Bir Nebze İnsan (3)

152

 

     İnsanın akıl ve
fikir meydanı öyle bir vüs’atte / genişliktedir ki,

     İhatası /
kuşatılması, göz önüne getirilmesi mümkün ve olası değil.

     O kadar dardır ki,
bir iğneye bile mahal / yer olamaz.

     Bazen zerre / en
küçük parça olan atom içinde dönüyor,

     Katre / damla
içinde yüzüyor, bir noktada hapsoluyor.

     Bazen de âlemi /
dünyayı bir karpuz gibi eline alır

     Ve kâinatı /
evreni misafireten / misafir olarak getirir,

     Akıl odasında
misafir eder.

     Bazen de, o kadar
had ve sınırını tecavüz eder aşar, yükseğe çıkar ki,

     Vâcibü’l-Vücûdu /
varlığı zarurî, kendinden olan,

     Ezelî ve ebedî
Allah’ı görmeye çalışır.

     Bazen de küçülür,
zerreye / atoma benzer.

     Bazen de semavat
ve gökler kadar büyür.

     Bazen de bir katre
ve damlaya girer.

     Bazen de fıtrat /
tabiat ve hilkati / yaratılışı içine alır.

x

     Cenabı Hakk’ın
insana verdiği nimetler, ister afakî / dışa dönük,

     İster enfüsî /
nefse ait, içe dönük olsun bazı şerait / şartlar altında

     İnsana gelip vusul
buluyor / ulaşıyor.

     Meselâ ziya /
ışık, hava, gıda, savt / ses ve seda gibi nimetlerden

     İnsanın istifade
edebilmesi / faydalanıp yararlanabilmesi;

     Ancak göz, kulak,
ağız ve bunun gibi vesaitin / vasıtaların açılmasıyla olur.

     Bu uzuv ve
organlar da, Allah’ın halk ve icadıyla / yaratmasıyla olur.

     İnsanın eli, kesb
/ kazanma ve ihtiyar / istek, irade ve tercihinde yalnız o vesaiti /

     Vasıta ve araçları
açmak ve harekete geçirmesiyle gerçekleşir.

     Bundan dolayı, o
nimetleri yolda bulmuş gibi,

     Sahipsiz, hesapsız
olduğunu zannetmesin.

     Ancak Mün’im-i
Hakikî’nin / hakikî nimet verici Allah’ın

     Kastıyla /
istemesiyle gelir;

     İnsan da
ihtiyarıyla / istek ve tercihiyle alır.

     Sonra, ihtiyaca
göre, in’am edenin / nimetlendirenin

     İrade ve
dilemesiyle, bedeninde intişar eder / yayılır.

x

     Öyleyse ey insan!

     Nedir bu gurur /
kibir ve böbürlenme?

     Nedir bu gaflet /
Yaratana karşı lâkayt kalış ve endîşesizlik?                                                                                                                                             

     Nedir bu haşmet /
ihtişam, nedir bu istiğna / ihtiyaçsızlık, nedir bu azamet / büyüklük?

     Elindeki ihtiyar /
seçme kabiliyetin, bir kıl kadar. İktidarın / gücün bir zerre kadardır.

     Hayatın söndü.
Ancak bir şule kaldı.

     Ömrün geçti, şuur
ve bilincin söndü. Bir lem’a / parıltı kaldı.

     Zamanın geçti,
kabirden başka mekân ve yerin var mı?

     Bîçare / zavallı,
çaresiz; aczine / güçsüzlüğüne ve fakrına bir had / sınır var mı?

     Emellerin
nihayetsiz / sonsuzdur. Ecelin / ölüm vaktin yakındır.

     Böyle acz ve
fakrınla, iktidar, ihtiyar ve iradeden uzak bir insanın ne olacak hâli?

     Hazain-i rahmet /
rahmet hazineleri sahibi Rahman ve Rahîm olan Allah’a,

     Böyle bir acz ile
itimat etmek / güvenmek lâzımdır.

     Çünkü O’dur
herkese nokta-i istinat / dayanak noktası.

     O’dur her zayıfa
cihet-i istimdat / yardım istenecek cihet ve yön.

Önceki İçerikCahiller Toplumun Temel Taşıdır
Sonraki İçerik‘Doğru ve Güzel Türkçe Sevdâlısı Dr. ŞÂKİR ALPARSLAN YASA ile ‘DENİZBANK MESELESİ’ Hakkında Konuştuk.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.