Her toplumun kendine has değerleri vardır. Bu değerler bir toplumu tanıtan özelliklerdir.
Mesela Türk toplumunun belli başlı değerlerini ele aldığımızda bunları çalışkanlık, zorluklar karşısında birlik içerisinde olma, aile yapısının güçlülüğü, hangi şartta olursa olsun sadaka almaktan ziyade vermeye çalışma ve özellikle yabancıların bizler hakkında söylediği en belirgin özellik olan Türk kimliğine bağlılık şeklinde özetleyebiliriz.
Ancak bugüne baktığımızda bizi var eden bu değerlerimizin birer birer çökertildiğine şahit olmaktayız.
Nasıl mı?
Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi artık uluslar arası arenada milletlerin birbirine hükmetme savaşı karşı tarafa benimsetilmek istenen “imajla” olmaktadır. Özellikle kitle iletişim araçları çizilen imajların halka alıştırılıp benimsetilmesinde çok mühim rol oynamaktadır.
Mesela ülkemizde uzun zamandır televizyonda bilgiden ziyade şansa dayalı yarışma programları yapılmakta ve bu programlar halk tarafından çok tutulmaktadır. Nitekim ülkemizde şans oyunlarının da gittikçe artış göstermesi halka ileride tabiri caizse kumarbaz olma yolunu açmaktadır.
Söz konusu programlar ve oyunlar uzun vadede toplumu kolaycılığa, bu durumun neticesi de ileride herhangi bir zorluk karşısında toplumu mücadeleden yoksun bir zafiyet içerisinde olmaya sevk edecektir.
Üretmekten ziyade tüketmeye yönelik bir politikanın güdüldüğü ülkemizde, bu politikanın bir neticesi olarak, maalesef tarihinde hiç görülmediği bir şekilde sadaka kültürü gelişmiştir. En son yapılan seçimlerde halkın % 47’sine yardım yapılması durumun vahametini göstermesi açısından önemlidir.
Bunun yanında son dönemde devlet politikasında üretimden kaynaklanan para akışından ziyade dünyadaki en yüksek faizi vererek para akışını sağlama yoluna gidilmesi ilerleyen zamanlarda üretim kaynaklarımıza el konulmasına sebebiyet verebilir. Dolayısıyla geçmişte Duyun-u Umumiye tecrübesini yaşamış bir millet olarak tekrar aynı hataya düşmemize neden olacak politikalardan kaçınmamız gerekmektedir.
Dışarıdan milletimizin en önemli özelliği olarak görülen “Türk kimliğine” bağlılık ise son dönemlerde en çok çökertilen değerlerimizin başında gelmektedir. “Ben Türküm” demek artık neredeyse cesaret isteyen bir konu haline gelmiştir.
Uzun zamandır milletimizin milli hassasiyet gösterdiği konular özellikle televizyonlardaki tartışma programlarında sık sık gündeme gelmektedir. Bunun neticesinde halkımız, konuşulmasına bile izin vermediği konulara önce “alıştırılmış”tır. Daha sonra bu alıştırılmışlık “tepkisizliği” getirmiştir. Tepkisizlik ise bir milletin zamanla adeta “modern köle” haline gelmesi demektir.
Netice itibariyle dünyadaki oyun kurucular tarafından çizilen imajlar toplumlara aynı yöntemlerle nüfuz ettirilmek istenmektedir. Anlaşılan o ki Türk toplumuna oyun kurucuların çizdiği imaj “kişiliksiz toplum” şeklindedir. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın her köşesi için toplumumuzun güçlü bir kişilik sergilemesi gerekirken hızla kişiliksizliğe doğru gitmemiz ise tarihe “bir toplumun nasıl çökertildiğine örnek” teşkil ederek geçmemize neden olacaktır.
İyi haftalar!…