1,5 LİRA: Çocuğun dondurma parası.. Kafede çay parası. Dilenciye atılan para. Metropolde tuvalet parası.
Ya da; Ege’deki tarım işçisinin 1 kg. asma yaprağı toplaması karşılığında alabildiği ücret. 1,5 ekmek parası.
10 Lira: Büyükşehirde 2-3 saatlik otopark parası. Camiden çıkarken “Allah kabul etsin, boş geçmeyelim” parası.. Akşam eve gelirken alınan eğlencelik çekirdek-çerez parası..
Ya da; Manisalı kadınların – bacıların üzüm yaprağı toplamaları karşılığında aldıkları yevmiye ücreti.. Malûm; günde ancak 6-7 kilo toplayabildikleri için..
300 LİRA: Kimi için ailece iyi bir restoranda iftar parası.. Kimi için cep telefonunun bu ayki faturası.. Kimi için ayakkabı, kimi için kıyafet, kimi için taksit..
Salihli’nin Çökelek Köyü insanları içinse geçim, geçime destek parası.. Geliniyle, oğluyla, karnında bebesiyle bir kamyonet kasasında sabahın 05 30’unda rızık arama davası.. Ta ki Gölmarmara İlçesi’ndeki o korkunç kazaya kadar..
Kezban Nine ve kızı Ayşe Kadın‘la damadı Seydi Şoför bir yana savruldu, umutlar öbür yana.. Gelinleri Nesrin iki canlıydı ve hem karnındaki çocuğuyla hem de öz annesi Azize‘yle birlikte yürüdüler ümitlerin tükendiği yere..
1 yaşındaki çocuğunu diğer 3 çocuğuyla birlikte evdekilere bırakıp gündelik peşine düşen Zeynep Ana, 2 çocuk annesi ve eltisi Ümmühan Ana‘yla beraber gittiler sonsuz yolculuğa..
Dürdane Ana, oğlu Burak‘la son verdi ev için geçim ve okul için harçlık nöbetine.. Zekiye Ana‘dan, Fadime Ana‘dan, Yıldız Ana‘dan, diğer Ayşe Ana‘dan, diğer Ümmühan Ana‘dan, diğer Zeynep Ana‘dan ise geriye 2-2-2-2-2-2 olarak rakamla adlandırılan öksüz çocuklar kaldı.
O çocuklar gibi bu 77 milyonun en az 70 milyonu da sahipsiz şu topraklarda. Soma 301, Akşehir 18, Ermenek 18 gibi kodlarla anılırlar. Birilerinin akan ruju yada selüliti, topu eliyle tutup tutmadığı yada maç yorumu, sakız çiğnemenin orucu bozup bozmadığı yada hangi hurmanın kalorisinin daha yüksek olduğu mevzularından sıra gelmez onların ölümlerine..
Anadolu’nun çifte kavrulmuş insanlarıdır onlar. Yüzyıllarca açlıkla, yoklukla ve imkânsızlıklarla boğuşa boğuşa gelmişlerdir bugüne. Savaşlara yollanmışlardır katar katar ama gidip de gelmeyenlerin ağıdını bile yakamamışlardır tarih boyunca.
Yine yasları yerde kalacak.. Yine acılarını “Hayat devam ediyor” yalanının gölgesinde doya doya ve kimseye duyurmadan yaşayacaklar.. Yine siyasîlerin ajandasında onlar için bir not, bir işaret, bir tedbir bulunmayacak..
Çanakkale Şehitlerine şiirinde ‘Bir hilâl uğruna..‘ batan gönüller / güneşler, Hilâl‘le Ay‘ın ülkesinde 1 kg. asma yaprağı uğruna da olsa batmaya devam edecek ve ediyor.
Bari katliam gibi kazanın olduğu yerdeki Hacıveliler tabelasından etkilenseydik ‘hacılar‘ ve ‘veliler‘ olarak.
Bizdeki arızanın adıdır kaza!