Bir Şehrin Uyanışı Kıbrıs’ın Maraş’ı

80

Türkiye’dekinin adı Kahramanmaraş çünkü bağımsızlık mücadelemizde dillere destan kahramanlıkları barındırıyor da ondan.

Kıbrıs’takinin de adı Maraş ama ”Hayalet Şehir”. 1974’ün Ağustosunda orada da bir savaş yaşandı.   Bu şehrin ele geçirilmesi TSK’nın hedefi değildi ama birliklerimize bu şehrin yüksek binalarında mevzilenen Rum uçaksavarlarınca öylesine şiddetli ateş açıldı ki, en nihayetinde birliklerimiz cephe güvenliğini sağlamak maksadıyla bu şehri de ele geçirildi

Pekiyi, neden ”Hayalet Şehir?”

Çünkü savaş sonrasında bölgede bulunan yüzlerce turistik tesisi muhafaza etmek adına şehre giriş-çıkış yasağı getirildi.

O tarihten bugüne tam 45 yıl geçti. Girişi yasak! Yaşanan savaş bu şehre sadece yalnızlık getirdi. Yarım asırdan bu yana savaş sırasında binaların, sokakların içi nasıl kaldıysa her şey öylece duruyor. Yeryüzünde inşa edilip de zamanın durduğu, yaşamın donduğu yer sadece burası.

Binaları var ama insanları yok…

Böyle bir yer olur mu demeyin!

Nasıl ki, 45 yıldan beridir Kıbrıs adasında yer yerinden oynamış, insanların yaşam biçimleri değişmiş, ada kuzey güney diye ikiye bölünmüş. Adanın kuzeyinde ayrı bir devlet, güneyinde ayrı bir devlet var! Ama bu yarım asırlık süreçte adada sanki hiçbir şey olmamış gibi adaya şaşı bakan bir dünya var ise! Böylesine bir yer de olur; adına isterseniz ”Hayalet Şehir” der geçersiniz, isterseniz ”Yasak Bölge”, ya da Yunanca adı ile ”Varoşa”…

Gerçeğin kendisi bu!

Yıllardır hep konuşuldu! Kıbrıs müzakerelerinin her defasında konusu oldu! Rumlar müzakere masasına her oturduklarında Maraş bizim, bize teslim edin dediler! Ama Kıbrıs Türk tarafı buna karşılık ne istediyse hayır diyerek ret ettiler! Bu şehirde atalarımızdan, Osmanlıdan bizlere kalan vakıf arazilerimizi, mallarımızı dahi görmezden geldiler, sahte tapularla Rumların üzerine geçirdiler…

En nihayetinde bir ay önce KKTC’de bir hükümet değişimi oldu, belli ki bu hükümet Türkiye ile oturup konuştu, anlaştı.  Basına düşen haberlere göre ”Hayalet Şehir” Maraş’a yeniden can verilmesi kararı alındı.

Aslında çok gecikmiş olsa da bu çok doğru, yerinde bir karardır. Öyle ya adanın sahibi benim demeye devam edip de, adanın ve Doğu Akdeniz’de mevcut enerji kaynaklarını paylaşmaya yanaşmayan Rum tarafına böylece onların anlayacağı dilden çok doğru bir cevap verilmektedir.

Çünkü 10 bin yatak kapasiteli böylesine zengin turistik tesisleri olan bu şehrin yeniden hayata döndürülmesiyle bölgeden elde edilecek döviz girdisi de Kıbrıs Türk’üne kalacaktır.

Bir zamanlar Orta Doğu’nun Las Vegas’ı olarak bilinen bu şehir, ele geçirildiği tarihte rahmetli Denktaş;  hem Türkiyeli zengin iş insanlarına, hem de adanın dışında yaşayan zengin Kıbrıs Türk’ü iş insanlarına çağrıda bulunarak, Türkiye’de dahi olmayan bu beş-altı yıldız özelliklere sahip turistik otelleri işletmeleri için adaya davet etmişti. Hiçbir yatırım yapmadan hizmete hazır yüzlerce otel, apart otel ev, pek çok işletme. Ancak hiçbir yanıt alamamıştı…

İşte bu günlerde bu şehri yeniden turizme kazandırmak adına KKTC hükümeti harekete geçti. Önce konusunun uzmanlarınca teşkil edilecek bir heyet tarafından bu ”hayalet şehrin” mevcut durumu çıkarılacak bundan sonrası için ne yapılacağının kararı ona göre verilecek.

Son durumu yürekler acısı olan bu şehre yeniden hayat vermek öyle kolay değil milyarlarca dolar harcamak gerekiyor. Ancak otellerin büyük bir bölümü yabancı şirketlere ait olduğu için bu şirketlerin de yapacağı yatırımlarla böylesine güzel bir bölgeye yeniden canlılık gelebilir. Enfes kumsallarıyla bir zamanların eğlence ve turizm merkezi olan bu şehir yeniden Las Vegas karakterine bürünebilir.

Ancak ne gariptir ki! Maraş konusu gündeme gelir gelmez, böylesine önemli bir adımı atmaya hazırlanan KKTC hükümetine ilk tepki, kendi Cumhurbaşkanından geldi…

Sn. Akıncı bu bölgede yapılacak çalışmadan, hükümetin konuyla ilgili düşüncelerinden haberi olmadığını belirterek KKTC Cumhurbaşkanlığı makamının atlandığı, kendisinin de ”bostan korkuluğu” olmadığı açıklamasını yapmıştır!

Rumların ada çevresi ve Doğu Akdeniz’de mevcut enerji kaynaklarının işletilmesi yönünde pek çok ülke ile işbirliği yaptığı böylesine kritik bir süreçte KKTC’de iş başına gelen yeni hükümet, Türk bölgesi Maraş’ın turizme kazandırılması yönünde atmış olduğu bu önemli adım ile Rumların enerjiye odaklı hak hukuk bilmez uygulamalarına cevaben önemli bir avantaj sağlanmış ve Rumların yüreğini bu yönde bir korku sarmışken;  Sn. Akıncı’nın bu çıkışı hiç de uygun olmamıştır!

Kaldı ki, Rumlar müzakereler süreci de dâhil Türk tarafını ilgilendiren pek çok konuda haber vermeden açıklamalar yapıp, türlü açılımlara imzalar atarken, adada çözüm için ”Birleşik Kıbrıs” sonucundan başka bir şey düşünmeyen KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın bu süreçlerde çıtı dahi çıkmamıştır…

Aslında KKTC hükümeti Maraş’ın açılması yönünde değil bu turizm merkezinde yapılacak envanter çalışması yönünde bir karar almış, çok da iyi yapmıştır.

Bundan sonra atılacak adım; bir zamanlar Akdeniz’in incisi olan Türk bölgesi Maraş’ın yeniden eski kimliğine kavuşması, turizmin gözdesi olması için bu şehirde mevcut tüm turistik tesislerin işletmeye hazırlanmasıdır.

KKTC Cumhurbaşkanının konuyla ilgili yapacağı açıklamalar ise; KKTC Hükümetinin böylesine olumlu, zenginliği bilinen turizm hamlesinin önünü kesmek değil, tam tersine desteklemek yönünde olmalıdır.

 

 

Önceki İçerikCumhuriyet ve Millî Mücadele (4)
Sonraki İçerikAKP’de Başlayan Kritik Süreç
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.