İstanbul Türkocağı’nın Çemberlitaş’taki bir Cuma etkinliğinde Dursun Ali Çemberci rahmetli’ye bir vefa toplantısı düzenlendi. “Kimdi Dursun Ali Çemberci?” diyeceksiniz haklı olarak. Bir politikacı, bir sanatçı, bir edebiyatçı, bir sporcu, bir akademisyen, bir müteşebbis miydi? Hiç biri değil. Ama bütün bu sektörlerden dostu vardı, onların yanında itibar sahibiydi. Saygı görürdü.
O gün Türkocağı’nın konferans salonu yine doluydu. Üniversiteli gençler yine çoğunluktaydı. Dursun Ali Çemberci’yi tanımaya gelmişlerdi. Çemberci Ailesi de teşrif etmişti bu vefa toplantısına. Konuşmalar başladı birbiri ardından, daha yakından tanıma fırsatı buldu konuklar, dostları ise Dursun Ali Çemberci’nin henüz keşfedemedikleri özelliğini farkettiler. Erzurum eski Milletvekili ve MTTB Başkanı Rasim Cinisli’nin bu eskimez dostuyla ilgili anlattıkları dikkat çekiciydi;
“Dursun Ali Çemberci 2. Dünya Savaşı’nı yaşamadı. Ancak 27 Mayıs Askeri darbesini yaşadı. Bu askeri müdahale hem Türkiye’nin, hem de insanlarımızın hayatını etkiledi. Devletlerin dostluğu değil karşılıklı menfaatleri vardır.”
Bir Askeri Darbenin Hatırlattıkları
O gün bu askeri darbeyi başta ABD olmak üzere batılı ülkeler de, Sovyet rejimi içindeki devletler de desteklemişti. Cem Yayınları’nın “Sovyetlerin Gözüyle 27 Mayıs İhtilali” adlı kırmızı kaplı derleme kitapta, eğer askeri müdahale olmasaymış, Türkiye gericilerin eline geçecek, irtica kontrolden çıkacak kadar tehlike arz edeceği anlatılıyordu çeşitli yazarlarca. Yassıada Mahkemesi kararlarının da adil olduğu savunuluyordu. Bir değerli başbakan ile iki kıymetli bakanın idamının da yerinde bir karar olduğuna işaret ediliyordu! Öteki Demokrat Partili bakan ve milletvekilleriyle diğer yetkililere verilen cezaların az bile olduğu ileri sürülüyordu! Oysa DP döneminde genelkurmay başkanı orgeneral Rüştü Erdelhun’un dahi rütbesi sökülerek er yapılmış, çok sayıda üst rütbeli subay da emekli edilmişti.
O yılları hatırlayanlar sokakların bile siyasetle uğraştığını, üniversitelerin birer ateş topu olduğunu, her yanı yaktığını, halkın keskin uçlu gruplar haline getirildiğini, bir bölümünün “kuyruklar ” diye dışlandığını, bir sinema şeridi gibi gözlerinin önünden akıp gidecektir. O günkü mahut medyaya göre de üniversiteli gençler kıyma makinalarında çekilmiş, çoğu katledilmişti! Üniversiteler sol görüşün eline geçmişti ve “gerici avı” başlatılmıştı her yanda. 27 Mayıs askeri müdahalesi bir cunta hareketi olarak sürüyordu.
Toprak Dergisi Sahibi milliyetçi yazar İlhan Egemen Darendelioğlu ölüme mahkum edilmişti. İstanbul Üniversitesi’ndeki Halk Mahkemesinde! Küba lideri Fidel Kastro’nun adını alıyordu bazı gençler. Kastro Nuri buna bir örnek. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil taciz edilerek istifa ettiriliyordu. Tamı tamına bir terör havası estiriliyordu.
Hukuk Anfisinde Alkış Tufanı
Bir gün İstanbul Hukuk Fakültesindeki tahtaya sol mesajlar yazılmıştı. Kimse de onu silmeye cesaret edemiyordu. Anfide 2000 kadar öğrenci vardı. Ama iri yarı, babayiğit biri çıktı dersle alakası olmayan o mesajı silince bütün anfi ayakta alkışladı bu delikanlıyı. Demek sayısal çoğunluk askeri darbeye arka çıkanlarda değildi. Milliyetçi gençlerdeydi. İşte o gün milat oldu milliyetçi gençlerin birlikteliği için.
Milliyetçi gençlerden Rasim Cinisli, Nevzat Kösoğlu, Mehmet Niyazi Özdemir, Dursun Ali Çemberci başta olmak üzere Marmara Kıraathanesinde toplandılar. Durum değerlendirmesi yaptılar, neden derslere sokulmadıklarının. Kadir Mısıroğlu’nun Süleymaniye Kirazlı Mescid’de bir yurdu vardı, İstanbul Hukuk Fakültesi’nin hemen arkasında. Milliyetçi öğrenciler burada kalırdı genelde. Dursun Ali Çemberci bu yurttaydı. Ulubatlı Hasan gibi civanmert görünüşlü, Anadolu Hisarı gibi keskin ve sert bakışlıydı. Gölgesi bile korkutmaya yeter de artardı bile. Gözlerinde ise İstanbul’un fetih ideali vardı. Yiğit ama merhametliydi.
Üniversiteli Gençler arasındaki kavgalarda Dursun Ali Çemberçi’yi görenler geri çekilirdi ister istemez. Bir çatışma da büyümeden sona ererdi.
Sorun Çözecek Devlet Adamı Eksikliği
12 Mart muhtırası da antidemokratikti. Yasal hükümeti bu muhtıra düşürdü. Kriz meydana getirdi ülkede. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ve Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün hız kazanan komünizmin yayılmasına mani oldular. Ancak talebe hareketleri istenmeyen boyutlara geldiğinde bir milletin cevheri olan neslimiz boş yere heba edildi. Gençler biribirine vurduruldu. Millet iradesiyle işbaşına gelen siyasi iktidarlara hükümranlık hakkı verilmiyordu cuntalarca. Öte yandan da ABD Barış Gönüllüleri adı altında batılılar doğuda fitne ekiyordu. Uluslararası terörün bir parçası olan Ermeni terörü, PKK terörüyle birleşmiş, aralarına marksistleri de alarak bütün ülkede terör estiriyorlardı.
İşte böyle bir dönemde yaşamak var ya, ikinci dünya savaşını yaşamak kadar ders alınacak boyuttaydı. Üstelik ülkede sorunların üstesinden gelebilecek, iç barışı sağlayacak devlet adamı sıkıntısı da çekiliyordu. Dursun Ali Çemberci ve arkadaşları böyle bir dönemi yaşadılar gençliklerinde. Güçlü bir dayanışma kurdular. Üniversite öğrencilerinin sivil toplum kuruluşlarında ve bir üst kuruluşu olan MTTB’de de birliktelikleri güç kazandı.
Yaprak’tan Ötüken’e, Veznecilerden Nuruosmaniye ve Beyoğlu’na
Dursun Ali Çemberci Vezneciler Caddesi üzerinde bir grup arkadaşıyla birlikte Yaprak Kitapevi’ni kurdu. Biraz ilerisinde ise Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Kitap Kitapevi vardı. Fen Fakültesi’nin karşısındaki bu mütevazi kitapevi üniversite gençliğinin mektebi gibi olmuştu. Zemin kattaki bu yayınevine birkaç merdivenle inilirdi. Daha sonra Ötüken Yayınevi ismini alacak olan bu girişim önemli kitap yayını da gerçekleştirdi. Sezai Karakoç’tan İslamın Dirilişi, Necip Fazıl’dan Ulu Hakan Abdülhamid Han, Peyami Safa’dan Sözde Kızlar, Bir Tereddüdün Romanı benim de o yıllarda tanıştığım, okuduğum yayınlarıydı. Yaprak Kitapevi daha sonra Ötüken Yayınları olarak Cağaloğlu Nuruosmaniye Caddesine taşındı. Halen de Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde faaliyet gösteriyor.
Toplantıda MTTB eski başkanları Rasim Cinisli ve İsmail Kahraman da vardı. Ailesinden fazla hep arkadaşlarının yanında olduğunu hatırlatan Alaattin Koçak “Sürtüşmelerde karşı gruba Dursun Ali Çemberci arkadaşımızı öne çıkartarak gösterir ve geri çekerdik. Kavgada son bulurdu. Korkarlardı bu delikanlıdan”
Bu Kardeşlik İrsi Kardeşlikten De Öte
Vali Aslan Yıldırım Dursun Ali Çemberci’nin dostluğunu anlattı ve önemli bir vatansever insan olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel ise “Dursun Ali Çemberci herkesi doyurdu, üzerinde kul hakkı yoktur. Kulis falan bilmezdi. Hasbiydi. Kararlıydı. Yaprak Kitapevi’nin birlikte kurmuştuk. Osmanlıca eser yayınladık. Mekanı cennet olsun.”
Kızı da konuştu Dursun Ali Çemberci’nin ve babasını anlattı. Duygusal anlar yaşandı. Ruhuna Kur’an tilavet edildi. Ardından helvası dağıtıldı ve fatihalar okundu.
Genç iken hasbi olarak kurulan dostluklar, birliktelikler, ortak mücadeleler, irsi kardeşliğin bile yanında cılız kaldığı gerçek kardeşliği ortaya çıkarıyor. Dursun Ali Çemberci ve arkadaşları buna bir örnek.