Yıllardır bilim adamlarını dinlerim. Bazen solcusunu, bazen
milliyetçisini, bazen muhafazakarını dinler, hepsini dinlerken doğru
şeyler söylediklerini düşünürdüm. Onlara hak verirdim. Çünkü meselelere
hepsi ayrı bir pencereden bakıyordu. Zamanla dikkatimi bir şeyler
çekti. Herkes kendi kulvarında belki haklıydı. Fakat ortada bir netice
yoktu. Düşman adım adım amacına yaklaşıyordu. Taşlarını satranç
tahtasında doğru hareket ettiriyordu. Nedense bu alim takımı bir türlü
bir araya gelip meseleleri sözden aksiyona geçiremiyorlardı. Git gide
kendi içimizde bölünüyorduk. Kürt-Türk, Laik-Antilaik,
Cumhuriyetçi-Dinci diye soyut hedefler üretiliyordu. Hudutlarımız
etrafında problemler gitgide büyüyor. Komşularımız Amerikanın
Ortadoğu’yu teslim alma projesine teker teker teslim oluyordu. Dikkat
ediniz. Amerika Irak’ı işgal ettiğinde sadece Petrol Bakanlığının
etrafını korumuştur. Ne Merkez Bankasını, nede başka bir Bakanlığı
koruma gereği duymamıştır. Çünkü ona lazım olan sadece kendi
şirketlerinin Iraktaki petrol tapuları idi. Amerika Ortadoğu projesini
elli yıldan beri uyguluyor. Taşları yerlerine ustaca
yerleştiriyor.Bizim için suni korkular üretiyor. Bizde sazan gibi bu
tuzağa düşüyoruz.
Uyan ey halkım diyemiyorum. Zira önce uyanması gereken bilim
adamlarıdır. Araştırabilen, gerçeğe ulaşma şansı olan bilim
adamlarıdır. Çünkü dış güçlere göre düşman anti laik, dost ise laik
olan değildir.
Onlara göre düşman top yekün Türk milletidir. Ele geçirilmek istenende Türkiye topraklarıdır.
Hedef milleti bağlı olduğu değerlerinden uzaklaştırmak, millet olma
özelliğini yok ederek sürü haline getirmektir. Bu sadece benim fikrim
değildir. Bu tabirleri bir çok konuşmacı bilim adamından duydum. Bende
herkes onları alkışladım. Dağıldıktan sonra aradan geçen günlerde
hiçbir şeyin değişmediğini, fakat ülkenin giderek daha fazla kötü
şeyler yaşamaya başladığını gördüm. Siz hastaya bir yararı olmayan
ilaca iyi ilaç der misiniz? Tabii ki demezsiniz.
Öyleyse bir yerde yanlış var. Ülkeyi sevdiğini iddia edenler
icraatın içinde olmuyorlar. Kendilerini sıkıntıya sokmadan yaşamayı
kendilerine amaç edinmişler. Başka milletlerin bilim adamları da böyle
yapmıştı. Şimdi o bilim adamları çok sıkıntıda. Çünkü o ülkeler artık
istiklalini kaybetmiş. Yine o rahatını bozmayan bilim adamlarının çoğu
ülkelerini terk etmiş. Artık vatanlarında yaşamıyorlar. Böyle giderse
bizimkilerinde başına bu halin gelmesi kaçınılmazdır. Ben duvarın
arkasını görmeye çalışıyorum. Soyut hedefler,soyut düşmanlar hiç ilgimi
çekmiyor. Onların asıl düşmanımız tarafından üretildiğini adım gibi
biliyorum.
Argo tabirle gaza gelmeye, olmuşa binmeye hiç müsait değilim. Geçmişe ait hafızası olmayanlar tuzakları fark edemezler.
Sayın bilim adamları!
Birbirinizi yemeyi bırakın. Bir zaman sonra birileri hepinizi yiyecek. Hatta hepimizi yiyecek.
Lütfen beraber olalım. Düşman bildiklerinizle ön yargınızı bir kenara bırakarak yarım saat sohbet edebildiniz mi?
Hayır mı diyorsunuz? O zaman en kısa zamanda sohbet edin. Kısa zaman sonra hiçte düşman olmadıklarını anlayacaksınız.
Bu hepimiz için geçerli.
Ben dik duran ve diyalog kurabilen insanları seviyorum. Sütlaç gibi
bulunduğu kaba göre şekillenen insanlardan da çekiniyorum. Onlardan
kimseye fayda gelmez.
Ülkesine borçlu olan, bu ülkenin kendisine bir hayli yatırım yaptığı
insanlar. Yani bilim adamları. Ülkeye borcunuzu ödemek, boşa konuşmak
değildir. Konuşmayı aksiyona geçirmektir. Bir araya gelmektir. Ortak
bilgiyi yöneticilere kabul ettirmektir. Lütfen bunu yapınız.
Size ihtiyacımız var.