Kutsal kitaplar, yaratıcımız Allah(c.c)’in peygamberleri vasıtası ile biz insanlara gönderdiğine inandığımız bilgiler bütününü kapsarlar. Bu bilgilerin bir kısmı daha önceki yaşayan insanların kıssalarını bize anlatan uyarıcı bilgilerdir. Diğer bir kısmı ise hayatımızın yönlendirilmesi, nasıl yasamamız ve ne ibadetler yapmamız hususu ile ilgili genel çerçeve bilgilerdir. Bu vahyi bilgileri doğru anlamak ve ona uygun hareket etmek ise, yaşanılan zaman dilimindeki bilgiler ışığında yapılan değerlendirmeler ile de ilgilidir. Vahyi bilgilerin yeterli akıl ve doğru bilgilerle yorumlanarak günlük hayatımıza ışık tutmasında din adamlarımızın ve bilginlerinin önemli bir rolü vardır. Vahyi bilgilerin, ilgili bilim adamlarının ortaya koyduğu yeni bilgiler ışığında doğru yorumlanıp, inananlarının doğru aydınlatıldıkları oranda insanlar, huzurlu, mutlu ve daha yüksek refahı olan bir hayatı yaşamışlardır. Bu konudaki eksikliklerin,yanlışların,bilimle uyumlu olmayan yorumlamaların olduğu ve benimsendiği toplumlarda-zamanlarda ise aynı inanç olmasına rağmen kargaşa,fakirlik,yokluk ve yoksunluk insanların kaderi olmuştur.
Bu yazıyı yazmamın sebebi okuduğum ve ilgi çekici bulduğum bir kitaptır.´’Kur’an’dan İlhamlar’ başlığı ile Cinius yayınlarınca basılan bu kitap, bir tıp doktoru ve psikiyatri uzmanı olan Sn.Cevat Doğan tarafından hazırlanmıştır. Sn. Dr.Cevat Doğan İzmit SSK Hastahanesi’nde de Başhekimlik yapmış, mesleğinde iyi, sosyal konulara ilgili ve bilgili bir hekimdir. O’nun teşviki ile devlet memurluğunu bırakarak tam zamanlı serbest hekimliğe geçmiştim. Bu kararım ve Aydınlar Ocağı Derneği ‘deki çalışmalarım ve dostlarımın İzmit’e yerleşerek Kocaeli’li olmamda etkisi büyüktür. Yazar bu kitabında, vahyi anlamak için akla, yorumlamak için ise pozitif bilimlere ihtiyaç olduğuna işaret ederek Milli şairimiz M.Akif’in ‘Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeyiz islamı’ mısrasıyla süslediği kapak düzeni ile, güzel ve faydalı bir çalışmayı bizlere kazandırmıştır.
Zamanımızın doğru ve ona uygun bilgisi hususuna, suyun temizlik anlayışını gösteerebiliriz. Kullandığımız suyun temiz olması gerekir. Bunun için daha önceden suyun berrak v kokusuz olması yeterli sayılırdı. Ama mikrop ve mikroskop bilgisine sahip olunduktan sonra, su berrak ve kokusuz olsa bile, bazı bakterilerin suda bulunmaması gibi bir şart aranmakta ve temiz su için bu yeni ölçü temel alınmaktadır. Aynı şekilde, kalp-yürek deyince, göğüs kafesimizdeki kan pompalamasını yapan organımıza, yakın bir zamana kadar başka manalar yüklerken, bugün bu organımızın başka bir vazifesi olmadığını, sevgi ve kişiliğimiz ile ilgili hususların beyinle alakalı olduğunu tıbben bilmekteyiz. Nitekim kalp nakilleri ile yalnızca bu organ değişmekte , şahsın diğer özelliklerinde bir değişiklik olmamaktadır.
Kitapta ruh,akıl, melek, şeytan ,cin gibi bazı dini kavramlar bir psikiyatri doktoru gözü ile değerlendirilmektedir.Ruh ile akıl ilişkisi değerlendirilmekte,ölüm ile bir sayfanın kapanıp, diriltiliş ile yeni bir sayfanın açıldığı tespiti paylaşılmaktadır.Melaike kavramı ile tabiat olayları, biyolojik olaylar ilişkilendirilerek farklı bir bakış açısı ortaya konmaktadır.İslam tarihinde, Müslümanların, ilk dönemlerde tevhid akidesi ile birlikte Kur’an’daki ‘ düşünmek’,’ idrak etmek’, ‘ibret almak’ konularını doğru anlayarak, bilmek öğrenmek, tahkik ve tefekkür etmek hususunda yeni bir medeniyete kapı açtıkları tespiti paylaşılmaktadır.Özellikle VIII.yy ve XII.yy’ larda Müslümanların dünyanın hikmetlerini doğru anlayıp buna uygun bir çalışma biçimi gösterebildikleri için bir İslam medeniyeti inşa ettiklerinden bahsedilmektedir.830 yılında Bağdat’daki Beyt-ül Hikme isimli bilim merkezinden bahisle, bu merkezin El Harezmi(cebir ve matematik), El Kindi ve Farabi(felsefe), Biruni(fizik, biyoloji, coğrafya ve tıp),Razi ve İbni Sina(TIP) gibi kendi alanlarında önemli eserler vererek bilme ve insanlığa hizmet eden insanların çıkmasında etkili olduğu tespiti paylaşılmaktadır.
1300 ‘lü yıllardan itibaren ise, İslam dünyasında akıl ve bilgi yerine nakli bilgi ve sorgulayıcı olmayan peşin kabulcü bir anlayış tarzının geliştiğine işaret edilmektedir. Bu duruma birde mezhep anlayışındaki ayırımcılık ve devlet yönetimindeki hilafet adı altında saltanat tarzı eklenince, İslam âlemindeki ilerlemenin durduğu ve daha sonra gerilemenin başladığına işaret edilmektedir.
Yeniden bir medeniyet kurabilmenin yolunun, vahyi bilgilerin, yeterli bir akıl ve doğru bilgiler ışığındaki bir anlayışla anlama ve inanmanın gerekliliği; bunun yanında Allah’ın melekutlarındaki hikmetleri doğru kavranıp, insanların bunlardan istifadesini, bir amel-i Salih(faydalı olma) yaklaşımı ile değerlendirebilme yolunu bulmamızla mümkün olabileceğini anlıyorsunuz.
Doğru yol üzerinde olan ve bu yol da gidenlerden olmamız dua ve temennisi ile…