Bugün gazetesinde röportaj yazarı olarak çalışırken ani bir kararla askere gitmeye karar verdim. İstanbul Fatih Askerlik Şubesi’nde yoklamamı yaptırdım ve hemen 95. Dönem yedek subay öğrenci olarak Polatlı Topçu ve Füze Okulu’na gittim(1968). İdeolojik çatışmaların yoğun olduğu yıllardı o günler. “Kim çavuş çıkacak, kim çıkmayacak?” diyerek şans oyunları oynanırdı ideolojik gruplarımız içinde. Asteğmen olarak Erzurum 29. Tümen’e kur’a çektim. Bir valiz kitabımla birlikte Palandöken’e “merhaba” dedim.
Sözkonusu senelerde kitap okuma, basma, yayma ve dağıtım zirvedeydi. Bir yarbayımız vardı Necdet Sencer adında. Kitapla olan dostluğumu görünce muhabbete başladık. Ailesinin İstanbul Şişli Halaskargazi Caddesi 275 no’da bir kitapevleri varmış; Sander Yayınları ismiyle. İlk izinde gittim Sander Yayınevi’ne tanıştım. Getirdiğim selam ile bana % 25 iskonto yapacaklarını belirttiler. Ancak yayınlarının önemli bölümü o gün moda olan sol eserlerdi. Buna rağmen başta Kemal Tahir’in, Mithat Cemal Kuntay’ın, Lord Kinross’un yayınladıkları bütün eserlerini aldım. Sander’in yöneticisi birkaç kitabı daha okumam için ısrar ediyordu; J. J. Servan-Schreiber’in bir yılda dört baskı yapan Amerika Meydan Okuyor ve Bir Toplumun Uyanışı’yla Anthony Sampson’un Avrupa Nereye Gidiyor?
Fikir Emekçilerinin Dönemlerini Yazma Vebali
Bu son kitapları yeniden okumak ihtiyacı hissettim. Peki neden? İki önemli gelişme oldu benim için. Birincisi Star’ın Büyükdoğu eki vermesi, ikincisi de Almanya’nın bir rahip olan Joachim Gauck’u cumhurbaşkanı seçmesi. Hatırlarsanız Almanya Başbakanı Merkel de rahip bir aileden gelmektedir. Almanya’nın 11. Cumhurbaşkanı aktivist-rahip doğu Almanyalı Gauck görevi Berlin’de selefi Chirsitan Wulff’dan devir alırkenki törende sevgilisi Daniela Schadt de yalnız bırakmamış! Çiçeği burnunda Gauck, Fransa’nın musevi Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin tersine Türk göçmenler ve islamiyet konusunda ılımlı bir çizgi sürdüreceğini de ilk açıklamasında belirtmiş. Sarkozy Ailesi İspanya’daki yahudi kırımı zamanında Osmanlıların himayesinde önce Selanik’e yerleştirilmiş, daha sonra da Macaristan’a göç etmiş batılılar.
Akademik çalışmalar ancak ilgilisi için önemlidir. Fakat roman, hikaye, şiir gibi edebi dallardaki yayınlar her kesimin alakasını celbetmiş, okunması ve anlaşılması rahat eserlerdir. Keşke bu dönemlerin de romanları, hikayeleri yazılsa, filmleri çekilse. Nedeni de hala Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan dört milyonu aşkın ve bir kısmı da ya vatandaşlığa geçmiş, ya da çift tabiiyetli insanlarımız var da ondan. İyi ki bir zamanlar batıya yönelmiş Türk Edebiyatı içinde Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid Tarhan, Samipaşazade Sezai, Muallim Naci, Nabizade Nazım gibi ediplerimiz var da döönemlerini yazmışlar. Bu çerçevede aziz dostum Hasan Kayıhan’ı hemen zikretmem gerek Köln’de Bir Türk Kızı romanıyla.
50 Yıl Sonrası Hedef Gösteriliyor
J.J. Servan-Schreiber ne diyordu Amerika Meydan Okuyor’da? George W Bush’un 11 Eylül’de New York’taki ikiz kulelerin vurulmasının ardından yaptığı açıklamada “Haçlı seferleri yeniden başlamıştır”ı da içimde duyarak bu eseri paragraf paragraf not alarak yeniden okudum. Çinli Kuan Tzu’dan “Birisine bir balık versen bir defa doyar, balık tutmayı öğretsen ömür boyu doyar” diye bir alıntı yaparak şöyle diyor ABD’li yazar 1968’de 4. Baskısı yapılan eserinde;
“Asrımızdaki savaşın en yetkili silahları yaratıcı muhayyile ve organizasyon yeteneğidir.. Bu kez karşımızda ne Alman ordusu vardır, ne Münih ve ne de sedan. Bunların yerini General Motors, Bulicin ve Condord uçağı almıştır. Bu savaş topsuz tüfeksiz ilk savaştır. Bugün ortaya atılan yeni bir Malraux çıkacak olsa, Tervel’de boğuşanların yiğitliği yerine, titan maddesinin fethi uğrundaki akıl almaz savaşları, ya da “Birleşik Devletler” alemini ele geçirmek için, girişilen korkunç kavgaları anlatmakla gençliğin ruhunu coşturabilirdi.(sahife 12)
Ortak Pazar’da bizim için hem yeni, hem de ciddi olan şey Avrupa toprağı üzerinde yabancısı olduğumuz bir organizasyon senatonun gelişi ve yayılmasıdır.(23)
Devlet bu güzel tesislere kavuşmakla ne kazanacaktır? Zamanımızda bir sınai teşebbüsün en önemli olan yönü, ne duvarlar ve ne de makinalardır. Önemli olan gayri maddi elamanlardır yani insandır, bunlar da millileştirilemez.(51)
Bilgisayara Yıllar Önce Vurgu
Eğitimin asıl amacı; insanoğlunun yeteneklerini son haddine kadar geliştirebilmektir. Çağımız dünyasında modern teknoloji ile O’nun temelini teşkil eden monagment olmadan ne insanlık gerçek ilerleme kaydedebilir ve de ekonomi.(90)
Nüfusun daha büyük ölçüde şehirleşmesi, sinai otomasyonun doğuracağı sonuçlar ve eğitim sistemimizdeki değişiklikler, bizi ne işe yaradığını, daha yeni öğrenmeye başladığımız bir araca ulaştırır; kompüter’e. Kompüter ile bundan doğan haber alma sistemleri 1980 dünyasının en önemli faktörü olacaktır.(96)
Avrupa Topluluğu içinde Amerikalılarla boy ölçüşebilecek büyüklük ve yapıda pek az şirket vardır.(116) İdeolojik nitelikte görüşleri bir yana bırakırsak, endüstri alanındaki sorumluluğa tek çözüm yolu federal tipte bir organizasyon olduğu ortaya çıkar.(119)
Eğer Avrupalılar gelişmelerini kendi elleri ile yürütmek, yani kaderlerine hakim olmak istiyorlarsa, milli ölçüde kendi kendine yeterlik yolunu artık bulmalıdırlar ..sosyalizm denen şeyin eylemine gerekli araçları artık orta çapta bir Avrupa milletinin çağdaş ekonomin ihtiraslarına oranla dolduracak kadar, çerçevesi içinde bulmak çok zordur. Burada sosyalizm kelimesini kullanmak şart değildir. Sosyalizm iradesi politik sistemlerden sadece bir tanesidir.(164)
Korku ve Büyüme Refleksi
Büyük Amerikan Endüstrisinin dümen suyuna giren(165). Ortak pazardaki milli devletler ekonominin kontrolü için gerekli bir takım araçları ellerinden kaçırmış durumdadırlar. Gümrük tarifeleri, miktarların kontrolü, Papa paritesi gibi. Gelişmek isteniyorsa, ya bütün Avrupa’yı kapsayan bir endüstri politikası yaratacağız, ya da Amerikan Endüstrisi Ortak Pazar’ın geleceğini düzenlemeye devam edecektir.(166) Amerika’da devlet, alımları, teknolojik yenilikleri kamçılayan güçlü bir mekanizmadır.(168)
Üç büyük hareket; uzay araştırmaları, atom enerjisi ve ses üstü uçaklar(174).. Devlet-endüstri ve üniversite işbirliği(178)..Amerika’ya karşı Avrupa’da ortak bir federasyon veya konfederasyon(187)..bugün Amerikalılar kendi yurdumuzda bizden daha iyi çalışmasını biliyorlar. Bu iş sadece bildiğimiz kafa meselesi değildi. Bir organizasyon, eğitim ve yetişme meselesidir.(193) Asıl ise yeni araçların, başkalarından daha iyi kullanmayı başarabilmektir. (210) Bugün sol, ilerlemenin hızlanması karşısında düştüğü korku ve büyüme refleksinden kurtulup geleneksel değerlerine kavuşursa(213)..kurtuluşumuz ancak böyle bir uyanışa bağlıdır(279).”
2040 Yılının Okuyucusuna Ulaşmak
Amerika Meydan Okuyor’un bu baskısı 288 sahifeydi. Aradan neredeyse yarım asır geçmiş, dil, üslup, teknoloji, rejimler ve insanların değiştiğini de nazara alarak değerlendimek gerekir. “Biz burada neredeyiz?”e de cevap verebiliriz. Bunun peşinden de hemen sıcağı sıcağına Stratfor’un kurucusu George Freıdman’ın Gelecek Yüzyıla-21. Yüzyıl İçin Öneriler’i (Pegasus yayınları 2009) okudum. Buna göre büyüyen ekonomisiyle eski rölüne dönmesi, bölgede etkin bir güç olması ihtimali yüksek Türkiye, Meksika ve Polonya milenyumda öne çıkacak. Çin krize girecek, ABD ile Rusya arasında yeni bir soğuk savaş dönemi başlayacak.
George Orivel’in 1984 romanını çok geride bıraktık. Burak Turna acaba Timaş Yayınları’ndaki “Üçüncü Dünya Savaşı”na böyle mi giriyor?. Satış rekoru kıran Orkun Uçar -Burak Turna’nın politik kurgu romanı, sanal bir çalışma şeklindeki, serinin dördüncü kitabı yayınlandı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye saldırısını anlatan Metal Fırtına gibi bir şey mi yaşayacağız acaba?
TRT’de yönetici olarak çalışırken, kurucusu olduğum Teleteks Yayınları için Japonlarla görüşmeler yapılıyordu. Tokyo’da, Japonlar televizyonlarını heyetimize gezdirdiler.(1990) Ancak bir departmanı göstermediler! Bizimkiler merak edince cevapları şöyle oldu; “Önemli bir ünite değil, 2025 yılının televizyon yayıncılığı çalışmaları yapılıyor. Sadece teknik değil, içerik için proje üretiliyor. 2025 yılının televizyon izleyicisi yayınlarımızdan ne ister, nasıl mutlu olur’a cevap arıyorlar? Hepsi o kadar!” Alışmadığımız bir cevaptı, Ankara’da günlerce ne demek istendiğini anlamaya çalıştı arkadaşlarımız.
Mustafa Kemal Paşa’nın önemli ve ileri bir tespiti olan “Sovyetler birgün parçalanıp dağılacak ve soydaşlarımız bağımsızlıklarını kazanacaklardır.” mealindeki açıklaması neden yıllarca kamuoyundan gizlendi, arşivler açıklanmadı acaba?
Çıraklar Kalfalarını, Kalfalar da Ustalarını Geçebilecek mi?
Sizce promosyon olarak Büyük Doğu’nun tıpkı basımı mı önemli, yoksa insana yatırım yaparak miras yemekten vazgeçip önümüzdeki on yılların yeni Necip Fazıllarını yetiştirmek mi? Yani 2025 yılının okuyucusunun programını üretmek mi? Bir rahip birkaç gün önce Almanya’da cumhurbaşkanı oldu, bir başka rahip ailesinden bayan Merkel Berlin hükümetini yönetirken, “dindar nesil yetiştirmek mi- yetiştirmemek mi? 4+4+4 mü olsun, yoksa 1+8+4 mu yapalım?” tartışması ne kadar banal kalıyor!
Prof. Dr. Salih Tuğ, Tarık Zafer Tunaya’daki Prof. Dr. Süleyman Yalçın’a Vefa Toplantısı’nda islam coğrafyasının geri kalmışlığına dikkat çekerken bir hadis-i şerife vurgu yaptı “Yanlış bir yorum var boynuz kulağı geçmemeli diye.. doğrusu çıraklar ustalarını yakalamakla kalmamalı, geçebilmeli. Terakkimiz, gelişmemiz, büyümemiz buna bağlıdır.”
Ne dersiniz?