Bir Asırlık O İlk Adım (19 Mayıs 1919’dan– 19 Mayıs 2019’a)

69

Milletler yaşadığı topraklarda öylesine önemli olaylarla, dönemlerle karşı karşıya kalırlar ki! Yaşadıkları her ne varsa; onların geleceklerini şekillendiren, yaşamlarına şekil veren değer yargılarını da test eder.

Büyük Türk Milleti; bir ve beraber olmanın gücüyle beş bin yıllık tarihi boyunca pek çok önemli olaylarla, dönemlerle karşı karşıya kalmış ama daima doğup büyüdükleri topraklara, atalarımızdan devir alınan emanetlere, vatan, bayrak, inanç, gelenek, görenek, dil birlikteliği, ülkü beraberliği gibi değerlere sahip çıkmıştır.

Özgürlüğümüz, bağımsızlığımız için nesiller boyunca binlerce vatan evladımız bu uğurda hayatlarını seve, seve feda etmiş; tarihin hiçbir döneminde düşmanına diz çökmemiştir.

19 Mayıs 1919:

1’nci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı Devletinin, Mondros Mütarekesiyle paramparça edilmesinden, topraklarımızın düşman işgaline uğramasından sonra; sadece milletine güvenen büyük dâhi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, milletçe esaretten kurtuluşa gidişimizin başlangıç tarihi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuna giden yolda atılan ilk adımın tarihe iz düşümüdür.

İşte bir asır önce yeniden doğuş devrimine atılan o ilk adım:

”Ve nihayet 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Mustafa Kemal Paşa, saat 07.00 sularında Samsun’a çıktı. Dil İskelesi’nden Anadolu toprağına ilk adımın attığında yeniden doğmuş gibiydi. Aylardan beri süren kâbus artık sona ermişti. Mustafa Kemal Paşa ve beraberinde tek tek kendisinin seçtiği 18 arkadaşı vardı. Devrime giden yolda ilk adımı bu arkadaşlarıyla birlikte atacaktı.

Samsun limanı yetersiz olduğu için açıkta demirleyen ”Bandırma’ya” Samsun’daki tümenden Binbaşı Mahmut Ekrem Bey yanaşmış, Paşa ve karargâhını alıp karaya çıkartmıştı.

Görünüşte diğerlerinden pek de farklı olmayan, sıradan bir günü yaşamaya hazırlanıyordu Samsun. İzmir’in işgali üzerine duyulan tepkinin getirdiği gerginlik, Rum Pontus Çetelerinin yarattığı tedirginlik, halkın bakışlarından okunan yorgunluk bir bakışta fark ediliyordu. Eğer Samsun’u üç kelime ile anlatmak gerekse, şu söylenebilirdi; yorgun, kızgın, bezgin…’

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilişinin bir tek amacı vardır:

”O da İngiltere’nin Samsun ve çevresini işgal etmek için bahane arayarak Hükümet’e 21 Nisan 1919’da verdiği notanın gereğini yerine getirerek, böylesi bir bahaneyi ortadan kaldırmak ve böylece işgale engel olmaktır.

O günlerde Padişah ve Hükümet, İstanbul’u kurtarmanın kaygısına düşmüşlerdir. Bu nedenle Anadolu’ya sırtlarını çevirmiş gibidirler. Anadolu, adeta kaderine razı bir tevekkülle başına geleceği beklemektedir.

İstanbul Hükümetini asıl kaygılandıran nokta, imzalanan Mondros Mütarekesi’nin yedinci maddesidir. Bu maddeye Mustafa Kemal ilk günden itiraz etmiş, dinletememişti. Şimdi haklı olduğu anlaşılıyordu. Yedinci maddeye dayanarak, işgalciler asayişini yeterli görmedikleri her yeri işgal edebilirlerdi…”

Ve öyle de yaptılar! Ülkemizin her yanı çok geçmeden düşman işgaline uğramıştı…

Ancak bundan böyle önlerinde büyük bir engel olacaktı: Millet ve Mustafa Kemal.

Düşmanın öngördüğü halde ne Karadeniz’in azgın sularında, ne de Samsun’da ele geçirmedikleri Gazi Paşa; bundan sonrasını Türk Milletinden aldığı o büyük güçle tarih sayfalarına kazıyacak; Türk Milletinin Kurtuluş Savaşının destanı, Anadolu’da yazılacaktı…

Sevgili okur:

Tarih, hiçbir neden uğruna siyaset malzemesi yapılmayacak, yapılamayacak kadar önemlidir!  Çünkü tarihi gerçekleri görmezden gelerek, çarpıtarak, kendisine göre yorumlayanlara en iyi cevabı; tarih sayfalarımıza acıyla, kanla, gözyaşıyla yazılan nice zaferlerin, başarıların gerçekleri yanıt verir.

Unutulmasın ki!

Tarih gerçeklerin sesidir, tutkunun esiri olmaz.  O nedenledir ki, yeniden doğuş devrimine atılan o ilk adımı atanların adı, onların izleri bu gazi topraklardan hiçbir zaman silinmeyecek, silinemeyecektir.

(  Not: Bu yazımda, Değerli Yazar ve Kıymetli Dostum, Dr. Orhan Çekiç’in TBMM’nin açılışının 80’nci Yıl Dönümü anısına kaleme almış olduğu; ”İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Türk Kurtuluş Savaşı Belgeseli, 1917-1920” İsimli kitabından istifade ettim. Yazımda, tırnak içerisine almış olduğum bölümler, bu kitaptan özetlenmiş olup, kitabın kaynakçasında belirtilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi hatıratına, bu döneme ait orijinal belgelere dayanmaktadır. Cumhuriyet Tarihimize ışık tutan bu çalışmasından dolayı, Çekiç Hocamı Sevgiyle Selamlıyorum. )

 

 

Önceki İçerik“Leküm dînuküm ve liye Dîn”
Sonraki İçerikAdaletin Tepesindeki Demokles’in Kılıcı
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.