Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Peki ya bir Türk?
İşte çarpıcı sonuçlar:
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığının henüz istenilen seviyede olmadığı belirtilerek, bu alışkanlığın özellikle çocuklara kazındırılmasında ailelere önemli görevler düşmektedir..
Kitap okuyanların kendini yenileyen, geliştiren, eleştiren, demokrasinin temel taşlarını oluşturanlardır. Popüler kültürün öznesi kalabalıklardan oluşur, kalabalık psikolojisinin de sorgusuz sualsiz yeniliklere kapılıp gitmeye müsaittir, bu durumun da kültürü besleyecek unsurların önü tıkanmıştır..
Yapılan araştırmaların, Türkiye’de okuma alışkanlığının çok düşük olduğu “Araştırmalara göre, bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Türkiye’de ise 6 kişiye bir kitap düşüyor. Araştırmalarda elde edilen bu sonuç, ülkemizde kitap okuma oranının ne kadar düşük olduğunun göstergesidir.”
Türkiye’deki eğitim sisteminin kitap okumaya teşvik edici olmadığı, kitap okuyanların örnek olarak gösterilmediği, en önemlisi çocuğa model olabilecek kişilerin kitap okumaya karşı duyarsız davrandıklarını, bu ortamda çocuklardan kitap okumalarının beklenmesinin yanlış olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırılmasında ailelerin baskı yapmak yerine örnek olmaları gerekmektedir “Evde anne-babalar çocuklarıyla kitap okumalı, onlarla kitapçılara gitmeli, onlara kitap hediye etmeli. Kitap okuma alışkanlığı çocuklara ancak sevgiyle kazındırılabilir”
Okullarımızda kitap okuma alışkanlığı edindirme adında bir ders koymamız gerekli görülüyor. Demesi Kolay da acı veren bir gerçek. Aslında Türk toplumunun en çok okuması gerekirken en az okuyan bir toplum olarak görülmesi toplumun gittikçe yozlaştığını göstermekte.
Yaşayan kişiler olarak ve /veya bu durumu algılayan bireyler olarak etrafımızda çalışmalar yapmalıyız. Muasır medeniyetler seviyesine çıkmayı hayal etmek hamasi nutuklar atarak olmamalı. Gerçekten toplumumuzun okuyarak bir yerlere gelmesi gerektiğini vurgulamak zorundayız.
Bu gün gençliğimiz kütüphanelerde sabahlamalı bilgisayar başında dünyanın değişen ve gelişen gerçeklerini araştırmak zorunda. Gelecek güzel şeylere gebe ama bizim için bu doğumun çok sancılı olacağı görülmekte. Bunu en iyi atlatmanın yolu okumaktan geçtiğini hepimiz görmekteyiz. Önce biz okumalıyız daha sonra çevremizdekileri teşvik etmeliyiz.
Çevremizde okuma seferberliğini başlatalım. Okullarımızda başlatalım. İlçemizde başlatalım. İlimizde başlatalım. Türkiye de başlatalım. Artık bir yerlerden başlamamız gerekliliği geldi de geçiyor. Ham hayaller peşinde koşmanın manasızlığı ortada. Günümüz basın ve yayın organları daha çok yayınlarında magazin haberleri adıyla anılan yayınlara destek vermekte belkide reytingi yüksek olduğu için tercih edilmekte ama okuyucunun okuma alışkanlığı kazandıracak faaliyetlerden uzak durmakta.
Bu şartları hepimiz biliyoruz da çözümü ne diye düşünüyor muyuz? Bunu düşünmek gerekmekte. Biz birde bu yoluyla konuyu ele alalım. Öncelikle medya: Renkli resimlerle sayfalarını doldurmaktan vaz geçmeli, okumaya özendirici yayınlara yer vermeli, vurucu sloganlarla okumayı teşvik edici yazılar yayınlanmalı; Okullar ve öğretmenlerimiz: en fazla duyarlı olması gerekenler. Her gün yılmadan her ders bıkmadan öğrencilerimizi çocuklarımızı okuma konusunda teşvik etmeli onları yönlendirmeli örnek olmalılar; herhalde kamuoyu olarak bize en ağır görev düşmekte her platformda bu konuyu gündeme taşıyarak bu konuda gereğini yapmamız lazım çevrenin göstereceği duyarlılık bizim için çok önemlidir.
Ben şu anda bir kitap okumaya başladım. Sizlere kolay gelsin.
Bir Türk; yılda gelişmiş ülkelerin okuduğundan daha fazla kitap okumaktadır. Gerçekleşmesi umudu ile.
Saygılarımla