kötümser tahminler tutmasın. Olabilecek en az zararla bu badireyi atlatalım.
Bunun için yaptığımız hatalardan ders çıkarmak, “aynı gemide olduğumuzu” sadece kriz dönemlerinde külfet yüklerken değil, her zaman (nimet dağıtırken de) hatırlamak gerekir.
Ayrıca elimizdeki imkân ve kabiliyetleri verimli bir şekilde kullanmamız gerekiyor.
Yeter ki ortak aklı işletebilecek bir toplumsal mutabakatı sağlayabilelim. Lüzumsuz iç çekişmelerle enerjimizi boşa harcamayıp, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte bu belayı atlatmak için gerekli tedbirleri alacak basireti gösterebilelim.
**************************************
Geçmiş ve Mevcut Kudretimizi Bilmek
Fransız imparatoru III. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri (elçisi) Keçecizâde Fuad Paşa‘nın ayağa kalkmadığını görür.
Bunun üzerine protokol nâzırı olan memura der ki: “Gidip sorun bakalım. Yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
Bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
“Hâşâ! Eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?“
Hem geçmişteki kudretimizin farkında olan ve hem de mevcut gücümüzü bilerek (komplekse kapılmadan ama gücümüzü abartmadan), bu gücü azami ölçüde değerlendirebilen devlet adamlarına ihtiyaç duyuyoruz.
*************************************
Hem Cahil Hem Müslüman
Fuad Paşa’nın babası Keçecizade İzzet Molla‘nın dili oğlundan da sivriymiş…
Rumlardan Hançerli Bey, Hıristiyan olduğu halde Osmanlıcayı iyi bilir, özellikle hadisler hakkında derin bilgisi varmış.
Bir gün cahil bir Müslüman, İzzet Molla’ya Hançerli Bey için şöyle demiş:
“Madem İslamiyet’i bu kadar biliyor, niye Müslüman olmuyor?”
İzzet Molla adama şöyle bir bakmış:
“Sen bu kadar cehaletinle niye Hıristiyan olmuyorsun?”
***
Bugün cehaletinin ve cahil cesaretlerinin büyüklüğüne şaştığımız Müslümanların sayısı ve cüretleri o kadar çok ki.
Bunlara hak ettikleri cevapları verebilecek Keçecizade İzzet Molla gibi aydın devlet adamlarını adeta mumla arıyoruz.
Sözde “kanaat önderi” olan cahil din adamlarına karşı devletimizin mevcut yöneticilerinin tavırları çok farklı. Haddini bildirmek bir yana, bu tür adamları saraylarda ağırlıyor veya ayağına kadar gidip karşılarında diz çöküyorlar.
***********************************
Ekonomik Kriz Dönemi İçin Tavsiyeler
Vatandaş olarak bizlerin gidişatı değiştirme imkânımız yok. O halde, bari “gelen afetten en az zararla nasıl çıkarız?” hesabını yapalım.
İlhan Kesici’nin önceki krizlerden birinde yaptığı tavsiyesi şimdi daha da geçerli: “Çare ayağını yorganına göre değil, yorganının yarısına göre uzatmakta.”
Aşağıda uzmanlardan edindiğim bilgileri paylaşıyorum. Böylece okuyucularıma belki biraz faydam olur.
Borçlanmadan kaçının. Kredi kartı borçlanmalarınızı azaltın, var olan borçları kapatmaya çalışın.
Döviz geliri olmayanlar, kesinlikle dövizle borçlanmayın. Ticari işlemlerinizi TL ile yapın.
Konut fiyatlarının daha da düşmesi bekleniyor. Konut alımı için daha uygun şartların oluşmasını bekleyin.
Mümkünse nakitte kalın. Döviz ve faiz kazandıracak görünüyor. Tüketici özellikle nakit parası ile çok cazip fiyatlarla mal alma imkânına kavuşacak. Fiyatların aşırı düşmesini engelleyecek tek faktör döviz fiyatlarındaki artış olacak.
Devletin fiyatlarını belirlediği ve genel ve yerel bütçelerin en önemli gelirlerini oluşturan (ÖTV, KDV, ÖİV gibi gelir kaynakları olan) elektrik, doğalgaz, telefon (iletişim) ve su fiyatlarında artışlar devam edecek. Sigara ve içkiye zamlar yapılacak. Devletin dolaylı vergiye ihtiyacı artacağı için vergide adaletsizlik artacak.
Enflasyonda bir artış olması beklenmekte. Maaşlardaki artışlar kesinlikte enflasyonun altında kalacak.
Tasarrufları olan vatandaşlarımızın risk ve kâr dengesini optimize edebilmek için tasarruflarını bölerek farklı yatırım araçlarına yatırması uygun olur. Borsa sade vatandaş için oldukça risklidir. Profesyonel yardım almaları gerekir.
İşverenlerin işçi çıkarmayı en son düşünmesi gerekir. Bir işletmenin en önemli sermayesi onun entelektüel birikimidir (yetişmiş insan gücüdür). Kriz ne kadar derin ve ne kadar şiddetli olursa olsun, belli süre sonra yeni dengeler oluşacaktır. Kriz sürecinde ve kriz sonrasında mevcut entelektüel sermayenizi koruyamazsanız yeni dengeler oluşurken zayıf bir bünyeniz olacaktır. İllaki bazı çalışanların çıkarılması gerekiyorsa, ilerde ikame edilecek personelin, yerini kısa zamanda doldurabileceği, en vasıfsız çalışanlardan başlamak uygun olacaktır.
İşsizliğin genel olarak artacağı ve birçok kişi için maaşların reel olarak düşeceği tahmin ediliyor.
Döviz bazlı kira sözleşmeleri TL’ye döndürülmeli. Kiralardaki artışın enflasyonun gerisinde kalacağı hatta birçok konut ve işyeri için kira artışının gerçekleşmediği bir dönem olacağı beklenmekte.
Durum iç açıcı değil, ancak karamsarlığa kapılıp kriz sonrasında hazırlanmamak birçok fırsatın kaçmasına yol açabilir. Özellikle bir işyeri olanlar ve tasarrufu bulunanların bu dönemi kriz sonrası için ciddi bir fırsata dönüştürmesi mümkün olabilir.
***
Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor ve Bayram sevinci ile dolu günler diliyorum.