Bir Müzik Dehası ve İstanbul Efendisi Kilisli Prof. Dr. ALAEDDİN YAVAŞCA

21

Oğuz Çetinoğlu sordu, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli Cevapladı

(Üçüncü -Son- Bölüm)

Oğuz Çetinoğlu: Üstâdın mûsıkîseverlerimize bıraktığı armağanlardan söz eder misiniz?

Mehmet Cemal Çiftçigüzeli: Büyük Bestekâr Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca’nın 200’ü aşkın armağanı dışında bir uzunçalar (LP) var, 25 adet 78’lik taş plak, 15 adet 45’lik plak, 200 CD, Türk Musikisi, Türk Kültürü’ne Hizmet Vakfı, İstanbul Kilis Vakfı, Yapı Kredi Bankası ve TRT’ye yaptığı onlarca CD vardır. Ancak hızlı gelişen teknoloji karşısında bunların çoğu antika olmuştur. Fakat bir müzede bulunması gerekir. Çünkü bir dönemin belgesi ve bilgisidir. Mısır’da görev yaptığım sırada Kahire’de 250 müzenin bulunduğunu, bunun birkaç tanesinin de müzik ve enstrüman müzesi olduğunu öğrendiğimde şaşırıp kalmıştım. Batıda böyle örnekler çok. Fakat Mısır’da böyle bir kültür kurumunun olmasına hem şaşırmış ve hem sevinmiştim. Sonra düşündüm, taşındım böyle bir müze bizde hâlâ yok. Merhum TRT Teknisyeni Hâmi Gerçek TRT’de kullanılan eskimiş, modası geçmiş, tâmir edilmekten yıpranmış âlet ve edavatın atılmasına gönlü razı olmayınca önce kendi odasında, sonra yönetimin verdiği bir odada bir TRT Müzesi kurmuştu. İyi ki de kurmuş. Hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum. Ama Kahire’nin bile çok gerisindeyiz müzeler konusunda.

Kahire’de Japonların yaparak hediye ettiği muhteşem Opera Binası’nda uluslararası ilâhiler konseri dinlemiştim. Türkiye’yi de iki sanatkâr Abdurrahman Kızılay ve Mehmet Özbek temsil etmişti. Dev bir orkestra eşliğinde birkaç saat süren konserde sanatkârlar ayakta alkışlanmış ve canlı yayınlar yapılmıştı. Türkiye’de böylesi programlar gereği kadar ve liyakatli uzmanlarca yapılmıyor. Hep mesaja yönelik olarak hayata geçiriliyor. Dolayısıyla tıkanıklık oluşuyor ve bütün dünyaya açılmak mümkün olmuyor. Oysa onlarca örnekten birkaçını sıralayacak olursak dizelerde bir Yunus Emre gibi, bestelerde bir Saadettin Kaynak gibi ve bir Alâeddin Yavaşca gibi önemli anıt isimlerimiz, sanatkârlarımız var. Hem sanatkârlarımıza ve hem musikimize sâhip çıkmak ve aynı zamanda Dünyaya açılmak gerekir. Peki bu nasıl olacak?

Çetinoğlu: Ben de size sorayım…

Çiftçigüzeli: Önce kendi kamuoyumuz için yapacağız bunu. Mehmet Güntekin Başkanlığındaki Türk Müziği Vakfı bunu Atatürk Kültür Merkezi’ndeki çalışmaları ve konserleriyle yapıyor. TRT Haber Merkezinde çalışırken hafif batı müziği prodüktörü ile tanışmış ve sohbet etmiştim. “Neden batı müziği dinleyenlerinin oranı binde bir bile değil” diye sormuştum. Bana demişti ki o zaman “Batı müziğinin geniş alanlara yayılması ve dinleyicilerinin artması için herkes bu çağdaş müziğe sâhip çıkmalı ve sevmeye çalışarak çok sık dinlemelidir.” Bu biraz da tâciz ve baskı idi. Ancak vesâyet rejimlerinde olabilirdi. Mevzuat gereği TRT’de Hikmet Şimşek her Pazar günün yıllarca bir saat klasik batı müziği konserleri vermesine rağmen klasik batı müziğini dinlenme oranı artmadı; binde üçte kaldı. Bu müziğin de yaşaması gerektiğini düşünüyorum ama önce kendi müziğimiz. Bunun için telif hakları yasasında değişiklik yaparak Bestekârlarımıza katkı verilmeli. Dolayısıyla besletenmiş eserler daha önce olduğu gibi uzman kişilerce TRT denetiminden geçmeli, TRT arşivine girmeli. Radyo-Televizyon Yasasında değişiklik yaparak bu eserlerin medya organlarında yayınlanması sağlanmalıdır. Dikkat ederseniz filmlerde bile kullanılan müziklerin çoğu yabancı. Korku sahnesinde korku müziği, heyecanlı yerlerde heyecanlandıran, uyutulması gereken yerde uyku müziği çalınıyor. Hollanda’da bir kitapevindeki müzik reyonunda bu müziklerin kaset ve CD’leri gördüm. Belki o zaman Bestekârlarımız bir zamanlar târihimizde olduğu gibi müzikle tedavi konusunu bile yeniden canlandırabilirler. Türk müziğini desteklemek, yaygınlaştırmak, ustaların elinde yeni talebeler yetiştirmek önemli ölçüde kamu desteğine, hükümetlerin politikasına bağlıdır. Yeni Prof. Dr. Alâeddin Yavaşcaların yetişmesi de öyle. Alâeddin Yavaşca hekim idi, ama aynı zamanda Bestekârdı. Her meslek grubunda bunun olmaması için hiçbir sebep yok.

Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca’nın bağışta bulunduğu Türk Eğitim Vakfı, Bestekârımızın bir drama veya belgeselini, yahut drama belgeselini yapmalıdır. Eğer bin sinemacı bursiyeri yahut mezun olan talebeleri varsa o daha da kıymete geçer. Böylesi hayırsever sanatkârların sayısını artırılmasına vesile olur.

Çetinoğlu: Güzel fikir. Benim de bir düşüncem var:

TRT, Türk müziğinin icrâsı için ses yarışmaları düzenliyordu. Bunlardan birinde İnci Çayırlı, Ahmet Özhan, Ercan Saatçi ve Hülya Avşar Jüri üyesi idi. Yarışmanın adında ‘Alaturka‘ kelimesi geçiyordu ve yanlış hatırlamıyorsam ‘Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un‘ mısraıyla başlayan şarkıyı söyleyen bayan, birinci olmuştu. Yarışmanın ismi de, birinci gelen şarkı da Türk müziğine bir şey kazandırmadı.

Mehmet Güntekin, Fatih Salgar, Mehmet Hulûsi Yücebıyık, Münip Utandı, Birol Yayla,  gibi isimlerin de yer aldığı grubun danışmanlığında esasları belirlenecek bir beste yarışması, Türk Müziğine seviye kazandırır, bestekârlara imkân sağlar, yeni bestekârlar yetişmesine katkıda bulunur. Elbette bu yarışmanın şartları değiştirilmeden 5-10 sene devam etmesi gerekir.

Hayal gibi görünüyorsa da buna mecburuz, hattâ mahkûmuz.  Bizim yeni Alâeddin Yavaşcalara,  Lemi Atlılara, Hacı Ârif Beylere, Münir Nurettin Selçuklara benzerlerine ihtiyacımız var.   

Röportajımıza dönersek Efendim… Prof. Dr Alâeddin Yavuşca entelektüel bir insandı. Sohbeti tatlı, hitâbeti mükemmeldi. Tanıyanları ve özellikle Kilisli hemşehrileri tarafından seviliyordu. İsteseydi, Kilis’ten milletvekili seçilebilir muhtemelen bakan da olabilirdi. Bu yolu tercih etmedi. Sanatkârların politikaya girmemesi, günümüzdeki siyâseti yapmaması, amacı örtülü cemiyetlerde bulunmaması değerli insanlarımızı uzmanlık dallarında daha faydalı hâle getiriyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çiftçigüzeli: Çok doğru bir tespit. Zülfü Livaneli milletvekili oldu, parlamenterliği sanatkârlığının çok gerisinde kaldı. Ses getirmedi. Son yılların öndeki muhafazakâr ismi sanatkâr Uğur Işıldak da öyle. Milletvekili oldu, sonra parlamentodan ayrılan ilk isim idi. Prof. Dr. Alâettin Yavaşca’nın siyâsette kendine yer aramaması çok önemli bir gelişme. İyi ki öyle yapmış. Çünkü muhteşem bir usta. Ufku açık bir sanatkâr, donanımı ve birikimi dikkat çekecek kadar fazla. Sanırım 1966 veya 67’yılı olabilir. O yılların etkili gazetelerinden Yeni İstanbul vardı. Ben de aboneydim. Milliyetçi bir gazeteydi ve Adalet Partisi yanlısıydı. Bir defasında Dr. Alâeddin Yavaşca ile bir röportajı anons edildi. Birkaç gün sürdü. Bu röportajda Dr. Alâeddin Yavaşca masonluktan ayrıldığını, çünkü bu örtülü kuruluşun kapalı bir kutu olduğunu, açık ve şeffaf olmadığını anlatıyordu. Ayrıca sizin bir röportajınızda okumuştum, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca’nın bir ara (1991) Bedrettin Dalan’ın Genel Bakan olduğu Merkez Demokrat Partiye girdiğini, bir müddet sonra da “Politika bize göre değil” diye istifa ettiğini okumuştum. Zâten sanatkârların böyle yerlerde yaşaması, hayat bulması gerçekten zor. Günümüzde de zor. Hatta pek çok zor.

Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca’ya Allahtan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Kabri nurlarla dolsun Yetiştirdiği talebeler, bestelediği eserler, yazı ve röportajları, görüşleri, hayatı, yeni nesil için bir örnek, bir ölçü, bir ufuk olacaktır.

Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim Mehmet Cemal Bey. Mükemmel bir mülâkat oldu. Avrasya-Bir Vakfı’nda. KOCAV ‘Kültür Ocağı Vakfı’nda Konferans vermesini teklif etmiştim. İkisini de memnuniyetle kabul etti. Evinden alıp evine teslim ettim. Yol boyunca kendisini dinlemekten büyük haz duymuş, bilgi dağarcığımı hayli genişletme imkânı bulmuştum. . Yolculuk bitince; ‘keşke piyasanın cin ticârî araç şoförleri gibi yolu dolaştırsam, mesâfeyi ve vakti uzatsaydım’ diye düşünmüştüm.

Temennilerinize ben de katılıyorum. Mekânı Cennet olsun. Kabri nurlarla dolsun. 

Sevilen bestelerinden bâzıları:

Ağlar gezerim sâhili sanki benimlesin

Akşam koya inmekte bulutlar yedi renk

 Akşam yine çöktü gönlüme kasvet dolu

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok

Aşka susayanlara ummanlar kâr etmiyor     

Aşkın beni bak yıktı harâb eyledi ey mâh    

Aşkınla yanıp geçti gönül her hevesinden

Aşk mevsime bakmaz güzelim dinleme vazgeç

Ayrılık acısını gurbete çıkan bilir                     

Ayrılık alnımın kara yazısı

Bahçendeki bülbülleri dinle güle âşık

Bakma bakma dayanılmaz gözlerinde

Bakmadın hiç kalbimin feryâdına  

Baktıkca gölgeme yâdigâr diye

Bana nasıl vaz geç dersin gönül senden vaz geçer mi

Başka söz söylemem aşktan yana ben

Ben de tattım aşk denilen şarabı

Beni kahreder bu kaçışların

Bin güzelden seni beğendim seçtim

Bir aşk meleği görmeğe hasret ki bu gözler

Bir denizin mâvisi bir baharın yeşili

Bir gizli günâh işleterek kor gibi yaktın

Bir gün sır olan her şeyi bilmek çok güç

Bir güzel gözlüye meyl etti gönül

Bir tek bakışı hançer olup işledi cana

Bir ümit doğdu bütün kalplere yorgun geceden

Bir yılda tam dört mevsim var

Bir zamanlar sana âşık sana sevdâlı idim

Boğaziçi şen gönüller yatağı

Boş yere ömrü tükettim dem-be-dem âvâreyim

Bu nazlar yalvarışlar görünmüyorsun neden

Bu şarkı sana ait sevgili dinle Bütün bir gençliğim âvâre aşkınla harâb oldu

Cümle yârân sana uşşâk olduğun bilmez misin

Çıkıver vâdiye bir akşam üstü

Çoktan ey sâkî gelip sînemde mihmân olmadın

Dağlar dağlar yüce dağlar firkat beni nice dağlar

Dalgın geceler el ele geldik

Derdi baştan atalım yaşamaya bakalım

Dinle kalbimdeki feryâdı kulak ver sesine

Doğdun yine sen gönlüme bir nûr gibi şimdi

Elâ gözlü nazlı dilber seni senden sakınırım

Vaktiyle benim de gülşenim vardı

Veysel Karaniye seslenişler

Vuslat şarabından bu gönül içmedi gitti

Yadında mıdır gizli emellerle yanardıkYakın gel kaçma ey şuh-i cihan

Yaklaş bana şirin yüzlü tatlı sözlü yar

Yaksan bile sen gönlümü bir zerre                                                                                                          Yalan dünya yalan dünya

Yalansız riyasız tatlı dilleri

Yalnızım kimsesizim hiç beni yok anlayanım

Yalnızlığın girdabında seni..

 Yamaçta dolu yoncalar

Yarab ne zaman biter

Yaşayan tek hatıram sıcak sevgim bunu bil

Yeşil renkli gözlerine yanar bu gönül

Yeter ki sen geri dön herşeyden vaz geçerim

Yıllar boyu ben sevgini kalbimde yaşattım

Yıllar var kederinle hasretinle ağladım

Yıllar var seni arıyorum (Hayal)

 Yıllarca beraber yaşasam senden usanmam

Yıllarca özlem gönlümde elem

Yıllardır özlediğim yalnız sensin sen

Yine kalbimde o aşkın kanayan bir yâresi var

Yine yola düşmek gerek

Yoksun diye bu akşam

Yorgun yıllarımı saklayan zaman

Yükledim hasretini gökteki bulutlara

Yüzünde güllerin mutlu sevinci

Yüzünün rengi solmuş                                                                                                                                                                                                                                                                                                    

MEHMET CEMAL ÇİFTÇİGÜZELİ      1945 yılında Kilis’te dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Kilis’te okudu. İstanbul Vefa Lisesi’ni bitirdi. İstanbul İktisâdi ve Ticârî İlimler Akademisi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Radyo-Televizyonculuk bölümünden mezun oldu. TC Devlet Lisan Okulu ve Tunus Habip Burgiba Yabancı Diller Enstitüsünden sertifika aldı.      Yazarlığa ortaokul talebesi iken Kilis Huduteli Gazetesi’nde başladı, Pırıltı sâhifesini yönetti. İstanbul Babıali’de Sabah’ta profesyonel gazeteci olarak Cağaloğlu’na adım attı. Tercüman, Türkiye, Millî Gazete, Bugün, Özgür, Sebil, Millî Gençlik ve İttihad gazete ve dergilerinde çalıştı; muhabir, musahhih, sâhife sekreteri, yazı işleri müdürü, köşe ve röportaj yazarı olarak görev yaptı. 32 yıl TRT Ankara Haber Merkezinin değişik birimlerinde ve Kahire temsilciliğinde hizmet verdi. TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunda haber müdürü oldu, ülkemizde ilk defa TRT Telegün Teleteks haberciliğini başlattı. Ankara’da Türkiye Yazarlar Birliğini 14 arkadaşı ile birlikte kurdu, yıllarca yönetiminde görev aldı. Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı yayın heyetinde bulundu. Mehmet Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı kurucusu ve mütevelli heyeti başkanı oldu. Yurt içinde ve dışında çok sayıda millî ve milletlerarası program gerçekleştirdi. Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki altmışı aşkın ülkede konferanslar verdi, milletlerarası kongrelerde Türkiye’yi temsil etti, sempozyumlara katılarak tebliğler sundu. İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesinde ‘metin çözümlemeleri’ dersi verdi. Yazıları İngilizce, Rusça, Arapça, Urduca ile Kırım, Kazan, Kazak, Özbek ve Kırgız Türkçelerine tercüme edildi. Yayınlanmış 23 eseri bulunuyor.      MTTB Târihi ile TBMM’nde Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı adlı çalışmaları yayınlanıyor. İstanbul Şerifali’de oturan Yazar Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Süsleme Sanatları hocası ressam, minyatür ustası müzehhibe Serhan Çiftçigüzeli ile evli, Furkan ve Burkan’ın babası, Can ve Nil’in de dedesidir.

Referanslar;

*Dr. Alâeddin Yavaşca/Türk Musikisinde Kompozisyon ve Beste Biçimleri

*Ayten Yavaşca-Dr. Semra Özgün-Sinan Sipahi/Kültür Bakanlığı-5 Kitap

*Hasan Oral Şen/Dr. Alâeddin Yavaşca-TRT Yayını

*Metin Mercimek/Büyük Müzikişinas Prof. Dr.Alâeddin Yavaşca-Kilis Vakfı/2023

*Sinan Sipahi/ Biyografi-Alâeddin Yavaşca-Kültür Bakanlığı Yayını

*Rahmi Kalaycıoğlu/Türk Müziği Bestekârları Külliyatı

*Taner Çağlayan/Alâeddin Yavaşca Şiirleri

*TDV İslam Ansiklopedisi

*Yılmaz Pamukçu/Notalarla Sanatkârlar-1. Cilt

*Yılmaz Öztuna/ Türk Musiki Ansiklopedisi/MEB üç cilt

Önceki İçerikYeni Açılımda Turpun Büyüğü Heybede
Sonraki İçerik“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.” – Konfüçyüs
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.