Bir Söz, Bir Konu, Bir Yorum (2)

70

Bu iki güç ABD ve AB, her iki taraf da, taraftarlarının sayısını artırmakla meşgul.

Zahirde beraber gibi görünüyorlarsa da, aslında Almanya’nın ikinci olarak Fransa’nın başını çektiği AB; ABD’nin karşısındadır.

Ona muhtaç olmayacak bir duruma gelmek için mücadele ediyor.

Zaten Türkiye’nin Güneydoğusundaki terör örgütünün el altından, hem ABD hem de başta Almanya olmak üzere tüm AB ülkeleri tarafından desteklenmesinin altında yatan gerçek aynıdır.

ABD, Ortadoğu’daki petrolün başında oluşunu devamlı kılmak ve garanti altına almak için kukla bir devletin varlığını zaruri görüyor.

Bu yüzden elinden gelen örtülü ve açık desteğini esirgemiyor!

Her iki blok da; eğer kukla devlet kurulacaksa benim kanadım altında kurulmalı diye düşünmektedir.

Kaldı ki Almanya teknikte ne kadar ilerideyse, petrol kaynağına sahip oluşta o kadar geridedir.

İşte ABD ve Almanya’nın başını çektiği AB’nin Ortadoğu’da oyunlarını bozan -bütün ekonomik olumsuzluklarına rağmen- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Bir kısım şuursuz aydınlarımızın bütün kötülemelerine, paylamalarına ve düşük göstermelerine rağmen; beğenmedikleri bu devlet, hor gördükleri bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti; hem ABD’nin hem de AB’nin oyunlarını bozmuştur.

İnşallah bozmaya devam edecektir.

Çünkü “Bir şem’a (bir mum) ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.”

Evet, Kohl’un da demek istediği gibi, AB Türkiye’yi istiyor.

İstiyor istemesine ama bölük pörçük olmuş bir Türkiye istiyor!

Eyaletlere ayrılmış, millî bütünlüğü kalmamış bir Türkiye istiyor!

Bir pazar niteliğinden başka korkulacak bir yanı olmayan bir Türkiye istiyor!

İşte ancak böyle bir Türkiye’yi, o da ancak içinde değil de yanında uydusu olmak kaydıyla istiyor!

Nitekim “Körfez krizini takiben 1992 Temmuz’unda eski ABD Ankara Büyükelçi’si ve CIA Ortadoğu uzmanlarından Abramowıtch’ın ‘On yıla kalmaz Türkiye’nin federasyonlara ayrılıp bölüneceği’ yolundaki ifadeleri gazetelerde bir haber olarak çıkması; Türkiye üzerinde oynanan plânlı bir çalışmanın olduğunu” göstermektedir. (Yakan Cumalıoğlu, Her Şarta Göre Değişebilen Senaryolar ve Kuzey Irak, Orkun, Mayıs 2002, s. 6)

Böylesi bir isteyişi alsınlar da başlarına çalsınlar.

Unutmasınlar ki, Türkiye AB’den önce de vardı, AB’den sonra da var olmaya -onlar istemeseler de- devam edecektir inşallah.

Türkiye olarak bizler, aslında AB’ye karşı değiliz.

Ama AB’de biz olarak, bütün olarak ve biz kalarak AB’de yer almak istiyoruz.

Yani Türkiye şerefiyle, haysiyetiyle ve onuruyla;

Her yerde olmak ister ve olmalı diyoruz.

Yoksa uydu bir Türkiye görmeyi hayâl edenler, ancak hayâl görüyorlar.

Aslında Türkiye, kendi coğrafî konumunda lider olan, liderliğe lâyık bir devlettir.

Türkiye her türlü kuruluşta sağında İslâm Âlemi, solunda Türk Dünyası,

Merkezde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yer almalı.

Zaten çok gözler böyle bir Türkiye’nin,

Hasreti ve bekleyişi içindeler.

Âdeta gün sayıyorlar.

Nitekim o büyük günün çok yakın olduğundan;

Asla şüphemiz yok aziz okur!

“Kim bilir belki yarın,

Belki yarından da yakın.”

 

 

Önceki İçerikDevasa Borç Kimin Eseri, Sirmen’in mi, Karaosmanoğlu’nun mu?
Sonraki İçerikYazar Oğuzhan Cengiz’le, ‘Türk Milliyetçiliği ve Ülkücülük’ İsimli Kitabı Hakkında Konuştuk.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.