Bir devletin bir müfredatı olur

123

Her devletin bir temel eğitim müfredatı olur. Müfredatsız devlet ya yoktur, varsa da yakında yok olacaktır.

Devleti millet kurar… Devlet, milletin teşkilatından ibarettir. Fakat milletin kurduğu devlet, o milletin çocuklarına ilk eğitimlerini verir ve hem milletin hem de devletin sürekliliğini sağlar. Nedir bu eğitim? O milleti o millet yapan değerlerdir. Bu temel eğitimdedir ki çocuk, mensubiyetinin şuuruna varır. Ben bu milletin insanıyım der.

Modern toplumun, bürokrasinin kan dolaşımını sağlayan standart Türkçe de bu ilköğretimde verilir. Bu eğitim olmasa, dil dil olmaz, lehçeler hâlinde kalırdı. Temel eğitim, temel müfredat yokluğunda Denizlili, Gaziantepli’yi anlayamazdı. Ne devlet daireleri arasında, ne de özel sektörde iletişim sağlanabilirdi. Özetle devlet çalışamazdı. Sosyolog Gellner’in “bağlamdan bağımsız dil” dediği standart lisan budur. Yani el kol hareketi yapılmadan, yazanın ne demek istediğini anlatabildiği; daha de önemlisi okuyanın onun kastini tıpkı onun kastettiği gibi anladığı dil: “Lisan, ordusu ve donanması olan bir lehçedir!” İsterseniz devleti olan deyiniz. …

Ve devletin şekli

Nihayet ülkenin rejimine bağlılık da temel eğitimde öğrenilir. Türk çocukları cumhuriyeti, demokrasiyi, kanunlara niçin itaat edilmesi gerektiğini, hangi hareketlerin meşru, hangilerinin gayrı meşru olduğunu da ilköğretimde öğrenirler.

Geçen Cumartesi, 21. Yüz Yıl Türkiye Enstitüsü’nün tertiplediği “Türkiye’de Tarikat- Cemaat Yapılanması ve Tehditler” panelinde dinleyiciydim. Panelde iki ilahiyatçı, Prof. Dr. Nusret Çam ve Prof. Dr. Sönmez Kutlu vardı. İki de yazar: Rıza Zelyut ve Saygı Öztürk. Keşke orada olabilseydiniz. Ben yukarıda anlattıklarımın ışığında bir başka panelistin, Prof. Dr. Esergül Balcı’nın anlattıklarını nakletmek istiyorum. Prof. Balcı, Türkiye’de eğitim sektöründe mevzilenmiş tarikat ve cemaat yapılarını incelemiş. Onların özel okullarını, yurtlarını, Kur’an kurslarını. Bir de kanun dışı, fakat herkesin görüp de görmezden geldiği medreseler ve gayrı resmî yurtlar ve kurslar var. Prof. Balcı, bunlar, bir milyondan fazla öğrenciyi kapsıyor diyor.

Sizin toplum hangisi?

Birinci sorum şu: Bu tarikat ve cemaatlerin bu çocuklara aktardığı değerler, telkin ettiği rejim ve devlet sistemi Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve demokrasinin değerleri midir? Onların öğrettiği meşru ve gayrı meşru, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru ve gayrı meşrusu ile aynı mıdır? O çocuklar bu ilk basamağın sonunda kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’ne mi, yoksa falan şıha, falanca gavsa mı bağlı hisseder?

Hiç kimse, hele bugünkü iktidarımız bu sorulara, “Ne önemi, ne anlamı var?” diyemez. Niçin diyemez? Çünkü başlarından bir FETÖ geçti.

“Ne telkin ederlerse etsinler, çocukları kime mensup kılarlarsa kılsınlar, beni sokmayan yılan bin yaşasın; hatta onlarla menzilimiz birdir… Ama beni sokmaya kalkarlarsa, işte o saldırdıkları güne ‘milat’ der ve ondan sonra hesaplarını görürüm.” diyemezler. Bir ülkenin sınırları içinde iki egemenlik yan yana yaşayamaz. Aksi takdirde… Aksi takdirde yepyeni FETÖ’ler çıkar ortaya.

Belli bir yaşa kadar!

Peki, fikir hürriyeti? İnsanlar tek tip olmak zorunda mı? Hayır. Tek tip olmak zorunda değil. Ama iş devletse, belli bir yaşa kadar, siz tek tip değerleri vermeğe, tek tip müfredat uygulamaya mecbursunuz. Tevhidi tedrisat tam budur işte. Modern devletin temelinde bu vardır. Bir devletin bir müfredatı olur.

Belli bir yaşa kadar. Lütfen cevap veriniz: Televizyonda hangi yaşa hangi filmin, görüntünün, konuşmanın yayımlanacağını belirlemiyor musunuz? Alkol, sigara almaya yaş sınırı getiriyor musunuz? Fikir hürriyeti var. Tek tipçi olmayın, bırakın altı yaşındakiler şiddet, dokuz yaşındakiler cinsellik seyretsin, sekiz yaşında alkol, yedi yaşında sigara çeksin diyor musunuz? Buluğa ermemiş çocukları şıha, gavsa, FETÖ’ye mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti’ne mi mensup olacakları seçiminde hür bırakmak çıplaklık veya alkolde serbest bırakmaktan daha mı tehlikesiz?

Bir cemiyete mensubiyet insanın genetiğinde var. Fakat genetiğimizde bir şey daha var. Harvard’ın emekli psikoloji Profesörü Robert Kegan’ın “Sosyal Safha”sı var.  Bu gencin sorgulamadan, sırf mensup olma şehvetiyle mensup olduğu, bağlanacak bir cemaat, bir cemiyet, bir kimlik aradığı safha. Hani stadyumlarda seyrettiğiniz “Ölmeğe, ölmeğe, ölmeğe geldik!” safhası. İşte bu safhada çocuklarımızı tarikata, şeyhe, gavsa bırakamazsınız. Bırakırsanız, onlar Türkiye’nin değil onların adamı olurlar. “Varlığım şeyhin, seydanın, gavsın varlığına armağan olsun” diyen nesiller çıkar karşınıza. Menziliniz aynı değilse, yol yakınken durdurmak zorundasınız. Bu defa milat alarmı gecikebilir.

Önceki İçerikDeprem Üzdü Örnek Davranışlar Gururlandırdı
Sonraki İçerikDin – Felsefe İlişkisi (VII)
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)