Asker olurum, vergi veririm, kemer sıkarım, ben emir kuluyum bey! Yükseklerimden yel, alçaklarımdan sel, başımdan el eksik olmaz hey! Evim kerpiç hanem susuz, köyüm yolsuz! Devlete isyan hâşâ! Biz buyuz bey! Acı otağ kurmuş avlumda aç mıyım tok muyum kimin umurunda!
Mahkemeleri siyah beyaz televizyonların Yeşilçam klasiklerinden tanıdım. Yaz kızım diye buyruk veren pos bıyıklı sevimli yüzlü hâkim amcaların hep mazlumdan yana karar kıldığını sandım. Yıllar yılı biriken dosyaların içinde adaletin tecelli ettiğine kandım da yandım. Önce asıldım sonra yargılandım bey!
Bir zamanlar ülkemde İstiklal Marşı’yla açılıp İstiklal Marşı’yla kapanan televizyonum vardı. Şimdilerde gün yirmi dört saat futbol yasası ekranları sardı. Zindanlarda unutulanlar Yusuf’a bile ardı, ozanda sazını eline aldı tey tey tey!
Kızıyla kızanıyla topyekûn verilen kurtuluşun orta yerinde söndüm. Dumlupınar’da Afyon’da dirildim dirildim öldüm bey! Ceylan derisi koltuklardan Kurtuluş mücadelem sorgulandı. Destursuz milletin kalbine hedef alındı. Ne kadar salya varsa dışarı salındı hey!
Güneşli günün ardından bastıran fırtına da şemsiye, sıcak temmuz gününde palmiye oldum bey! İhanet odakları senaryo çizerken ülkem üzere, titreyip kendime döndüm, beş bin gül goncasını toprağa gömdüm. Yaşamadım yaşatmak için, bizde sual olmaz neden niçin? Mirasıma çullananlar gün sizindir yen için!
Ben Anadolu’yum, Trakya’yım. Kuzeyim- güneyim, batıyım- doğuyum. Dedemin kemikleri bu topraklarda, kanı bayrakta oldukça, ay gökte, güneş doğudan doğdukça Türk’ün ocağının tüten bacasıyım hey!
Asker olurum, vergi veririm, kemer sıkarım, ben emir kuluyum bey! Yükseklerimden yel, alçaklarımdan sel, başımdan el eksik olmaz hey! Evim kerpiç hanem susuz, köyüm yolsuz! Devlete isyan hâşâ! Biz buyuz bey! Acı otağ kurmuş avlumda aç mıyım tok muyum kimin umurunda!