Bilim Dili Kimin Dili?

307

YÖK, lisansüstü tezlerinin Türkçe dışındaki dillerle de yazılabileceğine karar verdi. Yani şimdiye kadar Türk üniversitelerinde Türkçe yüksek lisans ve doktora tezi yazılırken, bundan böyle Türkçe dışında dillerle de yazılabilecek. Karar, sadece Türkçe eğitim yapan üniversiteleri kapsıyor. Mesela İngilizce eğitim yapan üniversitelerde, haşa, İngilizce dışında tez yazılamayacak.

Tabii Türkçe dışında tez yazıldığında Türkçe dışındaki dile hâkim bir tez danışmanının bulunması gerekir. O “diğer” dilde okur, yazar, konuşur bir jüri gerekir. Nihayet alınan unvanı hak edilmiştir diye tasdik edecek bölüm başkanından dekanına herkesin de o dili anlaması gerekir, değil mi? Yoksa maazallah bu zevat tezleri dinlemede, okumadan kabullenecek, imzalayacak değil ya. Bu kararın gerekçesi nedir, dünyada bunun benzerleri var mıdır? 

Bu soruların cevabı yok. YÖK’ün üniversitelere talimatları, tam de öyle, yani talimat niteliğinde olduğu için bir gerekçe belirtmesine de lüzum yok. YÖK, Anayasa Mahkemesi midir ki kararları tartışılsın! 

Ben bu “olay”ı fırsat bilip şu “bilim dili” ve öğretim dili konularını tekrar sorgulamak isterim. 

Bilim hangi dille yapılır?

Yaygın bir yanlış anlama var. Sanki bazı diller bilim yapmaya daha yatkın, bazıları değil. Bu anlayış daha da ileri götürülür. Mesela Türkçenin matematiğe dayanan bir yapısı var; dolayısıyla bilime daha yatkındır veya Almanca çok dakik bir dildir onun için Almanca ile iyi bilim yapılır denir. 

Bunlar geçerli iddialar değildir. Edebi birikimi bulunan, bir devletin dili olmuş her dille bilim yapılır. Bir dilde bilim yapılabilmesi için aklıma iki şart geliyor: 

  1. Dil standartlaşmış olmalı. Birbirini rahatlıkla anlayamayan bir lehçeler topluluğu olmamalı. Bu da o dilin bir devletin dili olması, o dille öğretim yapılmasıyla mümkündür. Dilin işlenmiş olması, o dilin bir edebiyat birikiminin bulunması da standartlaşmayla mümkündür. Standartlaşma ile edebiyat birikimi arasında tavuk-yumurta ilişkisi var. Edebiyat birikimi varsa bu standartlaşmayı doğuracaktır; standartlaşma varsa, o dille edebiyat yapılacaktır.  
  2. O dilde bilim terimleri bulunmalı. Kelimeler başka, terimler başkadır. Terimler günlük lisanda değil, bilimin uzmanlık alanlarında kullanılır. Aynı kavramın tek adı olmalı, her terim sadece bir anlama gelmelidir. Bu son cümle de “terim”in tanımı gibi zaten. 

Kültür, dil ve terimler

  1. Şart diye anlattığımın gerçekleşmesi yüz yıllar, hatta bin yıllar alır. Edebiyat kültürün bir parçasıdır. Hem de çok büyük bir parçası. Sosyolog Gellner, “Dil kültürün bir bileşeni değildir, dil kültürdür.” diyor. Tam doğru değil belki ama büyük çapta doğru. Benim “kültür” tarifim de burada etkili: Kültür, bir insanın bir ömür boyunca oluşturamayacağı bir mirasın adıdır. Dil ve edebiyat, böyle miraslardır. 
  2. Şartın gerçekleştirilmesi daha kolaydır. Bir insan bir ömürden kısa bir vadede bir bilim dalının terimlerini türetebilir. Zor olan herkesin o terimleri ve yalnız o terimleri kullanmasını sağlamaktır. Terimler ya o ülkenin bilim dünyasında kendiliğinden türemiştir, yahut da bilinçli olarak üretilmiştir. Her iki halde de standartlaşma şarttır. İstanbul’daki bilim adamları “sıcaklık” derken Ankara’dakiler aynı şeye “ısı”, bir başkaları “hararet”, diğerleri “heat” derse o dille bilim yapılamaz. 

Diyelim bu şartlar yerine getirildi. Başka ne lazım? 

Türk eğitimi nece konuşur?

Son bir şart var: O dille ülke çapında aktif bilim yapılıyor, ülkedeki bilim adamları, sıkıntı çekmeden birbirleriyle o dille bilim konuşabiliyor olmalı. Yalnız kendi kurumlarındakilerle değil, başka kurumlardaki meslektaşlarıyla da… Türkiye’de öyle mi? Kesinlikle hayır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ndeki bilim adamının bilim yaparken konuştuğu dille Ankara Üniversitesi’ndekinin konuştuğu dil farklıdır. İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla Boğaziçi’ndekilerin de… 

Bugünkü eğitim yapımızda bir gencin hiç Türkçe bilim duyup okumadan orta öğretimin bir ucundan girip öbür uçtan çıkması mümkündür. Hatta profesör olup emekli olması. Emekli olduktan sonra da, “Bunlar distillation’a damıtma diyormuş, galiba ben de ilkokulda duymuştum.” demesi de muhtemel. 

YÖK’ün, Türkçe eğitim yapılan üniversitelerde yabancı dillerle tez yazılabilmesi kararı, diplomatik tabirle, “Bu problemlerin çözülmesine yardımcı olmaz!”

Dil yaresine çare bulmak kolay değil. Devam edeceğim. 

Önceki İçerikKırmızı halı tuzağına dikkat!
Sonraki İçerikYargı Çatışması Değil Yeni Devlet İnşa Etme Çabası
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)