Bilgi Yükseklere Erişemez

220

“Sovyet generali içinden, ‘Bu kadar palmiye ağacı yetmez.’ diye düşündü. Temmuz 1962 idi, Ukrayna doğumlu Kızıl Ordu füze bölümünün 43 yaşındaki komutanı Igor Statsenko, bir helikopterle orta ve batı Küba üzerinde uçuyordu.”

Geçen Pazar, e-posta kutuma bir mesaj düştü. Foreign Affairs dergisi, “Yaz Okumaları” dizisinden bir makaleyi tavsiye ediyordu. Sergey Radchenko ve Vladislav Zubok’un ta bir yıl önce yayımlanan “Uçurumun Kenarında Hata Yapmak: Küba Füze Krizinin Gizli Tarihi ve Alınmayan Dersleri” makalesini… ABD’nin devlete yakınlığı ile bilinen bu önde gelen dış siyaset dergisi belki de Rus yetkililerin kendi tarihlerine bir daha bakmalarını sağlamanın peşindeydi. Yukarıdaki cümleleri o makaleden aldım. Makale şöyle devam ediyor:

“Altında az sayıda yol ve çok az ağaç bulunan engebeli bir arazi uzanıyordu. Yedi hafta önce, amiri -Sovyet Stratejik Füze Kuvvetleri Komutanı- Sergei Biryuzov tarım uzmanı kılığında Küba’ya gitmişti. Biryuzov ülkenin başbakanı Fidel Kastro ile görüşmüş ve Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev’in Küba topraklarına balistik nükleer füzeler yerleştirilmesi yönündeki sıra dışı teklifini onunla paylaşmıştı. Topçu olarak eğitilmiş ve füzeler konusunda pek bilgisi bulunmayan Biryuzov, Kruşçev’e füzelerin adanın bol palmiye ağaçlarının yaprakları altında güvenle saklanabileceğini söylemek için Sovyetler Birliği’ne döndü.”

Yanıldın de diyebilirsen

Füzeleri palmiye ağaçlarının altına saklama teklifi, Sovyet füzelerini misafir ederek ABD’ye karşı bir SSCB kalkanı oluşturma arzusundaki Kastro’dan gelmişti.

“Ancak Statsenko soğukkanlı bir profesyoneldi ve Küba’daki sahaları havadan incelediğinde bu fikrin saçma olduğunu anladı. O ve keşif ekibindeki diğer Sovyet subayları sorunu derhal üstlerine iletti. Füze üslerinin olması gereken bölgelerde palmiye ağaçlarının 40 ila 50 metre aralıklarla durduğunu ve zeminin yalnızca on altıda birini kapladığını belirttiler. Silahları 90 mil kuzeydeki süper güçten saklamanın hiçbir yolu yoktu.”

Onlar, liderliğin ilk değerlendirmesinin ve talimatının uygulanamayacağını üstlerine bildirmeye bildirmişlerdi de onlar bu haberi tepeye nasıl ulaştıracaktı? Bu cesaret isteyen bir işti. Çünkü diktatörler, kötü haber getiren elçinin sözünü dinlemektense kafasını vurdurmayı tercih ederler. Teklif Kruşçev’ten, füzeleri palmiye ağaçlarına saklama fikri de Sovyet Stratejik Füze Kuvvetleri Komutanı- Sergei Biryuzov’dan geliyordu. Hadi, “Sayın Genel Sekreterim, Sayın Komutanım, yanıldınız!” deyin bakalım.

Malinovski’nin tekmeleri

Küba’dan getirilen bir uzman bunu söylemeye kalktığında bakın neler oluyor:

“Haziran ayında Kruşçev orduyla tekrar bir araya geldiğinde, Moskova’ya çağrılan Küba’daki Sovyet askeri danışmanı Aleksei Dementyev tek başına bir ihtiyat uyarısı yapmaya kalktı. Füzeleri Amerikan U-2’lerinden saklamanın imkânsız olduğunu söylemeye başladığında, [Savunma Bakanı] Malinovsky susması için astını masanın altından tekmeledi. Operasyona çoktan karar verilmişti; artık çok geçti, Kruşçev’in yüzüne karşı itiraz edilemezdi.”

CFR’nin (Dış İlişkiler Konseyi) Foreign Affairs’i bugünkü Rusları ve Putin’i uyarmaya çalışıyor belki de. Fakat otoriterliğin piramit yapısında alandan geri besleme almanın zorluğu yalnız Ruslar’la sınırlı değil. Bütün otoriter yapılarda, aşağıdan yukarıya bilgi akışı, büyük liderlerini ayakta alkışlamaktan ve “Hakkı âliniz var efendim.” demekten ibarettir. Bu hâlden, alan da satan da memnundur. Ekonomi, iç siyaset, dış siyaset ve bütün bir ülke felakete doğru yuvarlansa bile! 

Küba’yla, Sovyetler Birliği ile Kruşçev’le, ABD ve başkanı John F. Kennedy ile Türkiye’nin ne ilişkisi vardı? Maalesef vardı, hem de çok vardı. Küba Füze Krizi diye bilinen ve dünyayı nükleer harbin eşiğine getiren bu olaylar zincirinde biz, birinci değilse de ikinci derece oyuncusuyduk ve bombalar Küba’yla aynı anda o günlerde yaşadığım İzmir’e de düşecekti. O günlerde bunu bilmiyordum. Bir gün Kordon’dan Bayraklı yönüne bakıp o birkaç minare yüksekliğindeki füzeyi görünceye kadar. 

Kaldı ki Küba yolundaki mühimmat ve personelin gemileri Sivastopol’dan, yine Karadeniz’deki Nikolayev’den (bugünkü Ukrayna limanı Mykolayiv’den kalkıp boğazlardan geçiyordu.

Yazı bitmedi, yerim bitti. Pazar’a devam edeceğim.

Önceki İçerikÜç Yol
Sonraki İçerikYanlış Veri̇yle Doğru Çözüm Üreti̇lemez 
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)